Oyunu bozmak gerekirdi
Komplocular kazanmıştır. Komplo kuranlara bu fırsat verilmemeli ve Türk siyasetinin çirkin oyunlarla, belden aşağı vuruşlarla değiştirilemeyeceği gösterilmeliydi. Bu iş öncelikle CHP’lilere, özellikle CHP delegelerine düşerdi. Ne olursa olsun, Deniz Baykal’da ısrarcı olmalıydılar. “İnadına Baykal” sözünden bu kadar çabuk dönmemeliydiler. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Baykal’ın yok olmasını beklermiş gibi, alelacele başkan adaylığını açıklaması, siyasi ahlâk bakımından doğru olmamıştır. Önder Sav’ın Kılıçdaroğlu’nu ve delegeleri yönlendirmesi ise hem siyasi ahlâk bakımından hem de vefa bakımından yanlış bir tutumdur. Gittikçe çirkinleşen siyasette dostluğa ihanet değil, dostluğa vefa örnekleri görmemiz ne kadar güzel olurdu! İnşallah bu örnek, komplocuları cür’etlendirmez ve yeni aşağılık oyunların ortaya çıkmasına yol açmaz.
Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olması, bazıları tarafından CHP’nin solcu aslına dönmesi şeklinde yorumlandı. Bu yorum tamamen yanlıştır. CHP’de aslında solculuk yoktur; “sol” kavramı CHP’de çok sonra ortaya çıkarılmış bir kavramdır. CHP’nin altı okunda da “solculuk” yoktur; okların merkezde olan en büyüğü “milliyetçilik” ilkesini temsil eder. Oklar ve onların temsil ettiği ilkeler, rastgele düzenlenmiş değildir. Bütün ilkeler, cumhuriyetçilik de, halkçılık da, devletçilik de, laiklik de, inkılapçılık da “Türk milleti”ni yükseltmek, “muasır -muassır değil- medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmak” içindir; dolayısıyla “milliyetçilik” içindir. Bu sebeple CHP milliyetçilikten uzaklaştıkça aslından uzaklaşmış, milliyetçiliğe yaklaştıkça aslına yaklaşmış olur. Son dönemlerde Baykal ve arkadaşları “ulusalcı çizgi” yi kuvvetle vurgulayarak CHP’yi Atatürk dönemindeki aslına daha çok yaklaştırmışlardı.
“Sol” çok genel bir kavramdır; “Marksizm” dışındaki bütün “sol” görüş ve hareketler “milliyetçilik”i içerebilir; nitekim dünyanın birçok yerindeki “sol” hareketler, emperyalizme karşı millî bağımsızlığı ve millî çıkarları savunarak “milliyetçi / ulusalcı” bir duruş ortaya koymuşlardır. Ancak Amerikan emperyalizmine karşı Sovyetler Birliği veya Çin lehine çalışmış olmak elbette “milliyetçilik / ulusalcılık” olarak nitelendirilemez. Temel ilke olan “milliyetçilik” ten uzaklaşılmadığı takdirde CHP’nin de “sol” terim ve kavramını benimsemesinin hiçbir sakıncası yoktur. Ancak vaktiyle Sovyetler Birliği ve Çin lehine çalışmış kimseleri bayraklaştırmak “ulusalcı / milliyetçi” çizgiyle çelişir. Biz CHP’nin, hangi ülkeden gelirse gelsin, her türlü emperyalist güce karşı olacağına; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkeleri olan “üniter, laik, sosyal hukuk devleti” ilkelerine sahip çıkacağına; “açılım” adı altında etnik yapılanmaya ve parçalanmaya yol açacak politikalara yüz vermeyeceğine; hele “demokratik özerklik, federasyon” gibi safsataları elinin tersiyle iteceğine inanmak istiyoruz. Deniz Baykal yönetimindeki CHP, açık tutum ve söylemleriyle Türk halkına bu güveni vermişti; Kemal Kılıçdaroğlu’nun da tutum ve söylemleriyle aynı çizgiyi izlemesi ve aynı güveni vermesi gerekir.
“Halkçılık, halka gitmek” gibi ifadelerin de yanlış bir anlayışı yansıtmaması gerektiğini belirtmeliyim. Çok partili sisteme geçildiğinden beri maalesef bu kavramlar yanlış anlaşılmaktadır. “Halkçılık”, “halkın seviyesine inmek” değil, “halka tepeden bakmadan” onun seviyesini yükseltmeye çalışmak demektir. Dolayısıyla hedef “halk gibi davranmak” değil, halkın iktisadi ve kültürel seviyesini yükseltip onları “nazik, kibar, medeni” hâle getirmektir; hedef “şehirleri köyleştirmek” değil, “köyleri modern şehircikler hâline getirmek”tir. Halkçılık, “kalite”den vazgeçip “kalitesizlik”e prim vermek hiç değildir. Bu sebeple CHP, kendi içindeki “kaliteli” insanları feda etmemelidir. Söz gelişi Onur Öymen’in kalitesi, konuşmalarındaki üslup ve dolgunluğu, Türkçeyi kullanmadaki mahareti Türk siyaseti için örnek oluşturabilecek mükemmelliktedir. Böyle bir değer feda edilmemeliydi. Keza Nur Serter gibi Meclis kürsüsüne hâkim bir bilim adamı CHP’nin aydınlık yüzünü çok iyi temsil ederdi. Kaliteyi, yanlış bir halkçılık anlayışına ve bir takım dengelere feda etmek AKP gibi partilere yakışabilir; fakat CHP’ye yakışmamıştır. Yeni yönetim bundan sonra bu tür hatalara düşmezse şüphesiz Türkiye için daha güvenilir bir gelecek umabiliriz.