PKK, bölgede “karakol yapma”, “baraj yapma”, “koruculuğu kaldır”, “ana dilde eğitimi getir”, “seçim barajını düşür” vb. bir takım talepleri “çözüm” bağlamında, çözüm ortağı AKP hükümetinden talep etmişti. Devlet ile silahlı terör örgütü arasındaki farktan habersiz AKP yetkilileri, çözüm adına PKK’nın bu tehdidine ‘haklısınız ama’ anlamına gelen şu cevabı vermişti: Yeni karakol yapılmıyor, inşaatları daha önce başlanan karakollar yapılıyor, hatta Diyarbakır’da bazı karakollar kapatılıyor.
Kandil’deki terörist başı, sonunda sanal “çekilme sürecinin durdurulduğunu” açıklar açıklamaz PKK ilk icraat olarak, Belenoluk karakol inşaatına saldırdı. PKK’lılar ellerini kollarını sallayarak Belenoluk karakol inşaatına giderek inşaatın çeşitli yerlerine patlayıcılar yerleştirerek, infilak ettirdiler. Açık tehdit altında olan karakol inşaatlarını koruyacak hiç bir tedbirlerin alınmadığı bu saldırıyla ortaya çıkmış oldu. AKP iktidarı, adeta halka, devletin PKK saldırıları karşısında aciz durumda olduğunu göstermek için bu saldırılara göz yumuyor.
Böylece PKK’nın taleplerini yerine getirmekten başka çare olmadığı duygusu halkta yaratılmaya çalışılıyor. Çözüm sürecinin durdurulduğu açıklaması ve ardından PKK’nın saldırıları üzerine hükümet, “demokratikleşme” (!) paketiyle ilgili çalışmalara hız verdiğini açıkladı. AKP Hükümeti, demokratikleşme paketine karşı oluşacak tepkiyi azaltmak için toplum üzerinde PKK’dan geri çekilmeyi durdurduğuna dair bir baskı hissettirmeye çalıştığı açıktır.
Nitekim Tayyip Erdoğan, Kandil’in “çekilme sürecinin” durduğuna yönelik açıklaması üzerine; “BDP’nin açıklamaları İmralı ile uyumlu. Sanırım mesajlar Kandil’e geç ulaşıyor. Ya da acele ediyorlar. Bizden 4 partinin uzlaşamadığı hususlarda yasa çıkarmamızı istiyorlar. Diğer partilerin kabul etmediğini bize fatura etmeye çalışıyorlar”.
Başbakan açıkça ‘bize kalsa PKK ne diyorsa yapacağız, anayasayı ve yasaları PKK’nın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde değiştireceğiz, ama muhalefet partileri kabul etmiyor’ diyor. Kandil, “diğer partilerin kabul etmediğini bize fatura etmeye çalışıyor” diye PKK’ya sitem ediyor.
PKK’nın çözüm sürecini durdurmasının ardından AKP, panik içinde “demokratikleşme paketi” bağlamında ne tür değişiklikler öngördüğünü basına sızdırdı. Bu konuda kamuoyunun refleksleri test edilmeye çalışılıyor. Başbakan Erdoğan’ın “pakette sürprizler olabilir” sözlerinin ardından paketin içeriğiyle ilgili konular bir bir sökün etmeye başladı.
Pakette daha önce hükümet yetkililerinin gündemimizde ‘yok’ dediği ‘ana dilde eğitim’düzenlemesinin olabileceği yorumları yapıldı. Başta Kürtçe olmak üzere, pakette özel okullarda ana dilde eğitimin önünü açan düzenlemenin ve ana dilde kamu hizmetlerine ulaşım gibi çeşitli öneriler üzerinde durulduğu ifade ediliyor.
PKK’nın “Demokratik özerklik” talebinin karşılanmasını sağlayacak ‘yerel yönetimler şartına konulan şerhin kaldırılması’ da hükümetin üzerinde durduğu bir diğer konu olarak ele alındığı, yapılan değerlendirmeler arasındadır.
Pakette, KCK’lıları serbest bırakmak için de KCK suçlularını ilgilendiren, ‘mükerrer suçlar’ı tek bir yasa hükmüne bağlayan düzenlemeye geçilmesi öngörülüyor. Daha açıkçası KCK’lıları büyük ölçüde tahliye edecek bir düzenleme getiriliyor.
Böylece PKK’nın bu aşamadaki taleplerini hükümet büyük ölçüde karşılamayı amaçlıyor. Paket ayrıca Ruhban Okulu’nun açılması, kamuda baş örtüsü sorununun çözülmesi ve ‘Daraltılmış Bölge Sistemi’ getirilmesi konusunda AKP’nin siyasi ihtiyaçlarını da karşılayacaktır.
Böylece halkın temsilcisi devletin karşısında, eşit güç gibi davranan -PKK dayatmasıyla- yeni bir yapılanma yasal olarak ortaya çıkmış olacaktır.
Atılan adımları, ileri sürülen talepleri, masum görmek, demokratik hak ve özgürlükler kapsamında değerlendirmek mümkün değildir. “Çözüm süreci” adı altında sınırsız ve ne olduğu bilinmeyen talepler için terör eylemlerinin yeniden başlayabileceğini dayatan bir örgütün barış ve demokrasi diye bir sorununun olduğu düşünülemez.
Demokratikleşme paketinden sonra, son aşama olarak bayrak ve egemenlik talebi
gelecektir.
