Peşmergebaşı yalan söylüyor!
1958, Irak’ta Abdülkerim Kasım tarafından gerçekleştirilen kanlı askeri darbe, Kral ve Nuri Sait gibi şahsiyetleri ortadan kaldırırken dünyada eşine az rastlanan bir Kerkük soykırımı tarihe geçiyor.
Molla Mustafa Barzani’nin silahlarla donatıp hazırladığı Türk düşmanlığının, Türk kanının döküldüğü ŞUM, 14 Temmuz’da yapılıyor.
Türkiye yine bihaber, dünya yine suskun kalıyor.
Kerküklüler yani hayatta kalabilenler, bu kanlı günü hiçbir zaman unutmadılar ve unutamıyor.
1990, Saddam Kuveyt’i işgal ediyor. Ve olanlar, ondan sonra biri birini takip ediyor.
BOP’un Irak’ın işgali ile fiili uygulamasına
geçiliyor.
1. Körfez savaşında, yapay olarak göç yaratılıyor. Yapay Irak muhalefeti destekleniyor. Kürtlere yarayan şekilde silahlandırılıyor, arkasından güvenli bölge, İncirlik’ten kalkan uçaklarla korunuyor.
ABD’nin sevk ve idaresinde Çekiç Güç kuvvetleri ve ABD’nin Wilson prensiplerinde istediği, Sevr’de senatosundan geçirilen Kürdistan’ın temelleri atılmış oluyor.
25 Nisan 1995 tarihinde diğer siyasi kuruluşların da tek çatı altında hizmet etmeleri amacı ile merkezi Erbil’de ITC. (Irak Türkmen Cephesi) kuruluyor.
2003 yılında İkinci Körfez Savaşı’nda, tamamen yalnız kalan soydaşlarımızın inanışına göre 1 Mart Tezkeresi’nin ret edilmemesi gerekiyordu.
Zaten, ABD ve Kürtler, Türk askerinin Irak’ın Kuzeyinde olmasını istemiyordu.
Türk askerini dört gözle bekleyen Türkmenler, böylece bir kere daha yalnızlığa itilmiş oluyor.
Irak 9 Nisan’da, Bağdat 10 Nisan’da, Kerkük de Kürtler tarafından işgal ediliyordu.
Hazırlıklı olan Kürtler Kerkük’ün bütün resmi dairelerine el koyup, tapu, nüfus dairelerini yakıp yağmalıyor.
Yerel yönetim seçimlerinde de Kürtler çoğunluk sağlarken, Türkmenler azınlıkta kalıyor.
Son genel seçimlerde, kendi kimlikleri yerine başka partilerden aday olup bir anlamda Türkmen toplumu kendi kimliğinin zafiyetini kabullenmiş oluyor.
2003 yılından bu yana Türkmenlere hiç bir siyasi hak verilmediği gibi, Türkmen bölgelerinde de güvenlik sağlanamıyor.
İş yok, aş yok, ölüm her an, her yerde kol geziyor. Merkezî hükümet ortada yok, halkın şikayetlerini duymaz, Irak’ın Kuzey yönetimi bu olup bitenler karşısında yüzünü çevirip gülmekte, Türkiye, Türk varlığını ticaret zihniyetine bağlamış bulunuyor.
Türk varlığı bu ortam içersinde çıkış yolu bulmak için çırpınıyor.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu büyüleyen Kerkük ziyaretinin hiç bir yarar getirmeyeceği şimdiden belli oluyor.
Kim ne derse desin, son Barzani-Davutoğlu görüşmesinin hiçbir olumlu yanı veya sonucu beklenmiyor. Zira, Barzani’nin şimdiye kadar verdiği hiçbir “stratejik” sözünü tutmadığı artık biliniyor.
Yıllardır, terör örgütü PKK’yı himaye eden, topraklarında kalmasını sağlayan bir peşmerge başından “dostluk” beklemek, hayalden öte değer taşımıyor.