Özgürlüklerin çatışması!
Gazetecilik mesleğinin zorlukları arasında, özellikle bireylerin “özel hayatları” hakkındaki haber, röportaj ve fotoğrafların kullanılma biçimi önde geliyor.
Gerçekten de, gazeteci ve birey özgürlükleri bazen çarpışıyor.
Geçenlerde, Basın Konseyi’nde bir şikayetin incelemesi sürecinde, Genel Sekreter Dr. Hasan Sınar’ın hazırladığı raporun sonuç kısmında, bu sorun bu şekilde ele alınıyor:
“Esas araştırılması gereken konu, bireylerin özel yaşamlarının gizliliğinin korunması hakkı ile basın yoluyla ifade özgürlüğünün kullanılması arasında adil bir dengenin kurulmasına ilişkindir.
Basın tarafından yayınlanan habere konu edilen kişinin, sıradan bir birey değil ancak şöhretli bir kimse olması durumunda ne şekilde hareket edilmesi gerektiği konusunda, temel ilke ve standartlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilmiş olan 2006 tarihli Von Hannover vs. Almanya kararında net bir biçimde ortaya konulmuştur.
Monaco Prensesi Caroline’in çocuklarıyla yemek yerken, kano yaparken, plajda tam sendelediği bir anda vs. gibi tamamen özel yaşamını sürdürdüğü alanlarda çekilmiş fotoğraflarının yayınlanmasına ilişkin olarak verilen bu kararda AİHM özetle, özel hayata ilişkin korumanın ifade özgürlüğüne karşı dengelenmesinde ağırlıklı unsurun yayınlanan fotoğraf ve makalelerin kamu yararına katkıda bulunması gerekliliği olduğunu belirtmiştir. Mahkeme bu noktada kamu yararı ve kamu merakı arasında kesin bir ayırım yapmış ve başvurucunun kamuoyunda tanınmış bir kişi olmasına rağmen, yegane amacı başvurucunun özel hayatına ait detaylarla birtakım okuyucuların merak duygularını tatmin etmek olan söz konusu fotoğraf ve makalelerin yayınlanmasının topluma herhangi bir yarar sağlamayacağına karar vermiştir.
Diğer bir ifadeyle AİHM, bireylerin özel yaşama ilişkin haber, yorum, fotoğraf ve görüntülerin topluma duyurulmasında ancak kamu yararı var ise bu durumda bir dengenin varlığından söz edilebileceğini; buna karşın sadece kamu merakını tatmin etmeye yönelen haber, yorum, fotoğraf ve görüntülerin ise AİHS korumasından yararlanmayacağını açıkça belirlemiştir.
AİHM, Prenses Caroline’in açtığı davada, fotoğraf ve makalelerin, başvurucunun herhangi bir resmi görevi olmaması
Ve başvurucunun özel hayatı ile ilgili olmaları nedeniyle kamu menfaatine bir katkı sağlamadığının aşikâr olduğuna karar vermiştir. Buna ek olarak mahkeme, kamuya açık mekânlarda bulunsa ve herkes tarafından tanınsa dahi, halkın başvurucunun nerede olduğunu ve genel olarak özel hayatında nasıl davrandığını bilme hususunda yasal bir menfaatinin olmadığına karar vermiş ve başvurucunun tamamen özel yaşamını sürdürmesiyle ilgili olan bu fotoğrafların yayınlanmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özel yaşamın gizliliği hakkını düzenleyen 8. Maddesinin ihlâli niteliğinde olduğuna hükmetmiştir.”
Nereden bakılırsa bakılsın, özgürlükler çoğu kez başka özgürlüklerle sona eriyor.