PKK Karadeniz'de... Sürpriz mi?..
PKK'nın Giresun'da Çaldağ Jandarma Karakoluna düzenlediği roketatarlı saldırıdan sonra terör örgütünün Karadeniz'e sızma yolculuğunu hatırlatmış gazeteci Müyeser Yıldız. "Giresun'da PKK saldırısı" haberini duyunca "ay ben şok" modunda konuşanlar, yazanlar çizenlere "şifa(!)" niyetine:
"... Üst düzey bir emniyet yetkilisi şu yorumu yaptı:
"Çocuğu Şırnak'ta, Diyarbakır'da, Nusaybin'de olanların yüreği her an ağzında da... Giresun olunca haliyle sadece aile değil, çok kimse şok geçirdi."
Peki bu Karadeniz bölgesinde ilk saldırı mı ya da burada neler oluyor?
Giresun ve yöresinde son 9 ay içinde, dünkü karakol saldırısı hariç 5 saldırı meydana geldi. Bu saldırılarda 1 işçi ölürken, aralarında 1 uzman çavuşun da bulunduğu 5 kişi yaralandı.
İlk saldırı 2 Ağustos 2015'te Giresun sınırındaki Gümüşhane'nin Kürtün ilçesine bağlı Üçtaş Köyü yakınlarında yaşandı. Bölgede devriye gezen güvenlik güçleri ile bir grup terörist arasında çatışma çıktı.
Bir grup terörist 27 Eylül 2015'te Giresun'un Güce ilçesi jandarma karakoluna saldırı düzenlerken, karakol yakınında bulunan bir okulun bahçesinde yapılan düğünü de hedef aldı. Teröristlerin açtığı ateş sonucu 4 vatandaşımız yaralandı.
2 Ekim 2015'te Giresun'u Gümüşhane'ye bağlayan kara yolunda devriye görevi yapan jandarma timine saldırı düzenlendi. Bu saldırıda 1 uzman çavuşumuz yaralandı.
Kış geçtikten sonra 1 Mayıs'ta yeniden ortaya çıkan teröristler Gümüşhane Kürtün ilçesine bağlı Üçtaş köyü sınırları içerisindeki Yaşmaklı Barajı'na bomba yerleştirdi...
Teröristler, 3 gün sonra bu defa da yine Gümüşhane Kürtün Üçtaş Köyü'ndeki Akköy-II Hidroelektrik Santraline saldırı düzenlendi...
İmralı notlarında var
"Baharın gelmesiyle birlikte güvenlik kuvvetleri Karadeniz konusunda da uyarıldı" deniyor.
İyi de sürpriz mi veya kimin için sürpriz? Dahası teröristlerin Karadeniz'de cirit atması, Ege'de saldırı düzenlemeye başlamasında da "çözüm sürecinin" etkisi yok mu?
Biliyorsunuz 9 gün önce Manisa Soma'da bir saldırı yaşandı...
Bunları hatırlattıktan sonra gelin teröristbaşı ile HDP heyetinin yaptığı görüşmelerin yer aldığı İmralı Notları'na bakalım.
Teröristbaşı, 15 Ağustos 2014'te HDP'lilere şunları söylüyor:
"Şimdi hükümet de bazı adımlar atmamızı istiyormuş. Karadeniz'e kadar gerilla gelmiş diyorlar. Her tarafta hazırlıkların olduğunu söylüyorlar. Şimdi bizim çekmemizi istiyorlar. Beşir Bey'e de söyleyin, böyle devam ettiği sürece hiçbirini oralardan çekmeyeceğiz. İşte Muğla'ya kadar geldiklerini biliyoruz. Bu koşullarda ben gerillayı çıkarmayacağım. 'Öcalan aptal değil, akıllı adamdır' deyin. Çünkü bunlar daha birkaç hastayı bile cezaevinden çıkaramadılar. O kanser hastalarının son günlerini dışarıda geçirmelerini bile sağlayamadılar. Yaklaşım bu olursa ben nasıl güveneceğim. Yine bu karakol meselesi var. Bu konuda Kandil'i de sert eleştirmiştim. Kandil tam bir yıl boyunca beni burada çıldırttı. Oysa benim yazdıklarım ortadadır. Ben 'ateşkesin ruhuna en küçük bir aykırılık tedbir almayı gerektirir' demiştim. Bu sürede AKP'nin yapmadığı melanet kalmadı. Sadece Şemdinli'de 47 karakol yaptılar. Yetmedi, her tarafa HES, güvenlik barajları yaptılar. Biz 'iç siyasette silah kullanılmasın' dedik. Ama her yere karakol, baraj, su, yol yaptılar. Kandil anında buna yanıt verebilirdi. Karakollara karşı savunma merkezleri oluşturabilirlerdi. Neden yapmadılar? Asker öldürün demiyorum. Neden savunma merkezleri kurmadılar?"
