Öze ihanet
Bugün ve gelecek için geçmişte yaşananlar birer ibret vesikasıdır. Geçmiş yalnızca erdem, şeref ve kahramanlıktan ibaret değildir. Aynı zamanda geçmiş; kardeş kavgası, içeriden vurulan, hırsları yüzünden birbirine düş(ürül)en, kişisel iktidar için milletine hıyanet edenlere ilişkin hikâyelerle de ağzına kadar doludur. Bugünün ihanetleri de bu anlamda, dünün ihanetlerinin devamıdır. Kökü binlerce yıl öteye uzanır.
Bilindiği gibi bazı düşük vasıflı insanlar şahsi menfaati uğruna milletini feda etmek gibi bir alışkanlığa sahiptir. Bu zatların kimlikleri ihanettir. İhaneti ideoloji edinmişlerdir. Sureti haktan görünerek halklarına, felaket yolunu kurtuluş çaresi olarak gösterirler.
Onlar kendi zaaflarının, beceriksizliklerinin, çıkarcılıklarının hatta ihanetlerinin bedelini milletlerine ödetirler. Yaşarken de ihanetlerinin karşılığı olarak şana, şöhrete ve konfora gark olurlar.
Bu yazımızda Hakas Türklerinin destanında yer alan iktidar hırsının ve çapsızlığın neden olduğu bir ihanet türünü konu edineceğiz. Hakas Türklerinin destanı olan “Altın Arığ”da ilginç bir hikâye anlatılır: Uçsuz bucaksız toprakları yöneten Alıp Han’ın yaşlanması üzerine halk, tahta kimin geçeceğini merak etmektedir. Çünkü halkın başına, herkesten önce kendini düşünen, kişiliksiz bir hakanın gelmesi, memleketin zayıflamasına ve fırsat kollayan düşmanın eline geçmesine sebep olacaktır. Bu yüzden halk; akıllı, ferasetli ve fedakâr bir hükümdara ihtiyaç olduğunu çok iyi bilmektedir. Alıp Han’ın altı yaşındaki oğlunu yetiştirmekle görevli iki kız kardeş “PiçenArığ ile İçen Arığ” rahat ve rehavet karşısında vefasız davranmış bu büyük vazifeyi yerine getirmemiştir. PiçenArığ, milletinin başına geçecek lideri yetiştirmekte lakayd kalmak bir yana, bir de şahsi hırs ve çıkar içinde davranmıştır.
Destanda olay şöyle anlatılır: Bu dünyaya karşı çok haris olan küçük kız kardeş PiçenArığ; Alıp Han’ın oğlunu ve onun koruyucusu Altın-Arığ’ı da öldürür. Daha sonra yabancı bir hanla evlenip, kendi halkının tüm servetini alıp götürür. Öz halkına düşmanının yapmadığı hainliği, mal ve mülk için bizzat PiçenArığ’ın kendisi yapar.
Bu olgu, elmanın kurdu içinde ise, elmayı dışarıdan korumanın mümkün olmadığını gösterir. PiçenArığ’ın davranışı gerçekte bunu simgeler. Sonuçta iş, yine halkın kendi içinden çıkardığı evlatlarına düşer. Destanda bu gelişme de şöyle anlatılır: Ülkesinin düşman eline geçmesi ve halkın özgürlüğünün yok olması üzerine Akşın denen bir mağarada PizTmzuh ile Altın Arığ, halkın yardımına koşar. İlk olarak altı yaşında ölen Şehzadeyi dualarla diriltirler. Halkın kanını içen ya da içilmesine sebep olan hainleri cezalandırmak suretiyle halkın istiklalini teminat altına alırlar.
Milletine karşı üzerine düşen vazifeyi yerine getirmeyen, istismar eden ve hatta kendisine verilen görevi toplum aleyhine kullananlara ilişkin bir çok vakayı tarih kayıt etmiştir. Burada asıl üzerinde durulması gereken husus şudur: Akıllı, ileri görüşlü ve milletin çıkarlarını önceleyen davranışlar halkları büyütür ve güçlendirir. Hırs, iç kavga, entrika ve düşük vasıflı davranışlar ise milletleri küçük düşürür, hatta esir olmasını ve yok olmasını sağlar.
Üzerinde yaşadığı topraklarda üç büyük devlet kuran bir milletin, kendi çocukları arasında bugün düşmanların sözcülüğünü yapanlar var. Hatta yabancıların değerlerine ve amaçlarına iltica edenler var. Bu insanlar, içinden çıktıkları topluma düşmandan daha büyük kötülük etmektedir. Onlar, daha çok kendi milletinin tarihine hakaret eden, kültürünü inkâr eden, kimliğini reddeden entelektüel sıfatlı kimselerdir. Onlar bir nevi Hakas Destanı’ndaki geleneksel PiçenArığ misyonunu üstlenmektedir. Demek ki birileri de Alpaslan’ın ya da Mustafa Kemal’in misyonunu üstlenmesi gerekir.