Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusundaki tartışma diğer güncel konulara göre toplumda çok daha fazla alaka uyandırdı. Çünkü mesele, ekonomik kaygılardan çok, doğrudan insan sağlığı ile ilgili. Böyle olunca da insanlar daha duyarlı hale geldi. Özelleştirme karşıtları çeşitli etkinlik ve imza kampanyaları düzenlerken, yönetim ise zarar eden kamu işletmelerinin kapatılması yönünde kamuoyu yaratmaya çalışmakta. Özelleştirme olursa mısır şurubu kullanımı ve ithalinin artacağı, pancar üreticilerinin mağdur olacağı öngörüleri işin ekonomi boyutunu oluşturuyor. Konunun sağlık boyutuna bakacak olursak, tıp adamlarının ve özellikle de dahiliye doktorlarının dikkati şu anda NBŞ (Nişasta Bazlı Şeker) tartışmaları üzerinde. Bu konuda Amerikan literatürünü dikkatli izleyen bir dahiliye uzmanı olarak sizi biraz aydınlatmaya çalışacağım.
Üç türlü şeker kaynağı vardır: Pancarda ve şeker kamışında olan glukoz, meyvede olan fruktoz, süt şekeri ise glaktozdur, bunun pek önemi yoktur.
Mısır şurubu, mısırdan ve patatesten de elde edilir. Ancak fazla tatlı olmadığı için ilave bazı meyve şekeri ve enzimlerle %50 oranında fruktoza çevrilir. Alkol içermeyen içeceklerde özellikle kola gibi gazlı içecek üretiminde kullanılır. Bu tür içeceklerdeki enzimler hakkında bilgimiz yoktur. Sır gibi saklanır.
Amerika''da tatlandırıcılarda % 50 fruktoz, % 42-50 arası glukoz vardır. Bu içeceklerdeki glukoz ilavesi sırf pancar üreticilerini desteklemek içindir. Avrupa''da ise bu kriter yoktur.
Konunun insan fizyolojisini ilgilendiren yönüne gelince;
Pancardan elde edilen glikoz vücutta olan insülini harcar. Meyvede olan fruktoz ise insüline duyarsızdır. Doğrudan karaciğerde depo olur. Karaciğerin yağlanmasına yol açar. Daha sonra trigliserit dediğimiz kanda yağı artırır. Bundan da damarlar büyük zarar görür.
Özetle; gerek sofra şekerinden, gerekse aşırı meyve tüketiminden kaçınmamız gerekir. Böylelikle; obeziteden, damar hastalıklarından, yüksek tansiyondan ve korunmuş oluruz. Sağlığımız için parolamız; az şeker, biraz meyve, bol hareket olmalıdır
Dijital diyabet tedavisi
Diyabet, yani şeker hastalığının 2 türü vardır. Biri doğuştan insülin hormonun olmamasıdır. Biz buna tip1 diyabet diyoruz. İkincisi ise 40 yaşından sonra görülen kilo alımına bağlı insülin hormonun yetersizliği yani tip 2 diyabettir. Diyabetin belirtisi; çok su İçmek, çok yemek yemek, çok idrara çıkmak, zayıflamak ve halsizliktir. Daha ileri safhada gözler ve böbrek bozulur. Tedavisine gelince; Hafif diyabette haplar, daha sonra insülin hormonu iğne yoluyla cilt altına verilir. Bu tedaviyi uygulamak günlük yaşam içinde çok kolay değildir. İyi bir şeker hastalığı tedavisinde günde üç kere parmaktan kan alınıp ölçülmesi, ona göre insülin hormonunu verilmesi gerekir. Bu durum çalışan kişiler ve öğrenciler için pek kolay olmayabilir. Son zamanlarda dijital diyabet tedavisi gelişmiştir. Burada cilt altına bir insülin pompası yerleştirilmekte, diğer tarafa başka bir aparat yine cilt altına yerleştirilerek devamlı kan şekeri ölçülmekte ve gerekti hormon vücuda verilmektedir. Bu yeni diyabet tedavisi halen İstanbul Amerikan Hastanesi''nde ABD''de eğitim görmüş doktorlar tarafından başarı ile sürdürülmektedir. Burada aparatın birisinde insülin hormonu deposu olmakta diğeri ise devamlı kan şekerini ölçerek sonucunu cep telefonu ile kişiye bildirmekte.
Sağlıklı günler sizin olsun.