Sistemin bozukluğu ve yanlışlığından maksat, dinî, hukuki, ahlaki, iktisadi sistemleri içine alan sistemin bozukluğu ve yanlışlığıdır. Biz burada hepsini değil, tek başına bırakmamayı hatırlatmak ve temele sadece bunu almamak şartıyla iktisadi sistemi ele alarak meseleye bakacağız. İddia büyük. Bir sistem, bebek öldürmeyi içine alacak derecede bozulabilir mi? Eğer bu katliam para için yapılıyorsa, evet.
Kurallar düzeni demek olan sistem neden önemlidir? Esas olan insan ve onun karakteri değil midir? İyisiyle kötüsüyle insan söz konusu değil midir? Evet insandır ama o bir düzen, bir sistem içinde kendini açığa vurur. Tabiatla, toplumla, diğer insanlarla ilişkisinde karakteri açığa çıkacaktır. O, tek başına ormanda veya dağ başında yaşayan bir varlık değildir. İnsanı yaratan, ona pek çok özellik, kabiliyet, çeşitli istek ve yönelişler vermiştir. Yaşadığı zamana, yere, topluma göre, içinde bulunduğu toplumsal sisteme göre bunların bir kısmı açığa çıkabilir, diğer özelliklerinin önüne geçebilir, bir kısmı geride kalabilir, gizlenebilir. Bazıları hâkim duruma geçebilir. İnsan iradesi, doğrular, yanlışlar, engellenmeler veya engellemeler ile birlikte olan bir iradedir. İradenin, bütün bunların üstüne çıkması mümkündür ama büyük fedakârlıklar ve manevi güç ister. Bu bakımlardan sistem önemlidir.
***
Allah, Kur’an da insanı insana tanıtırken, aceleci, huysuz, nefsine düşkün, hırsına düşkün, nankör, zalim, çatışma içinde bir varlık olarak tanıtır. (Enbiya, 37; İbrahim, 34; İnsan, 27; Yusuf, 53.) Bu özellikler onun yükselip yukarı seviyelere çıkmasını yok edemez. Kur’an bu yüksek seviyeye işaret eder.
İnsanın en aşağıya, en aşağıdan en yukarıya yönelebilecek tabiatını, bulunduğu zaman, şartlar ve toplumun durumu etkiler. Toplumdaki hukuki, siyasi, iktisadi sistemler bu tabiatın açığa çıkmasında, gizlenmesinde, baskılanmasında, ya da azgınlaşmasında önemli rol oynarlar. İnsan iradesinin, şart ve kurallara, bozulmuşluklara rağmen ideal seviyelere çıkması, yine insana ait özelliklerdendir. Fakat ne yazık ki, kolay yansıma, hep bozuk düzenin lehinedir.
Eğer iktisadi sisteminiz, hayatı bir iş yeri, bir ticarethane gibi görüyorsa, her şeyin, her hareketin merkezine iktisadi menfaati, bunun özel vasıtası olan parayı koymuşsa, toplumunuzda kötülüklerin iyiliklere, düzenbazlıkların dürüstlüklere galip geleceğini er-geç yaşayacaksınız demektir. İktisadi sisteminiz, kendisine uyan hukuki, siyasi, idari düzeninizi de yanına alarak, yöneticilerin kalitesini ve seviyesini de içine çekerek, insan tabiatının olumsuz yönlerini açığa çıkarmakta mahir hâle gelmiştir. Orada vasıtalar ve amaçlar birbirine karışmıştır.
Hayat, bir iş yeri, bir ticarethane değildir. Dolayısıyla toplum ve onun devleti de bir iş yeri, bir şirket, bir ticarethane değildir. Böyle bakar, böyle uygularsanız, her şey değişir. Hayatta, hayatın sürdürdüğü tabiat ve toplumda, vasıta ve amaçları birbirine karıştırdık mı, hayat bizden intikam alır.
İktisadi hayatın, bir masa gibi dört ayağı vardır: Emek, üretim, dolaşım(mübadele), tüketim. Bunların yerine getirilmesi, en ilkel şekillerle başlamış; toplumlar ilerledikçe bunlar yeni şekiller almış, oraya vasıtalar girmiştir. Para gibi. Takas usulüyle başlayan dolaşım, para dediğimiz vasıta ile daha kolay ve daha hızlı sürdürülmüştür. Para kullanımına kadar bir hayli safha yaşanmıştır. Mübadele, iktisadi değerlerin, beslenme başta menfaat unsurlarının toplumun her tarafına, her köşesine yayılması demektir. Artık para bunun en uygun, en pratik vasıtasıdır. Vasıtalar kolaylık sağlar, fakat amaç yerine geçmezler. Amaç yemek yemekse, kaşık vasıtadır. Vasıtayı amaç haline koymak, sapmadır, hayatı bozmaktır.
İktisadi temellerin yönelttiği sektörler de bellidir. Emek, üretim ve hizmet sektörlerini oluşturur. Mübadele ticaret sektörünü ortaya çıkarır. Hepsinde emek açık veya gizlenmiştir ama, iş ve meslek tasnifinde öne çıkanlara bakarız. Hepsinde para vasıtadır. Çiftçi, traktöre veya diğer tarım araçlarına ihtiyaç duyuyorsa, yahut tarlasını genişletmek istiyorsa, paraya ihtiyacı olur. Hayvancılık yapan da, ilaç üreten de, imalat yapan her üretici de bu vasıtayı kullanacaktır.
