PKK'sız "Kürt" kartı (02 Aralık 2007)
Ortadoğu’da bugün “devlete” dönüşmeye çalışan Kürt jeopolitiği üzerinde emperyalist güçlerin oyunları yirminci yüzyılın başlarında ortaya çıktı. Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşta yitirdiği toprakların üzerinde bir Kürt devleti kurulması düşüncesi, Rum oryantalistlerle İngiliz oryantalistleri’nin yazdığı kitaplar yayınlandıkça tarihsel-sosyolojik anlamda zemin kazanmaya başlamıştı.
Rusya’nın Tebriz Konsolosu Minorsky’nin “Kürtler” kitabı ile İngilizlerin, Binbaşı Noel’in çalışmaları bu alanda ilk sayılırlar. ABD başkanı Wilson’ın ünlü bildirgesinde ve Sevr Anlaşmasında Kürtler’in Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak’ta bir devlet kurmaları garanti altına alınmak istenmişti. Büyük Britanya, Cumhuriyetin ilk yıllarında Doğu’daki Kürt isyanlarını kışkırtırken Kuzey Irak’taki Kürdistan krallığı kurmak isteyen Şeyh Berzenci hareketini kanla bastırdı.
Altmışlı yılların sonuna kadar Washington’daki ABD yönetimleri de Kürt coğrafyasıyla gizlice ilgileniyor, İsrail ise Arap düşmana karşı, Irak’ın kuzeyindeki Barzani hareketini destekliyordu. Molla Mustafa Barzani, Şah’la Saddam arasındaki Cezayir anlaşmasından sonra ABD ve İran tarafından kaderine terkedildi, 1974 yılında kaçtığı Washington’daki Walther Reed hastanesinde öldü.
ABD Birinci Körfez savaşına kadar Kürt kartını fazla karıştırmadı; savaştan sonra Kürt göçü PKK’nın Türkiye’deki kanlı eylemleri daha çok bölgenin iç jeopolitiğiyle Moskova-Şam ekseni gölgesinde sınırlı kaldı.
Günümüzde AKP hükümetinin tezkere baskısı ve Washington’daki Erdoğan-Bush görüşmesinden sonra, Washington yönetiminin PKK terörizmini Kuzey Irak’taki Barzani yönetiminden “ayırmak” konusunda sonunda bazı önlemler almaya başlamış durumda. Türkiye-Kuzey Irak-İran sınır üçgeninde yani bir tür jeopolitik “kara delik” haline gelmiş bu coğrafyanın birbiri içine sıkışmış etnik gruplarla dini ve mezhepsel tabakaların sürekli deprem üreten karmaşıklığı içinde yeni bir hareketlilik göze çarpıyor.
İran’ın, Türkiye’nin Kürtler’in ve ABD’nin “kara delik” sınır üçgenindeki oyunları, Pejak’ın İran’daki terör eylemleri ile PKK’nın Türkiye sınırları içindeki terörizmi, Barzani yönetiminin ABD baskısıyla PKK’ya karşı aldığı son önlemler... Bütün bunlar yakın gelecekte Washington’ın terör örgütü ile çelişkili, rivayetlerle istihbaratın birbirine karıştığı tavrını netleştirmeye doğru itiyor. Washington yönetiminin tercihi başından beri Öcalan değil, Barzani oldu. PKK ise dış desteğini 1991 SSCB çöktüğünde ve 1999’da Hafız Esad Ankara’nın savaş baskısıyla Apo’yu kovduğunda yitirmişti.
Önümüzdeki dönemde ise Türkiye, Kürt sorununda PKK’yı aradan çıkaracak yeni bir planda ortaya çıkma çabasında. Örneğin Kürtçe eğitim v.b gibi bazı hazırlıklar Erdoğan’ın bakış açısıyla terörü halletmenin çaresi olarak kamuoyunda tartışmaya açılabilir.
Wshington PKK’yı Kuzey Irak Kürt yönetimiyle Ankara arasında sorun olmaktan çıkarırken, İran bazı kesin olmayan bilgilere göre Kuzey Irak’ta PKK’nın hamisi olmak niyetinde.
Özetle Türkiye, İran, Irak, Suriye ve hatta ABD açısından bile geleneksel, tarih boyunca kapanın elinde kalan o “uğursuz” “Kürt kartı” nda artık PKK’nın işaretleri silinecek gibi; Kürt sorununu PKK sorununa indirgeyen anlayış ise Ortadoğu’daki yeni Kürt jeopolitiğinin açılımları karşısında şaşırtıcı şok gelişmelere hazırlıklı olmalı.