Özgür ve özel siyaset
CHP genel başkanı Özgür Özel siyaset sahnesinde performansı ile müthiş bir başarı sergilemeye başladı.
Önceki CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türk siyasetinde yıllarca konuşulacaktır şu sloganı:
- “Sarayla müzakere değil, mücadele edilir…”
Özgür Özel bu çağrıyı sadeleştirip siyasi adımlarının sloganı haline şöyle getirdi:
- “Hem müzakere hem mücadele”
İşte bu siyaset anlayışı 31 Mart yerel seçim öncesi propaganda döneminde başladı ve bugün bu tavra evrildi.
Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” çağrısı elbette çok önemli ve çok olumluydu.
Özgür Özel’in siyasetteki yumuşama tavrı da çok başarılı ve çok olumlu.
Kavga, küfür, hakaret, küçük düşürme devrini kapatmak için Özgür Özel yeni bir değişim dönemini de Türk siyasetinde başlatmak için adımlar atıyor.
Önce Recep Tayyip Erdoğan, sonra Devlet Bahçeli…
Peki bu ikili siyasi üsluplarını değiştirir ya da değiştirebilirler mi?
Eğer 31 Mart yenilgisinin sendromunu atlatırlarsa Özgür Özel ile yaşadıkları cicim ayları pek yakında eski tavırlarına, eski üsluplarına dönebilir.
Eğer Enflasyonu düşürmezlerse CHP’nin eleştirileri karşısında eski üsluplarına dönebilir.
Ben bunların olması asla istemem.
Özgür Özel’in Erdoğan’a ve Bahçeli’ye açtığı bu olumlu siyaset kredisinin amacı CHP’yi bir erken seçimde ya da 2028’de tek başına iktidara taşımak için kamuoyu desteğini sağlamaktır.
İş insanları, gazeteciler, bürokratlar ve siyasetçiler ile yaptığım söyleşilerde gördüm ki Özgür Özel’in bu özgür ve özel siyaseti çok olumlu bulunuyor.
100 yıllık asırlık çınar CHP’nin genel başkanı Özgür Özel’in Avrupa ülkeleri ile başlattığı olumlu süreç Türkiye açısından iki önemli kazanım sağlayabilir.
Birincisi;
İktidar ve muhalefet uyumu finans çevrelerinin Türkiye’ye bakışını olumlu etkiler.
Muhalefet ve iktidar uyumu ekonomik krizden çıkmak için gerekli yurtdışı fon ve kredilerin temin edilebilir.
İkincisi;
CHP ile DEM arasındaki açık ve şeffaf görüşmeler de çok olumludur.
AKP’nin çözüm süreci gördük ki terörün sonlanması için başarılı olamadı.
AKP iktidarının MİT koordinesinde ne Oslo ne de Dolmabahçe mutabakatları başarılı olmadı.
İktidar tek başına 40 yıllık terörü sonlandıramaz ama CHP-DEM diyaloğu başladığı şekilde şeffaf ve kararlı olursa 1981’den bu yana devam eden PKK terörü sonlandırılabilir.
İşte CHP liderinin Erdoğan ve Bahçeli ile müzakere süreci PKK terörünün bitirilmesi için birlikte mücadele yolunu açabilir.
Özel’in Avrupa turlarına iktidarın vereceği destek ile PKK’nın uluslararası desteği kesilebilir.
Üçüncüsü;
Siyasi yargı kararlarının yerini hukuki yargı kararları almasıdır.
Ben Abdulkadir Selvi kardeşimin yazısındaki şu görüşünü değerli buluyorum.
- “Bir hukukçu değilim ama hukukçulardan da destek alarak ciddi bir çalışma yapma imkânım oldu.
Osman Kavala başta olmak üzere Gezi davasından dolayı yargılananların durumunu esastan etkileyecek olan hukuki çalışmayı aslına sadık kalarak aktarmaya çalışacağım.
Bu, mahkeme safahatını etkileyecek olan yeni bir bakış açısı ya da yeni bir delil olarak değerlendirilebilir. Buna mahkemeler karar verecek. Türk yargısı karar verecek.”
Yıllardır 28 Şubat hükümlülerini, Osman Kavala’yı, Selahattin Demirtaş’ı, Gezi davası mağdurlarını, Can Atalay skandalını yazıyor ve hukuki değil siyasi karar olarak değerlendiriyorum.
Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları anayasa çiğnenerek uygulanmıyor.
Selvi’nin Erdoğan – Özel görüşmesine dayalı “hukuki çözüm bulunsun” önerisine karşı çıkanlar bilinsin ki yargının siyasi karar vermesini destekleyenlerdir.
Selvi’ye ilk tepki de MHP’lilerden gelmiştir.
Peki Erdoğan ve Bahçeli’nin siyasi üslupları değişir mi?
Huylu huyundan vazgeçmez derler…
Eğer eski tas eski hamam olacaksa; Erdoğan ve Bahçeli kaybeder Özgür Özel kazanır.