Amaçlar ise buğday ve sonra ekmek, hayvan eti, sütü, derisi vs.dir. Üretici için çok para elde etme isteği, üretilen şeyin çoğaltılması ise, doğru bir istektir, tavır doğru bir tavırdır. Çünkü topluma dönük bir tavırdır. Fakat sırf vasıtanın çoğaltılması bir amaç ise, doğru bir tavır değildir, hatta bu durum toplumun aleyhine işleyebilir.
***
Bir doktorun, parasını arttırmak için, bir bebeği, bilerek, isteyerek öldürmesini anlayabilmek, açıklayabilmek için, önce bu bilgilere ihtiyacımız vardır ki bunun için bu bilgiler üzerinde duruyoruz.
Doktorluk, genel olarak sağlık görevi, bir emek-hizmet sektörüdür. İzafi anlatımda da olsa, kutsal bir meslektir. Doktor hem Allah’ın Şafi isminin tecellisini gösterecek, hem kendi hayatının vasıtasını kazanacaktır. Madem kutsallığı işin içine soktuk, o zaman İslamiyetin bu meseleye, yani ihtiyaç-para-vasıta-amaç meselesine nasıl baktığını da, öz noktaları ile bilmemiz gerekmektedir. İslam devrimi (kelimeyi beğenmeyenler İslam inkılabı diyebilir), bazı kavramları esas alarak meseleye bakmıştır. Bunlardan biri “ihtiyaç fazlası (hacet-i asliye üstü)” kavramıdır. “… sana ne harcayacaklarını sorarlar, de ki ‘ihtiyaç fazlası’nı” (Bakara-219) Hz. Peygamber şöyle demiştir: “Ey Ademoğlu! Kendinin ve ailenin ihtiyacından fazla olan malını infak etmen senin için bir hayırdır. O fazlayı elinde tutman ise senin için bir şerdir…” (Müslim-3, 226/1036) Üretimi esas aldığı için, “… Fazla arazisi de olsa, araziyi kiraya vermekten men etti. Ya kendisi eksin, ya kardeşine ariyet olarak versin, ya da hibe etsin, dedi.” (Müslim-5, 45/61 1536,1549) Bu 29 koldan nakledilen bir hadistir. “Yemin olsun ki, kişinin kendi arazisini ekmek üzere kardeşine karşılıksız vermesi, kendisi için o arazi karşılığında belirli bir ücret almasından elbette daha hayırlıdır.” (Müslim-5, 62/1550) Maksat para kazanmak değil, üretimdir. Üretim zaten para da kazandıracaktır. Maksat ihtiyaç fazlasını toplum için değerlendirmektir.
Sisteminiz üretim üzerine değil de sırf tüketim üzerine kurulmuşsa, sisteminiz amacı sadece vasıtaya bağlamışsa, beş adet kredi kartı da yetmeyecektir. Hele çok para elde etmek, çok tüketim yapabilmek için ise, sapma ve buna bağlı tehlikeler başlıyor demektir. Çünkü yarın endişesini ortadan kaldırmak ve hayatı garantiye almak, bu yolla mümkün olmadığı gibi ferdidir, toplumsal değildir. Ferdin yarın endişesinden kurtulması ve garantisi, toplumun garantisine bağlıdır. Fert ve toplumla ilgili hiçbir şeyi birbirinin aleyhine kullanmamak gerekir.
Sisteminiz vasıta(para) üzerine kurulmuşsa, artık müteahhide yaptığı işin karşılığını, gelecek gelirlere bağlarsınız. Ayrıca maksat para ve onun çekim gücü olduğu için millî para değil, daha üstün hâle getirdiğiniz yabancı para taahhüdüne girersiniz. Parayı çokça kazanmak için inşaat malzemesinden çalınmasına, hiçbir şeyde dürüst davranılmamasına göz yumarsınız. Daha çok para elde etmek için, sağlıkçıların bebek öldürmek veya hastaları bu iş için kullanmak gibi dehşet verici olaylara fırsat ve imkân verirsiniz. Olanlar şahsi sapıklıklar gibi görünür, ama arkasında kocaman bir sapık sistem yatar. Paranın ilahlığı her şeye hâkim olmuştur. Ona tapanlar gittikçe çoğalmıştır. Oligarşiler, mafyalar teşekkül etmiştir. Savunmak için değil, savaş çıkarmak için silah üretilir, çünkü amaç barış değil, para kazanmaktır. Hastalığa kesin tedaviye göre değil, sadece seyrini uzatmaya, hemen ölüme engel olmaya dönük ilaç üretirsiniz, daha çok ve daha uzun süre para kazanma yollarını devreye sokmuş olursunuz. Hatta daha iyi ilaçların üretimine engel bile olursunuz. Para ilahının bazıları mutlu etmesine, bazılarını kurban seçmesine aldırış etmezsiniz. Sisteminiz bunu gerektirir. Türkiye bu kötülüklerin tecrübesini ne yazık ki yaşamaktadır.