Kamu şekerinin tüketiciye ucuz fiyatla ulaşması için faaliyete geçirilen Raf Fiyat Garanti sistemi bazı illerde geçim kapısı haline geldi. Ucuz şeker markete ulaşır ulaşmaz haber alan gruplar sınırlı miktarda gelen şekeri 15 dakika gibi kısa sürede tüketiyorlar.
Bu yüzden şeker ihtiyacı olanlar ucuz şeker kalmayınca, mecburen daha pahalı olan şekeri tüketmek zorunda kalıyorlar. Şekeri ucuza toplayanların ise bunları çuvallara doldurarak, 50’şer kg’lık çuvallar halinde şekeri hammadde olarak kullanan küçük imalatçılara, sanayiciye sattığı ifade ediliyor.
Dünya''dan Hüseyin Gökçe''nin haberine göre şeker fiyatlarında yaşanan aşırı artışın önüne geçmek amacıyla ithalat yoluyla fiyatın düşürülmesi politikası kısmen de olsa fiyatın dengeye oturmasını sağladı. Fiyatı 1250 liraya kadar çıkan bir torba şeker, 1000 liranın altına geriledi. Hatta ithalat hakkı alan imalatçı ihracatçıların maliyeti 700 liraya kadar düştü. Ancak tüketici hâlen ucuz şekere ulaşmakta güçlük çekiyor.
Kamunun ucuz fiyattan satılması şartıyla marketlere verdiği şekerin bazı kesimler tarafından kilo bazında toplanıp, çuvallara konularak yeniden imalatçılara satıldığını kaydettiler. Kapasitesinden fazla ithalat yapan imalatçıların da şekerin bir kısmını iç piyasaya sürdüğü belirtiliyor.
Kamu şekerinin tüketiciye ucuz fiyatla ulaşması için 2022 Ocak ayında faaliyete geçirilen Raf Fiyat Garanti sistemi bazı illerde geçim kapısı haline geldi.
Raf Fiyat Garantili sistemde Türkşeker zincir marketlere ucuz fiyattan şeker veriyor. Ancak tüketicilerin bu ucuz şekere ulaşması pek mümkün olmuyor.
İthal şeker piyasaya satılıyor iddiası
Kaynaklara göre, ucuz şeker markete ulaşır ulaşmaz haber alan gruplar sınırlı miktarda gelen şekeri 15 dakika gibi kısa sürede tüketiyorlar. Bu yüzden şeker ihtiyacı olanlar ucuz şeker kalmayınca, mecburen daha pahalı olan şekeri tüketmek zorunda kalıyorlar.
Şekeri ucuza toplayanların ise bunları çuvallara doldurarak, 50’şer kg’lık çuvallar halinde şekeri hammadde olarak kullanan küçük imalatçılara sanayiciye sattığı ifade ediliyor. Öte yandan Ramazan öncesi torbası 1250 liraya kadar çıkan şeker fiyatı, imalatçı ihracatçılara ithalat hakkı verilmesiyle birlikte bir miktar geriledi. Mevcut kur seviyesine göre ithal şekerin torbası 700 liraya mal oluyor. Türkşeker de 750 lira civarında sanayiciye satış yapıyor. Ancak sanayicilere, kısıtlı miktarda şeker veriliyor.
İthalat hakkı imalatçı ihracatçı sanayicilere, kapasitelerine göre belirli oranlarda verildi. Ancak bunlardan kapasitesinin üzerinde belge alanlardan bir kısmının da ithal ettikleri şekeri daha uygun fiyatla iç piyasaya sürdüğü kaydediliyor. Kaynaklar, bu gelişmelerin de şekerdeki piyasa fiyatının yükselmesini kısmen önlediğini vurguluyor.
Yeni sezon ürünü çıkınca rahatlama bekleniyor
Kaynaklar, kamunun şeker piyasasına müdahalesinin özel sektör fabrikalarının tavrını çok etkilemediğini ve bunların istedikleri zaman piyasaya ürün verdiğini belirtirken, 1 aya kadar yeni sezon ürününün piyasa çıkmasıyla birlikte kısmi bir rahatlama daha yaşanabileceğini kaydettiler.
Pancar fiyatının geçmiş yıllara göre daha yüksek açıklanmasının rekolteyi artacağı öngörüsünde bulunan kaynaklar, buna rağmen şeker fiyatının belirli bir rakamın altına düşmesinin, eski seviyesine gerilemesinin mümkün olmadığına vurgu yaptılar.
İthalat kararı 27 Mayıs’ta alındı
27 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile 400 bin ton şekerin gümrüksüz ithalatı için tarife kontenjanı açıldı. Aynı gazetede yayımlanan tebliğ ile tarife kontenjanının dağıtım esasları da belirlendi.
