WebTekno''dan alınan bilgilere göre; cinsiyet kavramı oluşur oluşmaz pembe rengi kız çocuklarıyla, mavi rengi erkek çocuklarıyla özdeşleştiririz. Bu sorunun cevabını bulmak sanıldığı kadar kolay değil. Ancak duruma ilişkin oldukça güçlü sebepler bulunuyor.
Maryland Üniversitesinde tarihçi olarak görev yapan ve içeriğimizin konusu üzerine yazılmış bir kitabı olan Jo B. Paoletti’nin söylediklerine göre, yüzyıllar boyunca erkek veya kız fark etmeksizin tüm çocuklar için beyaz elbiseler tercih edildi. Yani cinsiyet ayrımı yapılmadı.
Paoletti’nin açıklamalarına göre bez değişiminin kolay olması ve rengin solacağı korkusu olmadan kıyafetlerin çamaşır suyuyla yıkanabilmesiydi. Yani tüm ebeveynler için pratik bir çözüm oldu.
Çocuklar 6 yaşına gelene kadar devam ettirildi. Buradan sonra ise cinsiyetlerine göre belli bir renk seçmediler. Erkekler babalarının, kızlar ise annelerinin giydiği türdeki kıyafetlere yöneldiler. İlk saç kesimleri de 6 yaşına geldiklerinde yapıldı.
Eski video kayıtlara baktığımızda çocukların da yetişkinler gibi giyindiğini görürüz. Bunu, bahsettiğimiz durumun bir örneği olarak görebiliriz.
pastel renklerin sadece mavi ve pembe olarak ortaya çıkmamış olması. Aralarında başka birçok renk olduğundan mavi ile pembenin belirli şeylere özel görülmesi oldukça uzun zaman aldı. Renklerin bebek kıyafetlerinde yaygın görüldüğü zamanlar 1800’lü yılların ortaları.
Burada tahmin edebileceğimiz üzere birbirinden farklı renkler, cinsiyet ayrımı olmaksızın küçüklerde tercih edildi. 1900’lü yıllarda ise işler köklü şekilde değişmeye başladı.
1918 yılının haziran ayında Earnshaw’s Infant Department yayını “mavinin kızlara, pembenin ise erkeklere göre” olduğunu söylemişti. Bunun sebebiyse aynı yayının bilgilerine göre, mavinin daha zarif ve yumuşak olarak algılanırken pembenin daha güçlü ve katı bir renk olması.
1927 yılında paylaşılan bu tablo, cinsiyetlere göre uygun renkleri içeriyordu.
Paoletti, konunun artık pazarlamayla ilgili olduğunu söylüyor. Zira söz konusu savaşın ardından kadınlara yönelik her üründe pembe renkler tercih edilmiş. Buradan sonra pembe renk, zaman içinde maskülen olmayan durumlara daha uygun görülmüş.
Bu zamanlarda gerçekleşen feminizm hareketi, beraberinde unisex kıyafetlerin tekrar tercih edilmesine de sebep oldu. Fakat bu sefer kız çocukları, bir nebze maskülen giyinmeye başladı. Bunun sebebiyse Paoletti’nin söylediklerine göre, zamanın ebeveynlerinin kendi kız çocukları için daha fazla fırsat istemesiydi. Kadın haklarının bu dönemde pek ön planda olmadığını hatırlamakta fayda var.
1980’lerde olduğu gibi şirketlerin pazarlama stratejileri hâlâ bu ürünlerin belirli renklerle belirli bir cinsiyete satılmasını destekliyor. Elbette bu sadece bizim ülkemizde olan bir şey değil.