Perinçek'in yerine Zana, Poyraz'ın yerine Pamuk olsaydı
Perinçek’in yerine, “Liderim Öcalan” diyen Leyla Zana tutuklansaydı da siz o zaman görseydiniz Avrupa’daki Türk ve Türkiye düşmanlarını.
Uçaklara atladıkları gibi Ankara ve İstanbul’u doldurur, adliye koridorları ve mahkeme salonlarında, Türk hukuk sistemi, Türk devleti ve Türk demokrasisine etmedik hakaret bırakmazlardı. Yine meselâ gazeteci Vedat Yenerer ve Fikret Akfırat’ın yerine Ethen Mahcupyan ve yazar Ergün Poyraz’ın yerine tutuklanan Orhan Pamuk olsaydı da siz seyretseydiniz Avrupa’dan kopacak gürültüyü!
İşte Avrupa ve “Çağdaş uygarlık düzeyini” yakalamış “medenî Batı” bu.
Daha birkaç ay önce Cladua Roth, “Hrant Dink’i TCK 301 öldürdü” diye bas bas bağırmıyor muydu? “Türkler bir milyon Ermeni kesti, 30 bin Kürt katletti” iftirasını atan Pamuk, “Hele şu söylediklerini ispat et” diye savcılığa çağrıldığı dakikadan itibaren Avrupa’da Türk hukuk sistemi, Türk demokrasisi ve Türk devletine en galiz saldırılar yapılmadı mı?
Uçak dolusu Türk ve Türkiye düşmanı ülkemiz sokaklarını doldurup ellerinde megafonlarla bizi aşağılamadılar mı?
İyi de, dün Zana ve Pamuk’a ölümüne kankalık edenler, bugün mesela Perinçek ve meselâ Ergün Poyraz için niye parmak kımıldatmıyorlar!
Çünkü Perinçek Avrupa’nın göbeğinde Orhan Pamuk’un bu millete yaptığı iftirayı suratlarına çarptı, çarpıyor. Ve çünkü Ergün Poyraz Avrupa Birliği ne der, ne buyurursa, “Baş üstüne!” tavrı sergileyen iktidardakileri yazdıkları kitaplarla deşifre ediyor. Poyraz mesela, “Musa’nın çocukları” diyor. Onlar da, “Bu kitap toplatılsın” diye Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açıyor. Mahkeme davayı reddediyor. Ret kararında Başbakanlık Danışmanı ve Basın Sözcüsü Akif Beki’nin de yazdığı bir kitapta Erdoğan’ın Musa’nın soyundan geldiğini belirtmesinin etkili olduğu yazılıp çiziliyor.
Evet, Pamuk’un ifade bile vermesine tahammül edemeyen Roth ve türevleri, Poyraz’ın neredeyse sekiz aydır içeride olmasından habersizler.
Burada özel bir not düşmek istiyorum.
Biz ne zaman Perinçek ve arkadaşlarının bir eylemini savunsak, meselâ Rauf Denktaş’ın mânevi başkanlığını yaptığı Talat Paşa Komitesi’nin Türkiye lehindeki organizasyonlarına arka çıksak, hemen, “Amma Perinçek, Öcalan’ı ziyaret etmişti, 12 Eylül’den önce ülkücüleri hedef göstermişti, PKK’lılara ‘gerilla’ diyordu” türünden öfkelerin hedefi oluyoruz. İyi de, şimdi aynı şeyleri mi yapıyor, siz bana onu söyleyin. Gün, eski anlaşmazlıklardan kan davası üretme günü mü, yoksa, bütün kavgaları unutup, Haçlı ve Siyonist irticaa karşı kenetlenme günü mü?
Aklıma bu duruma uyan bir fıkra geliyor.
Ruslar Moskova’da metroyu inşa edince gururlanmış ve Amerikalıları açılışa davet etmiş. Rus mühendis Amerikalı muhatabına, “Bak demiş, altı dakika sonra metro bu durakta olacak”. Altı dakika dolmuş, metro yok, on dakika olmuş, metro yok. 15 dakika olmuş, metro ortalıkta gözükmüyor. Rus mühendis bunaldıkça bunalmış, bunaldıkça bunalmış ve öfke ile Amerikalı muhatabına çıkışmış;
“- Ama siz de Kızılderilileri kesmiştiniz!”
Metronun zamanını şaşırması ile Amerikalıların Kızılderilileri kesmesi arasında ne alaka varsa, bizim, Perinçek ve arkadaşlarının Ermeni soykırımı, özelleştirme talanı ile ABD ve Avrupa’nın Türkiye üzerindeki operasyonları karşısında takındığı tavrı onaylamamızla tutup Perinçek’in önceki yıllarda yapmış olduğu söylem ve davranışları arasında paralellik kurmak da, işte ancak o kadar alakalıdır.
Nitekim bin bir uluslararası komplonun pişirdiği Rauf Denktaş da bizim gibi düşünüyor, rahmetli Mehmet Gül de bizim gibi düşünüyordu.
Neden?
Çünkü bugün ülkenin muhtaç olduğu doğru davranış budur da, ondan.
Biz hukukun, adaletin ve her doğru davranışın yanındayız.
Biz işte Batının bu art niyeti ile mücadele eden herkesi destekliyor ve biz işte Batının o çirkin, o bin bir maskeli yüzüne tükürüyoruz.