Partili Cumhurbaşkanı Sistemi'nin çöküşü
Partili Cumhurbaşkanının ne kadar büyük bir hata olduğu net bir şekilde ortaya çıktı.
Recep Tayyip Erdoğan, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı.
Yani iki unvanı var.
31 Mart'ta yerel seçim var ve Erdoğan meydanlarda.
Hangi unvanla?
Elbette hem AKP Genel Başkanı hem de Cumhurbaşkanı unvanı ile.
Siyasi partilerin yerel seçim yarışı olacak 31 Mart'ta, yörelerin yerel yöneticileri seçilecek.
AKP ile MHP Cumhur İttifakı, CHP ile İYİ Parti de Millet İttifakı olarak resmen anlaştılar ve bazı seçim bölgelerinde ortak, bazı yerlerde ayrı ayrı adaylar çıkarttılar.
Erdoğan AKP Genel Başkanı olarak miting alanlarında, "CHP, sözde İYİ, Saadet ve HDP" diyerek şu suçlamaları yaptı:
- "Kandil'in uzantısı HDP kiminle ittifak yapıyor? CHP ve İYİ Parti ile ittifak yapıyor. Peki, bu Kandil'in uzantıları AK Parti'ye seçimi kaybettirmek için kimi destekliyor? CHP ve İYİ Parti'yi destekliyor.
- Ben CHP'ye gönül veren vatandaşlarıma, İYİ Parti'ye, HDP'ye gönül veren vatandaşlarıma sesleniyorum; tepede bu ihanet içine giren dörtlü çeteye oy verecek misiniz? FETÖ'süne de diğerlerine de nefes aldırmayacağız.
- Son zamanlarda bölücü terör örgütünün birlikte olduğu CHP, sözde İYİ Parti, Saadet... 4'lü çete... Şimdi bunlara 31 Mart'ta bir Osmanlı tokadı vuracağız.
- Millete de cumhuriyete de pusu kuruyorlar."
Bu sözler yenilir, yutulur değil elbette ki, hem İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, hem de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu karşılık verdiler.
Akşener, Denizli mitinginde Erdoğan'ın "ihanet" suçlamalarını şöyle eleştirdi:
"Cumhurbaşkanının terörist dediği Denizlililer nasılsınız? Evine ekmek götürmekten başka derdi olmayan Denizliler nasılsınız? Koca yürekli Denizliler nasılsınız? Ve bu ülkenin Cumhurbaşkanı çıktı 11 milyon seçmeni olan CHP'lilere, 5 milyon İYİ Partiliye ve 1 milyon seçmeni olan Demokrat Parti ve Saadet Partililere, seçmenine "terörist" dedi. 18 milyona yakın seçmene terörist dediler."
İki unvanlı yani partili cumhurbaşkanı bu yanıtı Meral Akşener'den asla beklemiyordu ki, adeta şoke oldu, ne diyeceğini, nasıl yanıt vereceğini kestiremedi.
Parti faaliyeti olan yerel seçim propaganda döneminde hem cumhurbaşkanı hem de siyasi parti lideri olarak bu eleştirileri "siyasi mücadele" olarak görmedi ve hemen şu sözlerle tehdit etti:
"Hanımefendinin kaçacak deliği de yok. Çünkü o milletvekili de değil. İftiraları nedeniyle onunla hemen hesaplaşacağız. Onun hesabı ağır olacak. Şaka bahanesiyle önlerine çıkan herkese terörist damgası vurmaya devam edecekler. Bunun adı şaka değil, hadsizlik, edepsizliktir."
Bu sözlere bakar mısınız?
Millet İttifakı'na, "terör örgütü ile birlikte" damgası vuran kim? Erdoğan.
"Son zamanlarda bölücü terör örgütünün birlikte olduğu CHP, sözde İYİ Parti, Saadet... 4'lü çete..." diyen kim? Erdoğan.
Bu sözlerin anlamı, "Terör örgütünün birlikte olduğu 4'lü çeteye oy verenler de terör örgütü ile birlikte olur" demek değil mi?
Erdoğan'ın, "Millet İttifakı'na oy vermeyin" demek için bu ifadeyi kullandığını okuma yazma bilmeyen bile anlar değil mi?
Yandaş medya zaten Erdoğan'ın bu sözlerini bu şekilde açıkça ortaya koyuyor.
Meral Akşener de bu iftiraları millete açıkça duyurmak için Denizli'de, "Cumhurbaşkanının terörist dediği Denizlililer nasılsınız?" diye başlayan cümle ile yanıt veriyor.
Ne yapsın bu iftira karşısında sussun mu? Susmadığını az sonra okuyacaksınız.
Ve Erdoğan hemen "Cumhurbaşkanı" unvanını devreye şu sözlerle sokuyor.
"Birileri şu an cezaevinde süre dolduruyor aynı yola sen de düşebilirsin. Neden? Cumhurbaşkanı'na iftira atamazsın. Türkiye yolgeçen hanı değildir. Bir hukuk devletidir. Sürekli bizi dillerine doluyorlar. Hanımefendinin kaçacak deliği de yok. Çünkü o milletvekili de değil. Onunla hemen hesaplaşacağız. Onun hesabı ağır olacak."
Erdoğan, Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nun ita amiri olarak Akşener hakkında "suç duyurusu" yapıyor.
Üstü kapalı olarak değil açık seçik, "Birileri şu an cezaevinde süre dolduruyor aynı yola sen de düşebilirsin" diye yargıya mesaj veriyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, "partili cumhurbaşkanı" hükmünün siyasete yansıyan en acı sonucu budur.
Ve İYİ Parti
"Cesur yürek" diye zaman zaman yazdığım Meral Akşener, Erdoğan'a şu yanıtı verdi:
"Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır. Hak söze uydum diye, tehdit mi ediyorsun @RT_Erdogan? Ben 28 Şubat'ın tanklı-tüfekli paşalarından korkmamışım da, zamanında onlardan korkanlardan şimdi niye korkayım? Hodri meydan!"
İYİ Parti Meclis Grubu, Başkanlık Divanı ve 81 İl Başkanlığı'ndan tokat gibi sert yazılı açıklama yapıldı ki özetleyeyim:
"Türkiye Cumhuriyeti devletinde Bakanlık, Millî iradenin tecelligâhı Büyük Millet Meclisi'nde Başkanvekilliği yapmış, İYİ Parti Genel Başkanı, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'i, Cumhurbaşkanlığı gücü ve imkânlarının ardına sığınarak tehdit etmek, kimsenin haddi değildir.
Hakikati haykıran bir sesi, 'Hapishanelerle' tehdit etmek, ancak darbecilerin yapabileceği bir iştir.
Bu leke bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından temizlenmelidir.
Millet vicdanı, siyasi değerler ve demokratik erdem bunu gerektirir.
Genel Başkanımızın, milletimizin haysiyetine uzanan dil karşısındaki tavrını ayakta alkışlıyor ve açıkça ilan ediyoruz;
Birimiz hepimiz, hepimiz Meral Akşener'iz."