Yılmaz Özdil milletvekili adayı olmak için pervaneden daha hızlı dönenlerin uykusu kaçıracak

Video Player is loading.
Current Time 0:00
Duration -:-
Loaded: 0%
Stream Type LIVE
Remaining Time 0:00
 
1x
    • Chapters
    • descriptions off, selected
    • subtitles off, selected
      Advertisement

      Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil'in "sis" paylaşımı dikkat çekti. Tevfik Fikret'in evinin bahçesindeki mezarının başında 2 şiirden birer dize okudu. Yılmaz Özdil milletvekili adayı olmak için pervaneden daha hızlı dönenlerin uykusu kaçıracak.

      Editör: Özlem Kıral

      Türkiye 14 Mayıs''ta yapılacak seçimlere hızla yaklaşırken, aday adaylığı başvuruları da hız kazandı. Spordan sanata, bürokrasiden sosyal medya fenomenlerine kadar pek çok kişi siyasete girmeye hazırlanırken; aday adaylığı başvurusunda bulundu. 

      Yılmaz Özdil, Tevfik Fikret''in Aşiyan''da bulunan evinin bahçesinden video çekerek, 2 şiirinden dizeleri okudu.

      "Dünyanın en güzel manzarası dünyanın en güzel kuş evi Aşiyan. Tevfik Fikret çizmiş yaptırmış.  "Yiyin efendiler" diye yazmış orada. Şurada yatıyor. Şu yatak odasının penceresinden yazmış sis. Ufuklarını sarmış yine inatçı bir duman. Bakıyoruz şimdi milletvekili pazarlıklarına, takla atanlara ne hanı yama değişiyor ne memleketin sisi dağılıyor" 

      TEVFİK FİKRET KİMDİR?

      Tevfik Fikret Osmanlı döneminde yaşamış olan bir şairdir. Osmanlı imparatorluğunda şairlik ve öğretmenlik de yapmıştır. Servet-i Fünun''un kurucularından olan Tevfik Fikret aynı zamanda idealist düşünceleri ile bilinen bir şairdir. Tevfik Fikret aynı zamanda cumhuriyetimizin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk''ü de düşünceleri ve fikirleri ile etkilemiştir. Türk edebiyatını batılılaşma sürecine sokan şairlerdendir.

      Prof. Dr. Nâzım Hikmet Polat "Tevfik Fikret-Bütün Eserleri-Eleştirel Basım" adlı eserinin girişinde (Yapı Kredi Yayınları, 1751 s., tek kitap.) Tevfik Fikret''in kısa hayat hikayesini şöyle anlatmıştı: 
      "Tevfik Fikret (İstanbul, 24 Aralık 1867-İstanbul, 19 Ağustos 1915) İstanbul''a, Çankırı''nın Çerkeş kazasından göç etmiş bir ailedendir. Babası, Hariciye Mektûbî Kalemi memurluğu ile devlet hizmetine girip ikamete mecbur edildiği Ayıntap''ta (Gaziantep) ölen (5 Tm 1904) Hüseyin Efendi''dir. Annesi Hatice Refia 1884''te hac dönüşü Medine civarında, kız kardeşi Sıdıka Hanım ise İstanbul''da (30 Ek. 1902) ölmüştür."

      Aşiyan’ın Hikâyesi 

      Amatör bir mimar olan Tevfik Fikret hayalini kurduğu Aşiyan’ın projesini kendisi çizmişti. Aksaray’daki evini satıp Aşiyan için anlaştığı müteahhit ise parayı alıp kaçtı. Köşk borçla bitirildi. Tevfik Fikret inşaat sırasında işçilerle birlikte çalıştı. 1906’da köşkün yapımı bitti. Tevfik Fikret, Boğaziçi’ne bakan büyük pencerelerle ve binayı saran geniş bir balkonla donattığı Aşiyan’ı çok seviyordu ama özenle inşa ettiği köşkte hem ülkenin haline kahrolduğundan hem de evlat hasretinden hastalandı. Tevfik Fikret Aşiyan’da sadece 9 yıl yaşayabildi. Köşkün adı olan Aşiyan zamanla semtin adı oldu.

      Sis (Günümüz Türkçesi)

