“Yorumlamak, anlamaktır.” Çalışma, tarihi hakikate saygılı olma ayrı, tarihin maksatlı yorumuyla kaleme alınmıştır. Başta M. F. Köprülü büyük tarihçilerimiz, devamcısı H. İnalcık, pozitif tarihle katiyen ters düşmeksizin, tarihe, milli yaklaşmıştır. Yorumcu tarih anlayışı, Fransız Annales okulundan mülhem, Türk tarihçiliğinde önemli işlevsel sıçramadandır.
İki büyük kurucu, Osman Gazi ve K. Atatürk, ikisi de, devlet, egemenlik, kurucu kurum/usuller arası mantık ve tutarlık hususunda son derece hassastı. Bu konuda, ikisi de, müstesna denebilecek politik bilinç sahibiydi. Nasıl bir müstesna politik bilinç? Türk tarihinin derinliklerinden gelip kesintisiz devinen, ekonomi-devlet, finans-devlet etkileşiminde devletin kurucu eko-politiği kısaca şuydu:
Türk milletinin tesis ettiği devletler, kaide olarak, para değil emtia-üretim temellidir. Ticaret, emtia-üretim temelli ekonomi esaslı tamamlayanı ve şaşmaz güncelleyenidir. Hayat her şubesine detaylı temas eden Y. H. Hacip, “para” konusuna tek tük girmiştir. Hacip, “yarmak” ifadesiyle parayı işlem maksatta tanımış/tanımlamış, yorumlamış ve anlamıştır. Nizâmülmülk, katiyen paraya değil, altını Hazinede biriktirmeye odaklanmıştı.
Osman Gazi, devlet ve egemenlik alametlerine hassastı. Kös, şemsiye, kılıç, hutbe sair. Para/sikke? Osman Gazi, denetimi altına aldığı ilk topraklarda para basma merkezleri bulunsa da, basmamıştır. Osman Gazinin egemenlik alametlerine olan hassasiyetiyle ilk bakışta uyumlu görünmeyen, tam da geleneğe uygun olandı. Devletin kurucu kodu para basmak değildi. Emtia (altın) odaklı ticaret ve üretim, Osman Gazinin öncelikli hassasiyetleriydi.
Milli egemenliğin şaşmaz takipçisi K. Atatürk, Lozan’da, 10 yıl para basmama kısıdına evet demiştir. (Özel) Osmanlı Bankası, aynı müddette para basma imtiyazını sürdürecek, TCMB 1931-33’te devreye girebilecekti. Devlet-egemenlik parametreleri konusunda çok yüksek hassasiyeti olan K. Atatürk, para basma gibi elzem işlevde bilinçli beklemiştir. Şu hatırlatılmalı; dünya tarihinde milli Kurtuluş Savaşını para basmaksızın yürüten tek millet Türklerdir. Başka ifadeyle K. Atatürk, para basma imkânı olmaksızın Kurtuluş savaşı kazanmıştır. Ekleyelim; 1929 büyük buhranında gerçekten teğet geçen hemen tek ekonomi, Türkiye idi. Buhrandan çıkmak için para basmayan (Almanya), azgın kamu harcamasına girişmeyen (ABD), az da olsa ihracatçı ülke Türkiye, Büyük Buhranda ayakta kalan nadir ekonomidendi.
Osman Gazi ve K. Atatürk, devlet kurucu kodunda para kaynaklı riskleri elimine etmişlerdir. Şöyle düşünün; yüksek enflasyonist dalgalar henüz doğan devleti nasıl boğardı? Para, kaynağı çeşitli/belirsiz yönetimi güç dalgalanma demek. Zor şart çetin coğrafyalarda devlet kurarken, millet ve devlet kurumlarını dalgalanmaya maruz bırakmak, en hafifinden tedbirsizlikti. Osman Gazi ve K. Atatürk, bu gereğe riayet etmişti. Osman Gazinin şenlendirme diye özetleyebileceğimiz üretime ve ardında üretim bulunan ticarete odaklı yaklaşımıyla K. Atatürk’ün başta köylü bilahare sanayi yatırımları üretici kesime hassasiyeti aynı çizgidendi.
1950’lerden beri Türk hükümetleri, artan ivmeyle, para bazlı devlete teşnedir. 1960’ların planlamacı yaklaşımı istisna, emtia-üretim bazlı devlet, giderek seyrelmektedir. Modern devletin para bazlı oluşuyla Türk devlet kod uyumu tesis edilememiştir. Kadim Türkün “kullandığını üret, sadece ürettiğini kullan” düsturu, aynı zamanda, üretim hassasiyette devlet eko-politiğidir. Erken endüstrisizleşme ve üretim-ticaret (uluslararası ticarete konu mallara odaklı üretim) rabıtasının giderek kopması, dengesizliği tetiklemiştir. Milli politik zekânın devlet kodlarımızla devlet güncel gereklerini uyumlu kılmasını beklemekteyiz. Siyasi partilerimiz ve bürokrasimiz, piyasalarımız ve STK’larımıza bakıldığında milli politik zekâ bloke edilmiş, ayrıdır.