PKK'nın öğrettiği!
Çekirdeğe baktığımızda ağacı ve meyveleri idrak edebiliyorsak normal insanızdır.
Değilse, bizde bir arıza vardır.
Türkiye’nin PKK terörü ile olan mücadelesine de, ’çekirdekte ağacı gören göz’ile bakmak gerekiyor.
Buyurun birlikte bir deneme yapalım.
Son aylarda ABD Türkiye’ye PKK konusunda istihbarat veriyor mu?
Veriyor.
Bu istihbaratta ABD ve İsrail teknolojileri var güçleri ile devrede mi?
Devrede.
İsrail ve ABD’nin elindeki teknoloji yerin altındaki su akıntıları, petrol ve diğer madenleri görebildiği gibi herhalde mağaralardaki teröristleri de fark edebiliyordur. Yeraltının böylesine mahremiyetine dalabilen bu teknoloji yer üstünü gecenin en koyu karanlığında bile gündüzün en aydınlığına çevirmiyor mu?
Çeviriyor.
Böyle olduğu için Genelkurmay Başkanımız, “PKK bizim için BBG evi gibi” demedi mi?
Dedi.
Zâten İsrail ve ABD işte bu teknolojik üstünlüğe sahip olduğu için Türkiye’deki bâzı kesimlerde ve dünyanın kahir ekseriyetinde, “ABD’ye rağmen dünyada hiçbir şey yapılamaz” kanaati hakim değil mi?
Öyle!
İyi de nasıl oluyor da yüzlerce PKK’lı böylesine güçlü gözlerden kurtularak yüzlerce kilometreyi ağır silahlarla kat ettikten sonra Türkiye’ye sızıp karakol
basabiliyor?
Bu sızmaların asıl anlamı, ABD ve İsrail efsanelerini yıkılması değil mi!
Evet, öyledir!
Yahut “öteki ihtimal” dir.
Şimdi bu iki ihtimali birlikte gözden geçirelim.
1. Demek ki yerin onlarca kilometre derinliklerini de görse, yerüstünün en koyu gecelerini günışığı aydınlığına çevirse de teknoloji asla her şey demek değil. Bunun arazi şartları ile de ilgisi yok, nitekim Lübnan’da İsrail ve ABD sahip oldukları bütün imkânları kullanmalarına rağmen Hizbullah’ın elindeki iki İsrail askerini ve Hizbullah liderlerini bir türlü bulamadılar, bulamadıkları bir yana, bir güzel sopa yiyip geri çekilmek zorunda kaldılar. Öyleyse ABD ve İsrail asla korkulacak bir güç değil ve öyleyse dünyada çok şey “İsrail ve ABD’ye rağmen” yapılabilir.
2. Diğer bir ihtimal de İsrail ve ABD Irak’ın kuzeyinde yüzlerce kilometreyi ağır silahlarla geçip Türkiye’ye sızan PKK militanlarını aslında fark ediyor etmesine amma bu bilgiyi Türkiye ile paylaşmıyor. Eğer bu gerçek ise o zaman, “ABD ile işbirliği yapılarak terörle mücadele edilemez” demek zorunda kalıyoruz. Hatta bu iki ülke, “Biz bütün imkânlarımızı uluslararası terörle mücadele için vakfettik” iddiasına sahiplerse ve böyle bir iddiaya rağmen kendilerini hemen her konuda “kayıtsız şartsız destekleyen” Türkiye’yi böyle “arkadan vurabiliyorlarsa”, bu iki ülke ile bırakınız terörle mücadelede, hemen hiçbir konuda işbirliğine gidilemez, gidilmemeli.
Öyleyse?..
Öyleyse ABD ve İsrail’in elindeki bütün imkânlar “insan unsuru” karşısında öyle fazla bir anlam ifade etmiyor ve “Dünyada ABD ve İsrail’e rağmen hiçbir şey yapılamaz” diyenler aslında İsrail ve ABD ağzı ile konuşan ve bir anlamda Allah’a şirk koşan “ötekiler” dir.
Ayrıca, İsrail ve ABD ile terörle mücadele gibi en iddialı oldukları konuda bile düzgün bir işbirliği yapılamıyorsa bu iki ülke ile insanlık için hiçbir konuda hayırlı hiçbir şey yapılamaz. Çünkü bu ülkeler gördükleri halde görmezlikten geldikleri PKK’lılara “Aslında biz sizdeniz” mesajı verirken, Türk yetkililere de, “PKK ortak düşmanımızdır” diyerek tam bir “münafıklık” örneği sergilemektedirler ve “münafık” açık düşmandan çok daha tehlikeli bir düşmandır.
Bu iki halden çıkan tek sonuç ise, “Ne varsa sana senden fayda var” gerçeğidir.
“ABD ve İsrail’e rağmen dünyada hiçbir şey yapılamaz” diyerek bu iki ülkeyi hâşâ Allah yerine koyarak şirke düşenlerle “ABD ve İsrail münafıklığından” medet umanlar, milletler uyanmasın diye milliyetçiliğin tehlikelerinden bahsetmekte ve içimizde çöreklendirdikleri Truva atı sivil toplum örgütlerine aktardıkları milyon dolarlarla millî uyanışın önüne geçmeye çalışmaktalar.
İşte Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye sızmayı başararak karakol basıp Anadolu’nun bağrına her gün şehitler gönderen yüzlerce PKK’lının bas bas bağırdığı gerçek budur.