Şeker ithalatında açılan tarife kontenjanı, C şekeri tahsisat belgesi sahibi firmalar öncelikli olmak üzere bu ürünü şekerli mamul üretiminde hammadde olarak kullanan sanayici firmalara dağıtıldı. Tebliğin yayımlandığı tarih olan 27 Mayıs’tan itibaren başlayan başvurular 6 Haziran Pazartesi günü sona erdi. Yaklaşık 1 aydır da ithal şeker Türkiye piyasasına giriyor.
1980 ÖNCESİ NE OLMUŞTU?
Peki gerek 1970’li yıllara şahit olmuş vatandaşların gerekse siyasetçilerin sık sık dile getirdiği ‘bizim zamanımızda yağ kuyruğu vardı'' sözleri ne anlama geliyor?
15 Ekim 1973 Arap-İsrail savaşı olarak bilinen ‘Yom Kippur’ savaşında ABD’nin İsrail’e destek vermesi üzerine petrol fiyatlarına ambargo koyan OAPEC, petrol fiyatlarını kısa bir sürede 4 kat arttırarak varil başına 12 dolara çıkartmış ve İsrail’den yana tavır takınan ülkelere de artık petrol ihraç edilmeyeceğini açıklamıştır. Bu gelişmeler üzerine gelişmiş ülkelerin sanayileri petrole bağımlı oldukları için ekonomik krizlere girmiş ve global borsalarda çöküşler yaşanmıştır. Bu petrol krizinin ülkemize yansıması ise geçici hükümet sonrası başa gelen CHP iktidarı olan Başbakan Bülent Ecevit ve diğer koalisyon ortağı olan Milli Selamet Partisi başkanı Necmettin Erbakan dönemine denk gelmiştir.
Tüm dünyada petrol krizleri sonucu yaşanan ekonomik kriz ve borsaların çöküşü devam ederken Türkiye’nin gündemini bir başka olay meşgul ediyordu. 15 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’ta bir darbe yapılacağı haberi üzerine dönemin iktidarı CHP, Türkiye’nin bir askeri müdahalesini gerektirecek kadar önemli olduğunu, bir başka garantör devlet olan İngiltere ile birlikte hareketin planlanması istenmiştir. Ancak İngiltere bu durumu kabul etmezse Türkiye tek başına harekât düzenleyecekti. Türk heyeti Londra’ya gitmiş ancak umduğu karşılığı bulamamıştı. Bu olumsuz netice sonucu hükümet yalnız kalmış, tek desteğini de muhalefet partilerinden almıştı. 19 Temmuz günü Genelkurmay’daki toplantı sonucu Bakanlar Kurulu oy birliği ile Kıbrıs’a Barış Harekâtı düzenlenmesi kararı alınmıştı.
Kıbrıs Barış Harekâtı sonucu ABD, AB ve AİHM tarafından tepkilerle karşılanmıştı. Bu gelişmeler sonucu ülkemize ekonomik ambargo uygulandı. Arap-İsrail Savaşı sonucu yaşanan petrol krizi, gelişmiş ülkelerdeki borsaların çöküşü ve Kıbrıs Barış Harekâtı sonucu ekonomik ambargonun uygulanması Türkiye’nin kötü giden ekonomisine daha da ciddi hasarlar verdi. Sadece ülkemizin değil hem Avrupa’nın hem de Amerika’nın ekonomisini de bozmuştu.
31 Mart 1975 senesine gelindiğinde CHP iktidardan düşmüş yerine Süleyman Demirel’in partisi Adalet Partisi gelmişti ve yine diğer koalisyon ortağı Milli Selamet Partisi’ydi. Ama iktidarın değişmesi ekonomiyi değiştirmedi.
O yıllar kıtlık yıllarıydı. Petrol krizinin etkileri devam etmekte tüp, gaz, akaryakıt bulunması zor hale gelmiş ve bazı temel tüketim maddeleri temin edilemiyordu. Akaryakıt, tüp, gaz, şeker, sigara (samsun216), margarin (sana yağ) alabilmek için uzun kuyruklar oluşmuştu.
Tüm bu tüketim maddelerine ulaşması zorken stokçuluk, karaborsacılıkta yaygınlaşmıştı. Adalet Partisi hükümetine karşı yapılan ekonomik ambargoya karşılık 25 Temmuz 1975’te Başbakan Süleyman Demirel, ABD’ye ait 21 üssü kapatılması emrini verdi. Bu durum bitmek tükenmek bilmeyen bu olumsuz tablonun gidişatı 12 Eylül Darbesi’nin önünü açtı.