İYİ Parti Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Cihan Paçacı Başkanlık Divanı sonrası yaptığı açıklamada ekonomiye ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Paçacı, “Ak Parti’nin yanlış politikaları yüzünden, bırakın yarının iyi olmasını, insanlarımız “dün”ünü arar hale gelmiştir. Günün sonunda “neden bu hale düşüldü?” sorusuna mantıklı ve ikna edici bir izahat vermek yerine, Damat Berat, yüzlerce negatif veriyi gizleyerek, işine gelen birkaç veriyle cevap yetiştirmekte, “hasta iyi oluyor” açıklamaları yapmaktadır. Halbuki Türk ekonomisini komalık hale getiren, Ak Parti’nin yanlış ekonomi politikalarıdır” ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Sözcüsü Cihan Paçacı, gazetecilere yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
Kayınpederden torpilli, Hazine ve Maliye Bakanı Damat Berat’ın havuz medyasının ekonomi müdürleri ile yaptığı toplantı, “körler, sağırlar, birbirini ağırlar” şeklinde cereyan etmiştir.
Damadın bu toplantıda çizdiği pembe ekonomik tablo akıllara “acaba sayın bakan hangi ülkeden bahsediyor?” ya da “bu bakan hangi ülkenin bakanıdır?” sorularını getirmiştir.
Tüm sektörlerde, cari fiyatlarla bile bir durgunluk, hatta gerileme yaşanırken damadın çizdiği pembe tablolar, sarfettiği “yarın bugünden daha iyi olacak” sözleri ciddiyetten ve inandırıcılıktan uzak kalmıştır.
Ak Parti’nin yanlış politikaları yüzünden, bırakın yarının iyi olmasını, insanlarımız “dün”ünü arar hale gelmiştir.
"EKONOMİYİ KOMALIK HALE GETİREN AKP'NİN YANLIŞ POLİTİKALARIDIR"
Günün sonunda “neden bu hale düşüldü?” sorusuna mantıklı ve ikna edici bir izahat vermek yerine, Damat Berat, yüzlerce negatif veriyi gizleyerek, işine gelen birkaç veriyle cevap yetiştirmekte, “hasta iyi oluyor” açıklamaları yapmaktadır. Halbuki Türk ekonomisini komalık hale getiren, Ak Parti’nin yanlış ekonomi politikalarıdır.
17 yıllık Ak Parti iktidarının yaz-boz tahtasına çevirdiği ekonomi yönetimi ve deneme-yanılma yöntemine dayanan ekonomi uygulamaları yüzünden üretim ve istihdam düşmekte, bütçe açığı altından kalkılamaz hale gelmekte, işçi, memur, çiftçi, esnaf hayatının en zor günlerini yaşamaktadır.
"BAKINIZ BURASI ÇOK ÖNEMLİ SAYIN BAKAN"
Damat Berat “beklenen en kötü senaryolardan hiçbiri yaşanmamıştır” diyebilmekte, adeta “ölüme bakıp sıtmaya razı olmamızı” ve zil takıp oynamamızı beklemektedir.
Bakınız burası çok önemli Sayın Bakan! Faizlerin yüksekliği, enflasyonun sebebi değil, sonucudur. Eğer söylediğin doğru olsaydı tüm ülkeler faizleri sıfırlar, enflasyonu tamamen ortadan kaldırırdı.
Merkez Bankası’ndaki ihtiyat akçesinin hazineye aktarılması, “bilançodaki bir kalemin yer değiştirmesi” değildir Sayın Bakan! O yekün, hem Merkez Bankası’nın, hem finans sistemimizin hem de ekonomimizin güven endeksi anlamına gelir ki, burası da çok önemlidir!
Sayın Bakan, dönem sonunda enflasyonun %15,9 olacağını bunun da “hedefin tutturulduğu” anlamına geleceğini söylemiştir. Merkez Bankası Başkanı da bugün, Bakan’ın sözlerini tahkim etmek üzere, yılsonu enflasyon hedefinin %13,9 olarak değiştirildiğini ifade etmiştir. Sayın Bakan’a bu sözlerinden sonra 2014’te açıkladıkları 10. Kalkınma Planı’ndaki tek haneli enflasyon hedefini hatırlatmak istiyorum.
“Vergi reformu çalışması” yapıyoruz diyor Damat Bey! Daha önce yaptıklarına bakarak artan vergi oranlarını ve vergi yükünün sabit ücretli kesimlerin omuzlarına yüklendiğini görüp, “Aman Damat Bey yapmayın, bırakın dağınık kalsın” demek geliyor, içimizden…
Bu yanlışların hangi birini düzeltelim?
"EKONOMİ YÖNETİMİNİZE ZERRE KADAR GÜVEN KALMAMIŞTIR"
Birçok kez söyledik, yine söylüyoruz;
Ekonominin kurtuluşu önce Damat Berat’tan ve önce onun beceriksiz ve iş bilmez ekonomi bürokratlarından kurtulmasıyla mümkün olacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanı’na da bir çift sözümüz var;
Ne ulusal ölçekte, ne de uluslararası arenada ekonomi yönetiminize zerre kadar güven kalmamıştır.
Değerli Basın Mensupları,
Malumunuz üzere, Ak Parti’nin yanlış Suriye politikası yüzünden sınırlarımızın hemen yanı başında kaotik durum devam etmektedir.
SURİYE'NİN KUZEYİNDE TERÖR DEVLETİ ENDİŞESİ
“Güvenlikli bölge oluşturulması” yeniden ısıtılıp gündemimize sokulmuştur. Oluşturulacak bölgenin derinliği, kimin kontrolünde olacağı, PYD-YPG’ye verilen silahların akıbetinin ne olacağı ve terör örgütünün kurduğu askeri yapının tasfiye edilip edilmeyeceği gibi hususlar belirsizliğini korurken, bölgede güvenlikli bölgenin oluşturulması ne denli güvenlik politikalarımıza uygundur, Türkiye’ye maliyeti ne olacaktır diye milletimiz sormaktadır. Peşmergenin Irak’ta yaptığı gibi, Suriye’nin kuzeyinde de terör örgütünün devletleşme sürecine girebileceği kaygısını duymaktadır.
Milli Savunma Bakanı’nın “gerekirse biz güvenlikli bölgeyi kendimiz oluştururuz” çıkışı ise, onlarca bölgesel ve küresel aktörün cirit attığı, 15 bin kilometre kare gibi geniş bir bölgede, bunun mümkün olup olmayacağı sorusu da bir başka endişe kaynağımızdır.
Öte yanda, Rusya tarafından, İdlib’te yavaş yavaş fundamentalist dinci örgütlerle sıcak çatışmaya çekildiğimizi görüyor, uluslararası ilişkiler alanında büyük riskler ve tehlikelerin bizi beklediği hararetli bir yaza dikkat çekiyoruz. İYİ Parti olarak, elbette dış siyasette milli politikalarımızın arkasında duracağız ama hükümeti zaman zaman uyarma vazifemize de bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da devam edeceğiz.