"AKP Türk milletine ait toprakları verme konusunda çok cömert davranıyor" sözleriyle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba'nın 'Suriyeliler gitmek istese de göndermeyiz' sözlerini eleştiren Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ, “Önce 19 Türk adasının Yunan Ordusu tarafından işgal edilmesine izin verdiler. Sonra Süleyman Şah Türbesini terör örgütüne teslim edip kaçtılar. Şimdi ise Tarım Bakanı Fakibaba 3.5 milyon Suriyeliye tarım arazilerini dağıtacağını söylüyor. Babanın toprağı değil dağıtmayı düşündüğün topraklar” dedi.
Ümit Özdağ şöyle devam etti: "Tüm bunlar yetmezmiş gibi Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fakıbaba Suriyeliler için ‘bu insanlara biraz destek verirsek Türkiye'nin sulanabilir arazileri ile her şeyi yapabiliriz. Şu an 3,5 milyon bizim Suriye'den gelen misafirlerimiz var, kendileri gitse biz onları göndermeyeceğiz, bizim ihtiyacımız var’ diyerek Türk milleti ile adeta alay ediyor. Türkiye'nin güneyi 1. Dünya Savaşı'ndaki gibi düşmanlarca işgal edilse, sonuç ancak bu kadar kötü olurdu. Düşman kuvvetler o topraklara kendi vatandaşını yerleştirir ve Türklerin topraklarını da onlara verirdi. AKP hükümeti kapıları sonuna kadar açıp kendi kendini işgal ettirdi, şimdi de toprak vermek istiyor.
AKP, tarihi bir hata yaparak siyasal mezhepçi politikalarla girdiği Ortadoğu macerası sonucunda 3.5 milyon Suriyeli sığınmacı ile birlikte şu ana değin 30 milyar dolarlık mali yükü Türk milletin sırtına yükledi. Şimdi de Suriyeli mültecilerin yarattığı toplumsal, kültürel, psikolojik, ekonomik yüzlerce sorunu çözmek için Suriyelilere geri dönmeye teşvik etmesi gerekirken, onları Türkiye’de kalıcı hale getirerek mali ve politik sorunları artırmayı tercih ediyor. Görünen o ki Türk köylüsüne toprağını ekmesi için destek vermeyen AKP, tarım sektörünü daha ucuza çalışmayı kabul eden Suriyelilere devretmenin hesabını yapıyor. Böylelikle Türk köylüsünün toprağı Suriyeli mültecilere peşkeş çekilmek isteniyor. Türk toplumunun içine etnik bir mayın yerleştiriliyor ve hâlihazırda yoksul bırakılan Türk çiftçisi adeta sırtından hançerleniyor.
Milletimize ödetilen tüm bu bedellerin altında esasen AKP’nin kendi politik çıkarlarını gözeten bir hesap var. 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kazanma şansının azaldığını gören AKP, 3.5 milyon Suriyeli mülteciye Türkiye’de vatandaşlık, iş ve aş vermek suretiyle kendisine yeni bir oy bloğu oluşturmayı planlıyor. Bunu gerçekleştirebilmek için de gözünü Türk çiftçisinin toprağına dikmiş durumda. Belli ki AKP’li bakan, milyonlarca Suriyelinin uzun vadede Türkiye'nin sosyal, ekonomik, kültürel dengelerine etkisi ve de güvenliğine muhtemel tehdidini görmekten aciz. Ülkemizdeki 15-24 yaş arası işsizlik oranının %19,8’e ulaştığı, tarımda kendi kendine yetebilen Türkiye’nin samanı bile ihraç eder hale getirildiği bir noktada “3.5 milyon Suriyeli misafirimiz var, kendileri gitse de biz onları göndermeyeceğiz, bizim ihtiyacımız var” demek Türk milletinin aklıyla alay etmektir. AKP’li bakan, partisinin eriyen oylarını arttırabilmek için 3.5 milyon Suriyeli mülteciye ihtiyaç duyuyor olabilir, ancak Türkiye açısından böylesine yoğun bir mülteci nüfusunun ülkede uzun süre barınması ihtiyaç değil yalnızca ağır bir politik ve mali külfettir. Kendi çıkarlarını korumak adına bu külfeti vatandaşlarımızın sırtına yükleyenler, er ya da geç bu hatalarının bedelini öderler.
AKP'ye oy vermiş seçmenler de dahil hiçbir Türk evladı buna razı olmayacaktır. Buradan Türkiye'de toprak sahibi olmayı hayal eden Suriyeli misafirlerimize de seslenmek istiyorum. AKP'nin bu hayallerine maşa olmasınlar. Biz o toprakları şehitlerimizin yadigarı olarak görürüz ve AKP'nin verdiğini er geç geri alırız. Suriyeliler için tek çıkar yol vatanlarına dönmektir. Biz onlara Suriye’de geri dönebilecekleri bir vatan vereceğiz."
FAKIBABA NE DEMİŞTİ?
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, katıldığı bir canlı yayın programında ülkede yaklaşık 3.5 milyon Suriyeli olduğunu ve gitmek isteseler dahi göndermeyeceklerini açıklamışdı.
Fakıbaba'nın açıklamaları şöyle:
"Biz dışarıdan şu an 3,5 milyon bizim Suriye'den gelen misafirlerimiz var, kendileri gitse biz onları göndermeyeceğiz, bizim ihtiyacımız var."