Paket paket açılım
Bazen haber okur ve seyrederken, kızılacak yorumlara gülmem gelir. Aslında, bunlara kızanları da anlamam. Bizim uzman yorumcular, o kadar uzmanlar ki, inanılmaz cehalet ve çıkar kokar. Gülmek geliyor elimden ne yapayım.
Son günlerde, yalaka basının ağzına sakız olan, ABD çöktü yorumları, ilk konum. Her yıl, ABD federal bütçesi, Kongre’de, onay aşamasına gelince, bu tepişmeler olur. Genelde de, sonunda uzlaşırlar. Bu, hemen her bütçe yılında oynanan, Amerikan siyaset oyunudur. Bütçe görüşmeleri sırasında, Beyaz Saray’a bazı noktaları kabul ettirmek için, muhalefet zorlamasıdır.
30 yıl bu tartışmaları dinledim. 30 yıldır da Amerika, bizimkilerin tahmin ettiği gibi batmadı. Batmaz da. Karşılıklı taviz verilir, uzlaşılır. Zira muhalefet, devletin vatandaşa hizmet vermesini engelleme riskini göze almaz. Milletvekili seçimlerinde fatura ağır olur. İktidar da, kendi programlarında bir iki sivri noktayı törpüler. Bu yüzden, siz siz olun, Amerika çöküyor diye zil takıp oynama cehaleti göstermeyin.
Gelelim Tayyip paketine. Beklediğim gibi boş çıktı. Hani kapağı açılınca yay ucunda kukla fırlayan, şaka kutuları var ya, bence bu paket de, başka bir şey değil. Pakette tek türban var. O da zaten yeni değil bir süredir resmi dairelerde bile uygulanıyor. Cankurtaranda görev yapan, hemşire ve doktor, okulda kapalı öğretmen. Polis olmuş, asker olmuş ne fark eder, paket aslında açılım değil kendi grubuna kapalım getirdi, bu meslekleri yasakladı.
Pakette, en önemli noktayı kimse tartışmıyor. Pakette siyasi partilere katılım ve seçme, seçilme konularında bebek katiline özgürlük ve siyaset gizli. Erdoğan, paketi takdim ederken, siyasi partilere üyeliği engelleyen maddelerin, “Siyasi Partiler Kanunu’nun 11. Maddesi’nin B bendindeki 6 kısıtlayıcı engelin kaldırılacağını” söyledi. Bu madde, yüz kızartıcı ve terör suçlarından mahkûm olanların siyasi partilere katılmasını engelliyor.
Şimdi tezgâha gelelim. AKP bebek katilini, bir af ile çıkarırsa, sorunu halledecek. Öcalan’ın önündeki tek engel, bu madde değil. Bir de TCK’nın 53’üncü maddesi var. Bu madde seçme ve seçilme hakkını elinden alıyor. Ama kendisine bir koalisyon ortağı isteyen iktidar, müebbede mahkûm katili, her tarafa özgürlük palavrası ile Silivri ve İmralı’yı boşaltarak bu engeli kaldıracaktır. Tayyip Bey, “Oy verme hakkına sahip olan herkesin siyasi partilere de üye olabilmesinin önünü açıyoruz” derken, bunun ipucunu verdi. Şimdiden kendinizi PKK’yı siyasal parti, Abdullah Öcalan’ı da başında görmeye hazırlasanız iyi edersiniz.
Abdullah Gül’ün New York’ta CNN International’e verdiği mülakatta İngilizce konuşmasına karşılık İngilizce alt yazı geçilmesine eleştiriler var. Ben videoyu izledim. Bizimki İngilizceyi, Türk mantık düzeni ve İngiliz aksanı ile konuştuğu için Amerikalıların kafası karışır diye böyle yapmışlar anlaşılan.
Ama ben, o videoda önemli bir konu buldum. Meclis açılırken Gül, Gezi olayları gösteridir, olur, radikal gruplar, gösterileri ele geçirdi deyip tolerans gösterdi, ölenlere rahmet okudu. CNN’deki röportajda ise gösterileri eleştirip, aşırı güç kullanımını savundu. Aradaki fark neden? Soruyu soran, içeride korkuttukları türden değildi. Soruların baskısı altında bunalınca, kalkıp, Amerika’da, Avrupa’da da böyle oluyor dedi. Ama oralarda ölen olmuyordu, bu noktayı unuttu.
Peki, Gül, söylemini neden yumuşattı? Bir şekilde yeniden siyasete girmeye hazırlanıyor her halde. Bu yeni bir parti kurma şeklinde mi olur? Yoksa kurulu bir partinin başına mı geçer, bilemem. Bence kendisi de bilmiyor ama zemin yokluyor. Hani iyi polis kötü polis demiştik ya. İşte o tiyatro.
Bir de Başbakan dar bölge seçim sisteminden söz etti. Ama onun sözünü ettiği, uluslararası alanda bilinen dar bölge falan değil de seçimlerin daraltılması herhalde. Zira daha önceki yazılarımda alt yapısı hazırlanmamış başka başka sistemleri kendi işlemeyen sisteminize yamarsanız, ne kuş, ne deve, tam bir deve kuşu yaratırsınız demiştim. Hele böyle bir sistem, cahiller tarafından hazırlanırsa yaratılan tam bir canavar olur ve tadına doyulmaz.