Özel hastalık
Tam 45 yıl önce Mısır hükümetinin daveti üzerini Kahire'ye gittik.
bizi turist gibi gezdirdiler. Elimize tutuşturdukları programa uyan hiç bir uygulama görmedik. Hele Enformasyon Bakanı'nın kabulu maddesi vardı ki, evlere şenlik. Saati 4 defa ertelendi. Sonunda, "Sizi bugün alacak"a dönüştü.
Sonuç mu?
Uçağımız İstanbul için havalandığında Bakan'ın yüzünü dahi görememiştik.
...
Körfez Savaşı günlerinde kalabalık bir gazeteci grubu olarak Bağdat'a çağrıldık. O dönem YANKI'nın Genel Yayın Müdürü'ydüm.
Müthiş bir Irak reklamı...
Ünlü El Reşid Hotel'de konaklama, akşamları Hawai Restorant'ta el büyüklüğünde karidesler ve revü gösterileri...
Ara sıra düşen İran füzelerinin sesine aldırmıyoruz. Başkentin ışıkları hiç söndürülmüyor. Uyarı sireni dahi duymuyoruz. Buradaki sıkıntı Mısır'dakinin karbon kopyası...
Sonunda Saddam'ın huzuruna çıkmayı beklemekten ümidi kestik. Enver Ören Abi'mizle ikili oluşturup kutsal emanetleri dolaşmaya başladık. Merhumun dini bilgisi derya... Ebu Azam'ın türbesi dahil pek çok yere götürdü. Saddam artık umurumuzda değil. Hasan Pulur'un ünlü fıkrası aklımdan çıkmıyor; "Muska yazdım Ahmet Ağa'nın itine / İyleşirse de iyleşmezse de bilmem neyime..."
Daha sonra İstanbul'da başkonsolos olacak Abdülkerim Ali'nin yardımıyla Kerkük'e kaçtım. Türkmenlerle konuştum. Boş bir arada da o yıl Dünya Kupası'na gitmeye hak kazanan Irak Milli Futbol Takımı'nın kampına sızıp röportaj yaptım. Dönüşte bunları yayınladık. Bu atlatmaya özellikle Tercüman'da iyi yer verildi. Aynı geziye katılan Hürriyet temsilcisi arkadaş gazetesinin yönetiminden iyi fırça yedi. Enver Ören büyüğüm açtı telefonu, "Alçak beni de atlattın" diyerek bastı fırçayı...
...
Bütün bunları niçin yazdık biliyor musunuz?
Dün İstanbul'daki İnsani Zirve'nin 'aile fotoğrafı'na fena takıldık. Uluslararası olanlar dahil tüm ekranlar canlı yayında. 60 ülkenin üst düzey yöneticileri bekliyor. Kimi mi?
Sayın Cumhurbaşkanımızı.
Neden sonra önde, "Yolcu Dışişleri Bakanımız" koşar adımlarla gözüktü. yakınında bulunan bir kaç kişinin elini sıkıp yerine geçti...
Yine geçmiş yıllara dönüp konuyu noktalayalım.
Washington'dayız...
Dünyanın başkentini keşfe çıktığımız günler. Bu ülkede eğitim görüp ABD vatandaşı olan Hüdai Yavalar bize yardım ediyor. Turlamamız sırasında Beyaz Saray'a da uğradık. Başkan Reagan'ın programı dikkatimizi çekti:
Saat 09:38, Nikaragua Büyükelçisiyle görüşme.
saat 10:05, Bolivya dışişleri Bakanı'nı kabul...
Ve bu uygulama tıkır tıkır devam etmekte... Zamanlama müthiş, bizim için alışılmadık bir şey.
Bazılarının, "Yarın sana geleceğim" dediği ülkeyiz. Hiç bilgi vermeden karşınıza dikilen bunlardır. Bu işler kanımıza o kadar işlemiş ki, hakemlerimizin protestosu bile, "maçı geç başlatmak"tan geçer. Ne diyelim, "Aslında yok birbirimizden farkımız. Biz o kafalıyız..."