Patrikhane ve Ergenekon
Ergenekon iddianamesinde Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, “Silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak” la suçlanmakta.
Sevgi Erenerol’la karşılaşmak nasip olmadı, ama geçirdiğim o çok ağır ameliyattan sonra, “Geçmiş olsun” diye arayan ilk insanlardan biri de Sevgi hanımdı. Toprağı bol olsun, Selçuk Erenerol’u tanırdık. Bize ve Türk kamuoyuna İstanbul Fener Rum Ortodoks Patriği Dimitri Bartholomeos Arhondi’nin Türkiye aleyhine olarak değerlendirdiği faaliyetlerinden yakınırdı. 1994 yılı Ocak ayında Ankara Kent Otel’de yaptığımız bir sohbette, “Hasan bey, maaşını Yunanistan’dan alan Bartholomeos nasıl oluyor da patrikhanesinin etrafındaki evleri satın alıyor? Niyetleri İstanbul’da Vatikan tipi bir devlet kurmak” diye yakınmıştı.
Bu konuyu şunun için seçtik.
Geçtiğimiz ay STV’de bir sohbet programı vardı, bir ara gözüm takıldı. Program sırasında gördük ki, sunucu Hüseyin Gülerce Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin Atatürk tarafından kurdurulduğundan habersiz. Üzüldüm ve Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kuruluşunu biraz da toprağı bol olasıca Selçuk Erenerol’un dilinden sizlerle paylaşmak istedim. Selçuk bey bize, Babam Akdağmadenlidir “ dedikten sonra, ” O da merkez olarak Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlanmıştı “ demiş ve eklemişti:
“- Fakat Birinci Cihan Harbi’nden sonra Fener Patrikhanesi tutmuş Yunan emellerine hizmet etmiştir. Samsun metropoliti ile Pontus Rum İmparatorluğu’nun kurulmasına çalışmıştır. Babam bunu asla tasvip etmemiş, bu gayreti bir felâket olarak görmüştür.
Gerçekten de bugün birilerinin arka çıktığı Bartholomeos’un patrikhanesi 1918’den sonra İstanbul’da toplanan 5 bin gönüllü Rum’u silahlandırarak Türklerle çarpışsınlar diye İzmir ve Trakya’ya göndermiştir. 1919’da da bir bildiri yayımlayarak, “Ortodokslar Türk değillerdir, Mustafa Kemal’in başlattığı Milli Mücadele ile ilgileri yoktur” mealinde bir de bildiri yayımlamışlardır. Paris Konferansı’na telgraf çekerek, Türklerin Trakya, Anadolu ve Karadeniz’deki Rumlara zulüm yaptıklarını ileri sürmüşler, Patrikhane papazları işgalci Yunan kuvvetlerinin önüne düşerek onlara yol ve hedef göstermişlerdir. İşgal süresince Fener Patrikhanesi’ne bağlı kiliseler işgal kuvvetlerinin birer üssü olma görevini üstlenmiştir. 16 Mart 1920’de İstanbul işgal edilince de, Patrikhane’ye, Bizans’ın çift başlı kartal armalı bayrağı çekilmiştir.
Yani rahmetli Atatürk’ün, “Fitne yuvası” demesi boşuna değildir.
İşte Türk Ortodoks Patrikhanesi, Fener’in bu ve benzer ihanetleri sonucu ortaya çıkmış millî bir kurum. Özetlersek, 1921 yılının 11 Nisan’ında Kastamonu Valisi Sami Bey Ankara’ya bir telgraf çekti, telgrafın özeti şuydu:
“- Taşköprü Ortodoks Türkleri millî bir kilise kurulmasını talep etmektedirler.”
Daha sonra Trabzon ve Maçka’daki Ortodoks Türkler de, Taşköprü Ortodoks Türkleri gibi, “Millî bir kilise istiyoruz” taleplerini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne iletmişlerdir. Bu talep dalga dalga yayılmış, bütün Türk Ortodoks Türkler, “Millî kilise istiyoruz” müracaatlarında bulunmuşlardır. “Anadolu’da Pontus Devleti’nin kurulmasına karşı çıkıyoruz” diyerek Fener’in ihanetine ortak olmayan 72 Türk Ortodoks Ruhban temsilcisi Kayseri’de toplanmış, Türk Ortodoks Patrikhanesi kurulmasının zamanının geldiği kararını vermişlerdir. Taleplerine 20 Nisan 1921’de, Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kurulması için Dahiliye Vekaleti’nden izin çıkmıştır.
Selçuk Erenerol’un babası, Sevgi Erenerol’un dedesi Papa Eftim 31 Mart 1922’de Ankara’da, TBMM binası önünde bir konuşma yapmış ve özetle şunları söylemiştir:
“- Arkasına müttefikleri alarak Anadolu’yu işgale kalkan Yunan ordusu asla netice alamayacaktır. Türk milletinin sarsılmaz azim ve imânı her zorluğun üstesinden gelecektir!”
İşte Sevgi Erenerol böyle bir emanetin basın sözcüsüdür...