PKK vahşeti ve Başbakanın klavuzu
PKK vahşeti, bu defa Diyarbakır’daydı ve 4’ü öğrenci, 1’i vatandaş olmak üzere 5 kişi katledildi, 67 kişi de yaralandı. Bu insanlık dışı kanlı saldırıyı, nefret ve şiddetle kınıyor, ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Facianın yaşandığı gün, davullu-zurnalı eğlence programını kesmeyen TRT’yi de ayıplıyoruz.
Vicdanları isyan ettiren bu barbarlık karşısında, PKK’ya “terör örgütü” dememekte direnen “demokrasi” ve “insan hakları” şampiyonu, “arabulucu” aydıncıklar, 2. cumhuriyetçiler yine susacak mı? Bu bir “provokasyon” diyerek, hala PKK’yı koruyan bölücü parti, ihanetini sürdürecek mi? İddiaları ve terörle saçından tırnağına kadar gayri-meşru olan teröristleri muhatap alıp, açıktan pazarlık yaparak legalleştirenler, yitirilen bunca canda, akan kanda paylarının olup olmadığını acaba düşünecekler mi?
* * *
Bu vahşet 24 yıldır niçin sürüyor? Çok açık, devleti bölmek için. Peki, daha çok özgürlük, daha çok demokrasi, daha çok insan hakları istemelerinin anlamı ne? Açık değil mi; önlerinin açılması, daha serbestçe terör yapmaları, alınacak tedbirlerin zayıflatılması, halkın ümitsizliğe düşüp, sindirilmesi, kamuoyunun aleyhte oluşmaması ve nihayet yaygın propaganda imkanına kavuşarak, normalleşme ve legalleşmeyi sağlamak...Demek ki, bu değerler silahtan, mermiden, ekmekten daha önemli ve etkili.
İyi de, terörle mücadele ettiği iddiasındaki birileri, aynı sloganları ağızlarından niçin hiç düşürmüyor? Dört gün önce Gül, “demokratikleşme terörü izole ediyor” diyordu.. Hala aynı nakarat. Terörün amacı olan bölücülüğü serbest bırakmak, izleme, sorgulama ve yargılamayı iyice zorlaştırmak, psikolojik harekatı ortadan kaldırmak, her türlü yasal mücadeleyi etkisizleştirmek suretiyle terör “izole” mi edilir, azdırılır mı? Yine, güvenlik güçleri batıdaki kadar yetki istediklerinde, demokrasiden ve özgürlüklerden bir adım bile geri atmayız dediler de ne oldu? Terör “izole” mi oldu? Ne zaman ki, kanlı terör tırmanışını sürdürdü, ancak o zaman Terörle Mücadele Yasa tasarısı TBMM’ye sevk edildi. Tasarının içine gizlice, teröristbaşına af getirecek 6. maddeyi de sıkıştırmaya yeltenerek.
Danışmanın dürüstlüğü
Başbakan Erdoğan’ın danışmanı, hatta “aklımın yarısı” dediği söylenen kişi, Irak’ın kuzeyini gezip, edindiği izlenimleri yazmış. Tam anlamıyla bir Barzani propagandası. Zira Barzani’nin adamları konuşmuş, o yazmış.
Danışman diyor ki; “Kuzey Irak’ta bir ’Türkmen sorunu var mı?’.Yok..Türkmenlerin kimliği inkar edilmiyor. Türkmenlerin hakları ile Kürtlerin hakları aynı.”
Pes doğrusu. Türkmen sorunu yokmuş, çünkü huzur içinde kardeşçe yaşıyorlarmış. Herhalde bu huzura, sorgusuz sualsiz, Erbil hapishanelerine doldurulan, toplu katliama uğrayan Türkmenler de dahil!
Irak Anayasası’na göre, Bağdat’ta “Irak Federal Cumhuriyeti”, Erbil’de “Kürdistan Federe Bölgesi” var. Egemen olan, Bölge Başkanı Barzani, Kürdistan Hükümeti ve Kürdistan Parlamentosu. Kürdistan Federe Bölgesi Geçici Anayasa’sına göre, Kerkük kendilerine ait, Kürtler self-determinasyon hakkına sahip. İlk fırsatta bağımsızlığını ilan edebilecek. Resmi dil Kürtçe ve Arapça. Hani Türkmenler aynı haklara sahipti?
Demek ki Irak’ta 2 egemen güç var: Arap ve Kürtler. Türkmenler diğer etnik guruplar gibi azınlık. Geçiş döneminin zorlukları sebebiyle okulları, televizyonları var, o kadar. Zaten Talabani, “Türkmenlerin haklarını biz koruruz” demişti. Yani Türkmenler, Talabani’nin insafına teslim.
Haçlı maşası bir avuç eli kanlı teröristle, bin yıllık Türk Devleti’nin egemenliği, “demokrasi” kılıfıyla ikiye bölünmek isteniyor. Ama Irak’ta Kürtlerin nüfusuna yakın Türkmenler egemenliğe ortak edilmiyor. Ne oldu demokrasinize?
Ne “dürüst” bir danışman!...Hem de kılavuz!..Vay halimize!..