PKK'nın Karadeniz'de özellikle barajları hedef almasının sebebi anlaşılmıyor mu?
En vahimi, sadece Doğu, Güneydoğu değil, Karadeniz ve Ege'de de bölücü terör örgütüne nasıl "yol verildiği" ortada değil mi?"
*
"En iyiler" ABD için hazırlanıyor
Birkaç gün önce, 190 üniversitesi bulunan Türkiye'nin "En iyi 100 üniversite" listesine bir tek kurumunu sokamamış olmasını sorgulamıştık ya.... K.T. adlı okurumuz kendi başından geçen üzerinden katkıda bulunmuş:
"Üç defa doçentlik sınavına girmiş ve çakmış; ve de hayal kırıklığına uğrayıp emekliye ayrılmış biriyim. Bizde bilim taklit demektir. İyi İngilizce bilen dünyada yapılan yayınları izler ve burada uygular. Biz de "vay be ne de bilimsel adam" deriz. İş bu kadar basittir. Burada bilim üretilmez. (Tıp hariç olabilir ne de olsa insan malzemesi bol.) Ayrıca, nepotizm üniversitelerin olmazsa olmazıdır. Binlerce üniversite mensubu yabancı dili geçemediği için ilerleyemezler. Kamuda çalışıp, doktora ve uluslararası yayın yapanlar da benim gibi doçentlik sınavında biçilir. Ülkenin önde gelen üniversiteleri de aslında ABD için hizmet verir ve ülkenin en çalışkan öğrencileri ABD için hazırlanır. Elbette ilk 100'de de olmazsın, ilk 500'de de..."
*
İsveç tribününden Midyatlı amigoluğu
İstanbul Barosu Genel Sekreteri Avukat Hüseyin Özbek, İsveç Enerji Bakanı İbrahim Baylan'ın hayatının medyada "Mardin'in, Midyat İlçesi Saleh köyünde başlayıp Stockholm'de kerevetine çıkılan post modern bir Külkedisi masalı" gibi sunulmasını eleştiriyor.
"İSVEÇ'İN ENERJİSİ ONA EMANET" başlığıyla okura "Mardin'den İsveç'e uzanan harikulade bir yolculuk" hikayesi anlatanlara küçük bir hafıza tazelemesi yapalım Özbek aracılığıyla:
"... İsveç Parlamentosu, 11 Mart 2010 tarihli oturumunda 1915'te Türklerin Anadolu'da Ermenilerin yanı sıra Asurilere, Süryanileri, Keldanilere, Pontus Rumlarına ve diğer Hıristiyan azınlıklara "soykırım" uyguladığını 130 hayır oyuna karşı 131 evetle kabul etti. Oylamada parlamentodaki 4 Türkiye kökenli milletvekilinden Süryani Yılmaz Kerimo ile İbrahim Baylan, Kürt kökenli olduğunu söyleyen Gülan Avcı evet, Çevre Partisi'nden Mehmet Kaplan hayır oyu kullandı.
Böylece 1999 yılında ilk kez Sol Parti milletvekili Ermeni asıllı Murad Artin'in verdiği fakat meclisten geçiremediği, 2008 yılında yeniden gündeme getirildiğinde reddedilen "soykırım" tasarısı, Türkiyeli vekiller sayesinde yasalaşmış oldu!
... Doğduğu ülkeye karşı bırakalım sadakatı, hakkaniyet duygusunun kırıntısını taşımayan bir yabancıyı ahaliye niçin bir tür Noel Baba olarak yutturmaktadır?
... Toplum mühendisliği, emperyalist çıkarlar için bilimin ahlaksızca kullanılmasıdır!"