Hakkari'de güvenlik güçlerine teslim olan Sureye uyruklu Çiya Zagros kod adlı M.B. isimli terörist, örgüt içinde bulunduğu süre içerisinde namaz kılanlara kötü gözle bakıldığını, kaçmaya çalışanların öldürüldüğünü ve kendisi gibi kaçmak isteyen çok sayıda kişinin olduğunu ancak öldürülmekten korktuklarını itiraf etti.
Hakkari Valiliği'nden yapılan basın açıklamasına göre, 30.08.2007 tarihinde Çukurca ilçesinde güvenlik güçlerine teslim olan Suriye uyruklu Çiya Zagros kod adlı M.B. isimli PKK-KONGRA/GEL terör örgütü mensubu şahsın açıklamalarda bulundu.
Açıklamada, terörist M.B.'nin 'Ben Suriye Devleti Halep şehri Kobani ilçesindenim. Ailem halen orada ikamet etmektedir. 21 Mart 2007 tarihinde Şam'da düzenlenen nevruz kutlamalarına katıldım.
Nevruz şenliklerinde bir grup PKK-KONGRA/GEL terör örgüt mensubu ile tanıştım. Tanıştığım örgüt mensupları bana 'Bizimle birlikte örgüte gel, biz sana daha iyi bir yaşam sağlayacağız, her şey çok daha güzel olacak,' dediler'. Örgüt mensuplarından bir kişi Suriye-Şam ilinin Kamışlı ilçesine benimle birlikte geldi ve buradan Irak'ın kuzeyinde bulunan 'Gare' kampına katıldım.
Bana 'Çiya Zagros' kod adı verdiler. 3,5 ay süre ile silahlı eğitim aldım. (Kaleşnikof, kannas, biksi, rpg-7 roketatar ve el bombası).' Kampta hayat şartları çok kötüydü. Yiyecek ve içecek çok az olduğundan karnımız doymuyordu. Günlük olarak sadece yufka ekmek ve peynir veriyorlardı. Doğru dürüst dinlenecek zaman bırakmadan gece gündüz ağır işlerde çalıştırıyorlardı. Orada bulunduğum süre içerisinde banyo veya temizlik ihtiyaçlarımızı bile karşılayamıyorduk.
Yatacak veya istirahat edecek kapalı bir yer yoktu, mağaralarda yaşıyorduk. Örgüt içerisinde namaz kılanlara kötü gözle bakılıyordu ve ibadet etmelerine müsaade edilmiyordu. Bazıları gizli gizli namaz kılmaya çalışıyordu. Örgütte bulunan kadın örgüt mensupları örgüt üst düzey yöneticilerinin haremi gibi görülüyordu. Bizler kadınlara yaklaşamıyorduk bile.
Örgüt içerisinde kadın ve erkeklerin bir birini sevmesi çok büyük suçtu. Buna kesinlikle izin verilmiyordu. Bana örgüte katılmamı söyleyenlerin anlattıkları hayat tarzının aksine çok kötü şartlarda kampta yaşadım. Orada bulunduğum ilk günden itibaren her zaman örgütten kaçmayı planladım ancak beni ve diğerlerini devamlı gözetim altında bulunduruyorlardı.
Kaçmaya çalışanlar yakaladıklarında bir veya iki aya kadar mağara içerisine hapsediyorlar ve yine aynı şekilde kaçmaya çalışırlarsa 'Biz kardeşiz' diyen bu kişiler kaçmaya çalışanları öldürüyorlardı. Ben de başıma böyle olaylar gelmesinden çok korktum ve uygun zamanı bekledim. Orada bulunan örgüt sorumluları hariç, bütün örgüt mensupları da tıpkı benim gibi kaçmayı istiyorlar, açıkça söylemeseler de ben biliyorum.
Hepsi kaçmayı planlıyorlar ancak korkuyorlar. Zaten örgüt içerisinde kimse birbirine güvenmiyor ve moralleri hiç iyi değil. Ben oraya ailemle kavga ettiğim için, gidecek başka bir yer olmadığından gittim, hayatımın daha güzel olacağına beni inandırdılar. Ancak kendileri dahi içinde bulundukları hayattan memnun değiller. Benim oradaki günlerim daha önceki hayatımı özlemekle geçti.
Beni içinde bulunduğum durumumu kullanarak kandırdılar. Ben buradan şu anda örgüt içerisinde bulunan diğer örgüt mensuplarına sesleniyorum. 'Gelin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne sığının, ben geldim, teslim oldum. Örgüt içerisinde söylenildiği gibi kötü muamelede bulunulmadı. Örgüttekilerin vaatlerine kanmayın. Örgütte söylenenlerin hepsi yalan.
Teslim olduktan sonra bana yemek ve temiz kıyafet verdiler. Askerler çaylarını sigaralarını paylaştılar. Teslim olduğum günden beri insanca muamele gördüm ve insanca yaşamaya başladım. Türk askerine minnettarım.
6 aydır ailemden ve köydeki sevdiğim kızdan ayrıyım. İnşallah yakın zamanda onlara tekrar kavuşacağım. Örgütteki diğer insanların da teslim olmalarını, ailelerine ve sevdiklerine geri dönmelerini ve insanca yaşamaya başlamalarını tavsiye ediyorum' şeklinde itiraflarda bulunduğu belirtildi.