      Sarmış yine ufuklarını bir inatçı sis,
      Bir ak karanlık ki gitgide büyüyen
      Ağırlığı altında silinmiş gibi her şey
      Bu tozlu yığından ibaret bütün manzara
      O tozlu ve heybetli yığına bakan gözler
      Dikkatle nüfuz eyleyemez derine korkar!
      Ama sana layık bu derin, karanlık örtü
      Layık bu örtü sana, ey zulümler sahnesi
      Ey zulümler sahnesi...Evet, ey gösterişli sahne
      Ey facialarla süslenen ihtişamlı sahne
      Ey gösterişin, şatafatın beşiği ve mezarı,
      Doğu''nun imrenilen ezeli kraliçesi
      Ey kanlı sevgileri, nefretle titremeden
      Zevk ve sefaya susamış bağrında emziren!
      Ey Marmara''nın mavi kucağında
      Ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.
      Ey köhne Bizans, ey büyücü kocakarı,
      Ey bin kocadan artakalan el değmemiş dul,
      Güzelliğindeki tazelik sihri ortada
      Hâlâ üstüne titrer seni izleyen bakışlar
      Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere süzgün
      Mavi gözlerinle ne kadar uysal görünürsün
      Uysal fakat en kirli kadınlar gibi uysal
      Üstünde coşan gözyaşlarının hepsine hissiz
      (Sen) Kurulurken daha, bir hain el
      Yapına katmış kötülüğün zehirli suyunu
      Hep ikiyüzlülüğün kiri dalgalanır zerrelerinde
      Saflığın zerresini bulmazsın içerinde
      İşte her yanda ikiyüzlülüğün kiri,
      Hep ikiyüzlülüğün, kıskançlığın, çıkarcılığın kiri
      Yalnız bu...Ve yalnız bunun yükselme umudu
      Milyonla barındırdığın cesetler arasından
      Kaç alın vardır çıkacak temiz ve parlak?

      Örtün, evet ey facia… Örtün, evet, ey şehir;
      Örtün ve sonsuza dek uyu, ey dünyanın koca kahpesi!

      Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
      Kâtil kuleler, kaleli, zindanlı saraylar.
      Sağlam mezarı anıların, ulu tapınak,
      Ey gururlu sütunlar ki birer bağlanmış dev 
      Geçmişi geleceğe anlatmakla görevli
      Ey dişleri düşmüş, sırıtan sur silsilesi
      Ey kubbeler, ey şanlı tapınaklar
      Ey doğruluğun sözlerini taşıyan minareler
      Ey çatısı çökük medreseler, mahkemecikler;
      Ey servilerin kara gölgelerinde birer yer
      Temin edebilmiş nice bin sabırlı dilenci
      "Geçmişlere rahmet" diyen mezar taşları
      Ey türbeler, ey her biri patırtılı bir anıyı
      Uyandırarak sessiz ve sakin yatan ecdat!
      Ey toz ve çamurun savaş alanı eski sokaklar
      Ey her açılan gediği bir olayı sayıklayan
      Viraneler, ey uğursuzların pusu kurup gecelediği,
      Ey kapkara damlarıyla yıkılmamış bir matemi
      Temsil eden huzurlu ve eskimiş evler
      Ey her biri bir leyleğe, bir çaylağa yuva
      Bu tasalı ocaklar ki acılarla somurtmuş
      Yıllarca zamandan beri tütmek ne, unutmuş!
      Ey midelerin sıkıştıran zehri önünde
      Her alçaklığı yutan kurumuş ağızlar
      Ey tabiatın bağışıyla en hazır ve nimet dolu
      Bir yaradılışa kavuşmuşken aç, tembel ve kısır
      Her nimeti, her bağışı, tüm kurtuluş nedenlerini
      Gökten dilenen katlanmanın alçalışı ki...ikiyüzlü!
      Ey köpeklerin sesi, ey konuşmanın onuruyla seçkin
      İnsanda şu nankörlüğü lanetleyen bağırtı;
      Ey faydasız gözyaşı, ey zehirli gülüş
      Ey üzüntü ve güçsüzlük sözleri, lanetleyici bakış
      Ey efsanelere düşen anı: nâmus;
      Ey yükselme kapısına çıkan yol: ayak öpme yolu
      Ey silahlı korku, ki hasarlarına dönük,
      Öksüz dul ağızlardaki her talih yakınışı;
      Ey kişiye dokunulmazlık ve özgürlüğe yakın
      Bir soluk alma hakkı veren yasa efsanesi
      Ey gerçekleşmeyen söz, ey sonsuzca kesin yalan,
      Ey mahkemelerden durmaksızın sürülen hak;
      Ey kuruntuların saldırısıyla duyguları bitkin
      Vicdanlara uzatılan gizli kulak;
      Ey dinlenme korkusuyla kilitlenmiş ağızlar;
      Ey ulusal çaba ki nefret edilmiş ve horlanmış
      Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasî tutuklu;
      Ey edep ve erdemin payı, ey unutulmuş yüz;
      Ey korkunun yüzüyle iki büklüm gezmeye alışmış
      Eşraf ve adamları, koca bir ünlü kesim;
      Ey eğilmiş baş ki ak pak ama iğrenç
      Ey taze kadın, ey onu izlemeye koşan genç
      Ey ayrılık acısına uğramış ana, ey kırgın eş;
      Ey kimsesiz başıboş çocuklar...Hele sizler,
      Hele sizler,

      Örtün, evet ey facia… Örtün, evet, ey şehir;
      Örtün ve sonsuza dek uyu, ey dünyanın koca kahpesi!

      Tevfik Fikret

      İlgili Haberler