Özür dileriz!

Kanat Atkaya, yazılabilecek ne varsa yazmış dün Hürriyet'te yayınlanan yazısında;

Böylesi bir acıyı tarifte kullandığımız bütün kelimeler eskidi.

O kelimelerin eskidiğini anlattığımız cümleler eskidi.

***

Şimdilik 15 çocuk daha katledildi;

Arkalarından hiçbir şey yazmazsak "duyarsız" varsayılıp lanetleneceğiz;

Yazsak; başta kendimizi sonra koca bir milleti aptal yerine koyuyormuş gibi hissedip sizden önde biz kendimizi lanetleyeceğiz!

***

Lanet olsun bize...

Ki, katile katil diyebilmekten fazlasını beceremiyor kalemlerimiz.

Faturası demir parmaklıklı;

"Hesap" diye seslenemiyor artık sustu(ruldu) dillerimiz.

Özür dileriz!

***

"Tehlikenin farkında mıyız" sahi?

-------

Biraz tekerleme gibi olacak ama;

Daha geçenlerde terör saldırısına uğramış bir büyükşehrin havalimanından, daha geçenlerde terör saldırısına uğramış bir büyükşehrin, daha geçenlerde terör saldırısına uğramış havalimanına yaptığım yolculukta;

İki kapıdan da elimi kolumu sallaya sallaya ve de tabii öte öte geçtim.

O kadar ötünce (çizmeden muhtemelen) ikinci kapıda görevli özel güvenlikçi kız eliyle oramı buramı yokladı; yolladı.

Ne bilgisayarımı açmamı isteyen çıktı, ne çizmelerimi çıkartmamı... Hatta ilk kapıdan geçerken montunu çıkarmayan yolcular oldu; kimse de tınmadı.

Meseleye, "canlı bomba oraya kadar geldikten sonra ha üç adım sonra, ha üç adım önce patlatmış kendini, ne fark eder" diye bakıyorsanız eğer "fark"tan kastınıza bağlı...

Benzer bir durum, metro istasyonlarında söz konusu.

Güvenlik görevlileri, korumakla görevlendirildikleri mekanı ve o mekanda bulunan insanları geçtim, olası bir saldırıda aynı derecede tehlikede olan kendi canlarını dahi korumaya üşenebiliyorsa; her şey ortada... Durumun ciddiyetini, o bombaların ülkenin herhangi bir köşesinde gelip bizi de bulabileceği gerçeğini hiç ama hiç idrak edememişiz hâlâ.

++++

"Kayseri'de bile"(!)

-------

"Kayseri'de bile" derken dahi bölüyoruz.

Her biri bu vatanın aynı kıymetteki birer parçası olduğuna göre, terörün "Kayseri'de bile" katliam yapabildiğine değil de "Diyarbakır'da bile", "Mardin'de bile", "Hakkari'de bile", "Van'da bile", "Ağrı'da bile", "Bingöl'de bile" barınabildiğine şaşıp, bunun hesabını sorabildiğimiz güne kadar ne desek hikaye; bal gibi alışmış, kanıksamış ve bilinçaltımızda ülkeyi bölmüşüz işte!

+++++

En acı ihraç...

-------

2000'li yılların başlarıydı... Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları'nın kurucularından, teoride "davanın ideologlarından" pratikte çok daha fazlası olan Dündar Taşer'in, geçtiğimiz hafta vefat eden eşi Asuman Taşer, kendisiyle röportaja giden Ülkü Ocaklı gençlere şöyle demişti (merak edenler Ülkü Ocağı dergisinin arşivinden tamamını okuyabilir):

"Dündar Bey'in ideali birlik, beraberlik, sevgi idi. Milliyetçilerin birliği idi. Birlik, beraberlik, sevgi bekliyoruz... Ayrılık yok. Dündar'ın hiç küçük hesabı olmadı. Büyük düşünürdü. Ayrılığa sebep küçük hesaplardır..."

***

Fotoğraflara aldanıp peşin hüküm vermek istemedim:

Her daim, kuşaklar boyu "Dündar Taşer'le tanışabilme şerefinden yoksun kaldıkları için hayıflanan" Ülkü Ocaklılardan kaçı Cumartesi günü Kocatepe Camii'ne veya Karşıyaka Mezarlığı'na gitti?

Ya, yaptıkları yahut yapmadıkları birçok şeyi yapma/yapmama sebeplerini Dündar Taşer'in düşünce tarihine geçen sözleri, tespitleri, ikazlarıyla gerekçelendiren, meşrulaştıran, bu manada adını ve hatırasını tepe tepe kullanan MHP mensuplarından?..

***

Alparslan Türkeş, Dündar Taşer'i defnettikten sonra kabri başında "ruhunun daima bizi takip edeceğini, müşterek davamıza hizmet edebildiğimiz müddetçe müsterih olacağını çok iyi bilmekteyiz" demişti...

Fiziki olarak o gün, o saatte, oraya ulaşma şansı bulunmayanlara lafım yok, ben de gidemedim, lakin saat tutsanız 10 dakika sürmeyecek mesafeden kalkıp gitmeye tenezzül etmeyenler... Yüreklerini bile esirgeyenler... Müsterihler mi!

Her şey bir tarafa...

Nice infiali bastırarak makamlarını dikensiz gül bahçesine dönüştürmelerini sağlayan "Onun(Türkeş'in) yanlışı benim doğrumdan da doğrudur" cankurtaranının hatırına, orada olması gerekmez miydi nicesinin?

Son dönemde, Türk Milliyetçilerinin küçük hesaplardan arınıp büyük fikir adamları gibi davranabildiği bir kabristanlar kalmıştı;

El-Fatiha!

Bir hareketin fikirleri iktidar olabiliyorsa ihraç da olabilir pekala...

"Bizatihi birlik doğrudur" diyen Taşer'e de, kabrinde bu nasip oldu galiba!

Yazarın Diğer Yazıları