Özet....

Siz saygın okurlar bu sayfaları okur, buruk da olsa üç gün sonraki Kurban bayramının hazırlıklarını yaparken, ben 31 Ekim’de, Ekim ayının inanılmaz gerçeğini düşünüyorum! Bu kabus dolu günlerin ağırlığını atamıyorum üzerimden...

***


Daha iki gün önce, Bingöl’de canlı bomba yüklü bir kadının üstüne atlayıp, çok daha korkunç bir faciayı önleyen fedakar anneyle birlikte 2 ölü ve 23 yaralı verilirken, o anne iki çocuğunu kurtarıyordu...
Canlı bomba taşıyıcı kadın, çarşı iznine çıkan askerlerin gittiği internet kahvenin önüne geldiği an, uzaktan kumandayı ateşledi o vicdansızlar...

***


Çukurca baskınıyla 24 aslan gibi kahramanı şehit verirken, anında hak ettikleri dersi büyük çapta alıyordu, hainler... Hem de, inlerinde...

***


Ve, Van-Erciş’de 7.2 büyüklüğündeki deprem ülkemizi yasa boğarken, son verilere göre maalesef;
601 enkaz altında vefat,
188 enkazlardan sağ çıkarılıyor,
4152 enkazlardan yaralımız çıkarılıyor.
1500 ü aşkın da, artçı deprem oluyordu...
Bu vefatlar arasında çoğu yeni atanmış 63 de genç öğretmenimiz var!..
Tüm şehitlerimize ve depremde hayatını kaybeden aziz varlıklarımıza rahmet ve dualarımızı gönderirken, ailelerine sabırlar ve ülkemizin tüm insanlarına da başsağlığı dileriz...
Tanrı, ülkemiz ve insanlarını tüm felaketlerden korusun...

***


Cumhuriyetimizin kuruluşu bu ayda olduğu için, Ekim ayının çok ayrıcalıklı bir özelliği var...
Ne yazık ki, Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyetini hazmedemeyen iç ve dış zavallı kaynaklar, bu ay içinde de alçaklıklarını yaparken diğer cehalet unsurunun neden olduğu çarpık yapılaşmalarla, yaşanan doğal afet hasarları da büyük ve ölümcül oluyor...
İşte, en son olarak, Van-Erciş depremiyle bu açık seçik bir daha ortaya çıktı, bunca günahsız insanımız kader kurbanı oldu... İçimizin yangını bu nedenle tahammül sınırlarını aşıyor!..

***


Ve işte, yeryüzünün bugün de gıptayla andığı ve hatırladığı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve vatanın kurtarıcısı;
Mustafa Kemal Atatürk
“Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir, cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz...” diiyerek geleceğimiz için hedefleri açıkça göstermişlerdir...
Elbetteki, bu hedeflerin, yükselecek kurum ve kuralları içinde, Türk insanının sağlık ve huzur içinde barınacağı yerleşim alanlarıyla, doğal afetlere karşı duracak yapılaşma da vardı...
Ne yazık ki, toplum olarak bunda başarılı olamadık... Menfaatler uğruna, binlerce insanımızı feda ettik!..

***


Ancak, böylesi sıkıntılar içinde, ulusal bütünleşme ve inanılması güç özverilerle, bu asil millet’in her yöreden TIR’lar dolusu yardım etme yarışı, önceleri tam organize edilemese de, geçen günler içinde düzene girme gelişimi ümitler verdi...

***


Burada, Ordumuzun da devreye girmesi, kökü asker ve fedakar olan Milletimizin, Cumhuriyetimizin 88. yılında da bu asil görüntüsü, ülkemizin kesin teminatıdır...
Ancak, Cumhuriyetimizin geçmiş tüm yıl dönemlerinde yapılan, geleneksel kutlamaları bu yıl iptal edildi...
Elbette, kayıp acıları çok büyük ve telafisi yok...
Ancak, milli bütünlüğü pekiştiren “Cumhuriyetin” kendine özgü törenleri, yılmaz bekçimiz ordumuzun geçiş törenleri, yurdun her köşe bucağında, daima tek yumruk tek bayrağın sesiydi...
Ne çare ki, bu bayram olamadı, ancak, halk sivil yürüyüşlerle, başı dik, cumhuriyet bayramını kutladı... Sönmez ve önlenemez arzu ve coşkuyla...

***


Tarih: 3 Eylül 1924... Pasinler (Hasankale), Erzurum’u içine alan 6.9 şiddetindeki deprem büyük can kaybına neden oluyor. Büyük Önder Karadeniz seyahatini keserek derhal buralara gider... Çok hüzünlü halini gören bir köylü vatandaşımız, Atatürk’ümüze yaklaşır ve aynen “Esef etmeyiniz paşam! Hükümetimiz, Cumhuriyetimiz var olsun, hiçbir şey istemeyiz, onların sayesinde biz bu köyleri altından yaparız...” diyerek, gözleri nemlenen Yüce Önder’i teselli eder.... Savaştan ve enkazdan yeni çıkılmış, ülke kurtarılmış fakat halk yoksuldur! Ekonomik savaşın planları ise, o günlerde tek hedefti. Kararlılıkla ve kesin azimle, başlatılıyordu... Başlatıldı ve bunca acılarla, bu günlere gelindi!..
Cumhuriyet’le, daha da alınacak çok yol var... özet’in de özeti, bu olsa gerek!..

Yazarın Diğer Yazıları