Özgür Yalan Ordusu
MİT TIR’ları tartışması Suriye Türkmenlerinin varlık mücadelesini gölgelememeli... Elbette olayın içinde karanlık noktalar vardır... Elbette bizdeki muhaliflerin içinde Esad’a destek çıkanlar vardır... Elbette Türkmen davasıyla ilgili kendilerinden beklenen performansı gösteremeyen muhalifler vardır... Ve elbette bunların sadece muhalefet etme duygusuyla Türkmenleri daha fazla sıkıntıya sokabilecek bir politika izledikleri maalesef gerçektir...
Peki, bütün bunlar her şeyi ‘paralel’e bağlayan siyasî iktidarın dış politika felâketini gizlemeye veya yok saymaya yeter mi?
Bir iktidar düşünün, inandırıcılık katsayısı neredeyse sıfır... MİT TIR’ları yakalandığında ilk açıklama dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’dan gelmişti... O âna kadar ağızlarından Türkmen adını pek duymadığımız hükûmet yetkilisine göre o TIR’larda Türkmenlere giden yardım malzemesi vardı...
2014 Mart ayında NTV’de Oğuz Haksever’in sorularını cevaplayan dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan da artık ‘Türkmen kardeşler’inden bahsetmeye başlamış, MİT’in aranan TIR’larının Bayır-Bucak Türkmenlerine yardım götürdüğünü söylemişti...
Bunun ciddiyetini test etmek için Erdoğan’ın aynı programda sarf ettiği şu sözlere dikkat yetiyor aslında: “Biz Bayır-Bucak Türkmenlerini yalnız bırakamazdık, yine de bırakmayacağız. Süleyman Şah Türbesi’ne karşı böyle bir yanlışlık olacak olursa orada da gereken yapılacaktır. Bu topraklar bizim topraklarımızdır. Yaklaşık 10 dönüm bir arazidir o. Uluslararası anlaşmalarla garanti altına alınmış bir toprağımızdır.”
Sonrası mâlûm, türbeyle ilgili gerekeni hızla yaptılar ve övündüler!.. Konuşulanlar ve yapılanlar farklı olunca neye nasıl inanacaksınız? Ortalık çelişki kaynıyor... Aynı konuda Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz Zaytung’a açıklama yapar gibi konuştu 2014 bütçe görüşmelerinde... Yılmaz, Suriye’ye ‘spor amaçlı kullanıma uygun yivsiz av tüfeği ve kuru sıkı tabancalar’dan başka silah gitmediğini, zaten bunların da harp silahı olmadığını söyledi...
Açıklamalardaki çeşitlilik ve renklilik bunlarla sınırlı kalmadı... Erdoğan’a yazdığı ‘salavatlıtürkü’yle müzik piyasasına da hızlı bir giriş yapan, aynı zamanda iktidar partisinin gözde stratejistlerinden olan Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, Siirt’te HDP’liler tarafından sıkıştırılınca, TIR’lardaki silahların Özgür Suriye Ordusu’na gittiğini açıkladı...
Tam çelişkiler bunlarla sınırlı kalacak zannederken, yeni hamle Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’dan geldi... SETA’nın Washington’daki toplantısında “Türkiye, Suriye’deki hiçbir gruba asla silah göndermemiştir” dedi...
Tıpkı açılım sürecinde birbirini yalanlayan ve “İspatlamayan şerefsizdir”lerle gündem oluşturan çelişkiler burada da kendisini gösteriyor... Sabıkası pek de parlak olmayan, ağız birliğinden nasipsiz, panik ve telaşla yapılmış açıklamalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkmenlere olan yardımını da olumsuz yönde etkiliyor...
Türkmenler gibi kimsenin karşı çıkmayacağı hassas bir yardım konusu, zaten ‘sır güvenliği’ delik deşik olmuşken, muhalefet bilgilendirilerek yapılabilirdi... O yapılmadığı gibi, bugün o zor durumdaki Türkmenler üzerinden muhalefete vurularak, işin içindeki karanlık noktalar bastırılmak isteniyor...
İktidar tarafında kim doğru söylüyor? Cumhurbaşkanı mı, Başbakan mı, Milli Savunma Bakanı mı, eski İçişleri Bakanı mı, Genel Başkan Yardımcısı mı, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü mü, saray gazetecileri mi?
Kendilerine fatura edilmesi gereken her türlü olumsuzluğu ve günahı ‘paralel’e bağlayarak işin içinden sıyrılmayı âdet edinmiş bir yapı var ülkenin başında... Bu kadar çelişki ve panik halinde verilmiş beyanattan sonra kamuoyu bunların hangisine neden inansın? Türkmenlere yardım denilince -silah da dâhil- derhal onay vermesi gereken milliyetçi tabanda bile ağır şüphe varsa, iktidar bunun sebebini kendi sicilinde aramak mecburiyetinde...