PKK terör örgütü değilmiş!
PKK, çözüm sürecinde bir yanda millet bilinci yaratmak, diğer yanda bölgede otorite inşa etmek ve devletin fonksiyonlarını üstlenmek gibi bir strateji izlemiştir. Böylece terör örgütü "Kürdistan"ın bağımsızlığına giden yolu açmaya çalışmıştır. Sevr'de önce yerel özerklik ardından da emperyalist güçlerce oluşturulacak bir yıllık bir geçici yerel yönetim ve daha sonra bağımsızlık için Milletler Cemiyeti'ne başvuru aşamaları söz konusuydu.
PKK bölücü bir örgüttür. Nitekim çözüm süreciyle PKK, Sevr'i güncellemeye çalışmıştır. PKK'nın stratejisi kuruluş bildirgesinde yazılıdır: "Barışçıl bir ortamda her gün bir ulus olarak eriyip yok olmaktansa, savaşla ve savaş içinde dirilmeyi" esas almıştır. PKK, "şiddetin Kürdistan'da... her şeyi yeniden yaratacağını" iddia ediyordu.
İmralı'daki Öcalan "Özgürlük Sosyolojisi" adlı kitabında "sınırlara dokunmadan ulus inşa etmek" hedefini çözüm süreci bağlamında ortaya koymuştu. Bölücü ve ayrılıkçı unsurların dağdaki kısmı silahlı şiddetle diğer kısmı ise silahsız olarak yani siyasi yöntemlerle millet ve süreç içinde devlet inşa etmeye koyulmuşlardı.
PKK bu yönü itibarıyla siyasal hedefleri olan bir terör örgütüdür. Bu terör örgütü açıkça şiddeti ve katliamı bir araç olarak kullanmaktadır.
Çözüm sürecinde PKK, bütün hedefini terör örgütü sıfatından kurtulmaya yöneltmişti. PKK, "terör örgütü" ağırlığından kurtulmak için çözüm sürecinde, PKK'nın siyasi uzantılarını, liberal/bölücü aydınları ve medyayı da devreye sokmuştu.
Süreçte Türkiye medyasında ve siyasetinde yoğun bir terör örgütü güzellemesi yapıldı. Terör örgütü, içeride "yasal olmayan örgüt" dışarıda ise "aktivist/gerilla" olarak nitelendirildi. Öcalan, "bebek katili" sıfatından "halk önderi" kariyerine kavuştu. PKK'lı teröristler "tutsak" olarak nitelendirilmeye başlandı. Demirtaş, "hem muhatap alacaksınız hem de teröristbaşı diyeceksiniz!" diye AKP'nin çelişkisine dikkat çekti.
PKK'nın yaptığının "terör" değil, "isyan" olduğunu, bundan da "asimilasyoncu" ve "inkârcı" politikalarının sorumlu olduğunu AKP yanlısı medya sürekli vurgulamıştır.
16 Ocak 2013 tarihli Sabah gazetesinde Emre Aköz, "Bebek Katili Diyerek Barış Yapılamaz" başlığı altında şunları yazmıştı: "PKK bir terör örgütü değildir... halktan destek alan, 30 bin ölüme rağmen varlığını sürdüren bir örgüte terör örgütü demek, kendini kandırmaktır."
AKP basını bir zamanlar böyle derse PKK'lı hukukçular acaba şimdilerde neler demez?
Çözüm sürecinde PKK'nın terörist kimliğini, şiddetini ve vahşetini yok sayan sayısız analiz ve değerlendirme yapıldı. Bölücü cenah, liberaller ve Türkiye karşıtları kitle katliamcısı PKK'ya olmadık güzellemeler yaptı.
Çözüm süreci "buzdolabına" konulunca PKK'nın asli kimliği yeniden dile getirilmeye başlandı. Ancak PKK'nın siyasi sözcüleri, hukukçu savunucuları ve liberal yardakçıları onu terör örgütü kimliğinden ayrıştırmaya çalıştılar.
Bu bağlamda bir televizyon programında Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, "PKK terör örgütü değildir. PKK'nın bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile PKK silahlı siyasal bir harekettir. Siyasal talepleri olan toplum çok ciddi bir desteği olan bir siyasal harekettir" diyor. Hukukçu sıfatını taşıyan birisi PKK'ya "terör örgütü değildir" diyor. Adamı bıraksanız PKK'yı yardım kuruluşu, hac organizasyonu yapan örgüt ya da cami avlusunda tespih çeken insanlar grubu ilan edecekler.
"Siyasal talep, ciddi destek" bir terör örgütünü terör örgütü olmaktan çıkarmaz. Terör örgütünü meşrulaştırmak için siyasi talep ya da halk desteği ölçü alınırsa IŞİD'i nereye koyacaksınız?
Tahir Elçi'ye sormak gerekir, PKK terör örgütü değilse IŞİD nedir? Elçi'nin argümanlarının aynısını IŞİD için söylemek de mümkündür. Spor olsun diye terör örgütleri eylem yapmazlar. Silahlı ve siyasal amacı olmayan bir terör örgütü yoktur. Terörist faaliyet yapan her örgüt terör örgütüdür.