Partili Cumhurbaşkanı dönemine doğru

Partili Cumhurbaşkanı dönemine doğru

Önümüzdeki pazar günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir olağanüstü kongre ile AKP Genel Başkanı olacak. Bu vesileyle afişler asılmış, birinde Cumhurbaşkanı'nın, diğerinde Başbakan Binali Yıldırım'ın fotoğrafı var. Üzerinde "Demokrasi. Değişim. Reform" yazılı afişler bunlar.

"Değişim" konusunu anladım. Türkiye Cumhuriyeti, adım adım, tek adam yönetiminde parti devletine dönüşecek.

"Reform" konusunu merak ettim: 15 yıldır tek başına iktidarda olup da yapmayı düşündüğü reformları yapamamış bir parti, şimdi hangi reformları yapacak? Demek ki kafalarında bir şeyler var. Bekleyip göreceğiz.

 "Demokrasi" konusuna gelirsek... Bir demokrasinin varlığı için olmazsa olmaz koşullardan birisi serbest seçimler. (...) YSK'yı alan Üsküdar'ı kolayca geçebiliyor ve artık seçimlerin yargı gözetiminde yapılması tek başına yeterli bir güvence teşkil etmiyor. Öte yandan bir demokrasinin varlığı için olmazsa olmaz koşullardan birisi de güçler ayrılığı ki ona da referandum ile kabul edilen Anayasa değişikliğinden sonra veda etmiş bulunuyoruz.

Danıştay Başkanı ne derse desin, artık herkes biliyor ki, siyasi iktidarın belirlediği bir HSK, hâkimleri ve savcıları tayin edecek. Meclis, yürütmeyi denetleme gücünü ve yeteneğini kaybetti, tek başına yürütmeyi temsil edecek partili Cumhurbaşkanı, tek başına çıkarabileceği kararnameler ile ülkeyi yönetecek. Ağzını açanın hapse atıldığı, bir başlık yüzünden gazetecilerin tutuklandığı bir ülkede demokrasinin varlığından söz etmek zor.

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet

***

Yargı kararını çoktan vermiş

------

Başbakan dünkü grup konuşmasında..

'OHAL komisyonlarına üyeler belli oldu. İtirazlar artık tek bir kuruma değil, bu merkeze, adeta bir mahkeme gibi çalışacak bu merkeze yapılacak; karara bağlanacak. Müracaatları haklı görünenlerin hakları iade edilecek. Haklı görünmeyenler içinse yargı yolu açılmış olacak' dedi..

***

İtirazları haklı bulunmayanlar nereye başvuracak..

Bölge idare mahkemesine mi?

Danıştay'a mı?

Danıştay Başkanı geçen hafta ne demişti?

'Çıkarılan KHK'larla kişilerin temel hak ve özgürlüklerine amaç dışında herhangi bir sınırlama getirilmemiştir'.

İtirazlar yargıya gitse ne olur, gitmese ne olur?

Yargı kararını baştan vermiş zaten..

Mehmet Tezkan Milliyet

***

Buna inanacağımızı mı düşünüyorlar

--------

ABD Savunma Bakanı Jim Mattis "PKK'ya silah vermedik, vermeyeceğiz" demişti ama bunu söylerken de yıllardır yaptıkları gibi "PKK ile PYD'nin farklı örgütler olduğunu" ima etmekteydi.

Mattis aynı konuşmada "ABD'nin, NATO müttefiki Türkiye'yi korumaya devam edeceğini" de belirttiğine göre acaba bugüne kadar sınırımız boyunca PYD/PKK'ya verdikleri destekler "Türkiye'yi korumak için" miydi? Buna inanacağımızı mı düşünüyorlar?

Güngör Mengi Vatan

***

Fıtratlarında var

--------

Türkiye'nin partili başkanı ile ABD'nin partili Başkanı, "vaziyet iyice tek noktalık" olmasın diye buluştular. Trump, tek nokta koydu.

YPG'yi silahlandıracak.

Fetullah'ı vermeyecek.

Reza'yı göndermeyecek.

Erdoğan ise üç nokta koydu.

Üç nokta koymak şu demek:

Yani söz bitmedi.

Laflama devam edecek.

Bak dünya egemeni Amerikan küresel şirketlerin CEO'ları Erdoğan'ı ayakta alkışladı. Bizi sevmek fıtratlarında var...(!)

Necati Doğru Sözcü

***

"Atatürk'ü seversiniz sevmezsiniz" diyemezsiniz

---------

Yandaş medyadaki yazarlar, ekranlarda boy gösteren ne olduklarını bilmediğimiz akademisyenler ise Atatürk'e asla sahip çıkmadan sadece (...) çoğu konuya "Atatürk'ü seversiniz sevmezsiniz o başka, ama hakaret edemezsiniz" cümlesiyle giriş yapıyor.

Her birinin Atatürk'ü hiç sevmediğini, daha doğrusu O'nun Türkiye'nin önündeki demokrasiye, hukuka, insan haklarına giden kapıyı açtığı için düşman olduğunu elbette biliyoruz. Ama bu düşmanlıklarını korktukları için açıktan açığa söyleyemiyorlar, böyle dolambaçlı yollarla kendilerini kurtarıyorlar.

 Şunu herkes bilmeli. "Kimse Atatürk'ü seversiniz, sevmezsiniz" diyemez. Bu cümleyi kuran herkesin demokrasiden, hukuktan, insan haklarından, medeni olmaktan, ahlaklı, vicdanlı, namuslu olmaktan hiç nasibini almadığını bilmeliyiz. Sorun Atatürk'ü sevmek sevmemek değildir. Atatürk ve arkadaşları bundan 100 yıl önce canlarını ortaya koyarak dünya emperyalizmine bayrak açmışlar, bu emperyalist güçler tarafından yok edilen bir imparatorluğun küllerinden Türkiye Cumhuriyeti'ni yaratmışlardır. Eğer bugün karşı devrimci güçler iktidara gelebilmişlerse, bunu yine Atatürk'ün kapılarını açtığı demokrasi, hukuk sistemi sayesinde başarmışlardır.

Can Ataklı Korkusuz