PKK’nın AKP’ye verdiği ev ödevi
Son bir yıldır devletin tepesi “paraleli” , PKK da devleti tepelemekle meşgul olmaktadır. 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası devletin bürokrasisi, istihbaratı, güvenlik güçleri -AKP’nin kendi eliyle büyütüp beslediği, ne istediyse verdiği, açtığı davaların savcısı olduğu- paraleli yok etmek için çalışmaktadır.
İktidar bütün dikkatini paralele yoğunlaştırmışken PKK da boş durmamış, fırsattan istifade bölgede ciddi biçimde kurumsallaşmıştır. 6/7 Ekim olaylarıyla AKP’nin nefesini kesen İmralı’daki terörist başı, AKP’yi sayısız kereler olduğu gibi bir kez daha dize getirmiştir. Ölüm oruçları, Lice ve yol kesme eylemleri ve nihayet Kobani gerekçeli 6/7 Ekim olaylarının talimatını bizzat veren terörist başı bu olayların durdurulması kararını da AKP’nin kendisine müracaat etmesi üzerine bizzat vermiştir. Bu olaylar sonrasında AKP ile İmralı arasında vukubulan görüşmelerde Öcalan pazarlık katsayısını biraz daha yükseltmiştir.
Her meydana gelen olay onu biraz daha etkin kılmış, AKP yönünden de Öcalan’ı vazgeçilmez bir konuma yükseltmiştir. Öyle ki Başbakanın başdanışmanı Etyen Mahçupyan tabiriyle Öcalan gerçekte “ideolojik lider”, “problem taşıyıcı” ve “sorunu çözücü” bir insan olarak nitelendirilmiştir. Terörist başı da “İmralı’ya getirilmeden önce bu kadar ağırlığım yoktu. İmralı’da daha fazla etkili ve güçlü bir lider oldum” demiştir. AKP’nin on iki yıllık iktidarı Öcalan’ı ve etkisini on iki kat defa büyütmüştür.
Bu bağlamda “Çözüm süreci” ni Öcalan özgürleşmek; PKK meşrulaşmak, güçlenmek ve devletleşmek; AKP de zevahiri kurtarmak, idareimaslahat etmek için kullanmıştır.
Öyle ki PKK kaynakları, 2013 yılının AKP ile PKK arasında ilan edilen çözüm sürecinin Öcalan’ın özgürlüğünü öngördüğünü söylüyor. Öcalan’ın özgürlüğü konusuna kamuoyunu hazırlamak ve şartlarının ’uygun hale’getirilmesi görevinin ise Türk hükümetine verildiği söyleniyor.
AKP’nin çözüm sürecindeki ev ödevlerinden bir tanesi de Türk toplumunu Öcalan’ın özgürlüğüne hazırlamakmış. Nitekim Öcalan’ın Nisan ayında serbest bırakılacağına yönelik olarak Kandil’den gelen açıklamalar bu bağlamda ifade edilmiştir.
Buna karşın Yalçın Akdoğan’ın “Ya geçmişte takılıp kalıyorlar, ya afaki bir geleceğe veya hayale savruluyorlar” şeklindeki açıklamalara PKK kaynakları aynen şu karşılığı veriyor: “Herkes hatırlar. 2003 yılının Nisan ayında ABD, Irak’ın başkenti Bağdat’ın neredeyse yarısından fazlasını ele geçirmişlerdi. Saddam’ın propaganda bakanı Muhammed Essahaf’’zaferinin kesin olduğunu’söylüyordu. Yalçın Akdoğan’ın bugünkü halleri, işte Bağdat düşerken Saddam’ın propaganda bakanının yaptığı çıkışlara benziyor.”
İki çözüm ortağının birbirlerini nasıl gördüğünü göstermesi bakımından bu ifadeler önemlidir.
AKP, PKK’nın hayal gördüğünü ve dünde yaşadığını söylerken; PKK ise AKP’nin aldığı ev ödevini yapmadığını, kamuoyunu yanılttığını ve dünde yaşadığını söylüyor. Hatta PKK tarafı ’değişen koşullarda Öcalan’ın daha fazla esir tutulamayacağını’ iddia ediyor.
AKP’nin yandaş kalemleri “kalıcı bir barış için Öcalan dahi dışarı çıkacaksa toplum buna hazır” diyerek, aslında AKP’nin ev ödevinin yaptığını söylüyor.
AKP, “çözüm süreci” , görüşme, müzakere derken İmralı’yı Kürdistan Yönetim Merkezi haline çevirmiştir. HDP heyeti ayrı bir devletin bakanlar kurulu gibi eşit bir konumda AKP ile ortak açıklama yapma talebinde bulunuyor.
AKP’nin Türkiye Cumhuriyeti devletini düşürdüğü utanç verici yer burasıdır. Kör gözlerin, sağır kulakların ve gafil vicdanların uyanmasının zamanı gelmiştir!
Şimdi buradan soruyorum: PKK, çözüm süreci bağlamında AKP hükümetine ev ödevi mi veriyor? Terör örgütünden böyle bir ödev alan iktidarın meşruluğu kalmış mıdır?
AKP’nin “çözüm süreci” , gerçekte PKK’dan ev ödevi alma sürecine dönüşmüştür.
Bu zillete destek verenler utansın!