Öyleyse niye duruyorsunuz?
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve sözcüleri ülkenin sürüklenmekte olduğu uçurumu sık sık dile getiriyorlar. Mevcut iktidarın, ülkenin bölünmesine yol açacak tutum ve davranışlar içinde bulunduğunu söylüyorlar. Büyük şehirlerle ilgili yasanın özerkliğe ve nihayet federasyona yol açacağını kesin bir dille ifade ediyorlar.
Bütün bu ifadeler, sıradan tenkitler değildir. Onlara göre memleket bölünmeye, parçalanmaya ve felakete sürüklenmektedir.
Durum böyle ise -ki gerçekten böyledir-...
O zaman niye duruyorsunuz? Niye sadece Meclis kürsüsünde veya basın toplantılarında bunları dile getiriyorsunuz?
Memleket uçuruma götürülüyorsa yapılacak olan bunlardan mı ibarettir?
Memleket uçuruma götürülüyor ve siz sadece konuşuyorsunuz. Konuşmakla görevinizi yaptığınızı mı düşünüyorsunuz? Ülke için derin kaygılar besleyen milliyetçileri, ülkücüleri, vatandaşları tatmin ettiğinizi mi düşünüyorsunuz?
Seçimlerde milyonlarca oy almıyor musunuz? Bu büyük bir potansiyeldir; bunu niye kullanmıyorsunuz? Ne mi yapmalı?
Oturmamalı; her hafta, hatta bazen haftada birkaç gün mitingler yapıp yüz binleri meydanlara toplamalısınız. Bir gün Kayseri’de, bir gün Konya’da, bir başka gün Mersin’de, Adana’da, Elazığ’da, Erzurum’da, Kars’ta, Antep’te, Antalya, İzmir, Denizli, Aydın, Manisa, Balıkesir, Bursa, İstanbul, Edirne... Velhasıl bütün şehirlerde arka arkaya yüz binleri toplayan mitingler yapmalısınız. Türkiye’nin her yanı meydan meydan haykırmalı; vatanın her bucağı, ülkeyi bölme teşebbüsünde bulunanlara aman verilmeyeceğini hatırlatmalı. Bunları yapabilirsiniz; yeter ki bu arzuyu taşıyınız ve bu iradeyi gösteriniz.
Eğer bunları yapmıyorsanız, yapamıyorsanız lütfen siyaset etmeyi bırakınız. Lütfen adında “hareket” kelimesi bulunan ve şanlı mazisi kutsal bir mücadele destanı ile anılan bir partiyi felçli duruma sokmayınız. Bunun, yalnız yönettiğiniz parti için değil, ülke ve millet için de çok ağır bir vebal olduğunu hatırlayınız ve “izzet ü ikbal” ile “bâb-ı hükûmet”ten, genel merkezin şu veya bu katından çekiliniz. Çekiliniz ve bu işi yapacak olanlara, yapma iddiası taşıyanlara bırakınız ki hiç olmazsa bundan sonra adınız saygı ile
anılsın.
Kasım başında seçime gidiyorsunuz. Bu sizler için büyük bir fırsattır. Bugüne kadar göstermediğiniz feragati bugün gösterebilir ve daha iddialı, daha hareketli kadroların önünü açabilirsiniz. Lütfen bunu yapınız ve Türk milliyetçilerini utanç içinde olmaktan kurtarınız.
Yıllarca bu hareketin, bu davanın içinde olduğunuz için siz de bilirsiniz. Türk milleti unutkandır. Milleti en iyi temsil ettikleri için milliyetçiler daha da unutkandır. Hiç şüphe etmeyiniz, partinin ve genel olarak milliyetçilerin atalete sürüklendiğini de unutacaklardır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin varlık yokluk meselesi olmasa bu konu üzerinde durmazdım. Bir partinin kendi bileceği iş, deyip geçerdim. Fakat siz de çok iyi biliyorsunuz ve sık sık ifade ediyorsunuz ki bir ölüm kalım döneminden geçiyoruz. Var olmakla yok olmak arasındayız. Anayasadan Türklüğü çıkarıp devletin bir Türk devleti olduğu hakikatini dahi ortadan kaldırmak istiyorlar. Bu durumda sessiz demiyorum, hareketsiz kalamazsınız. Çünkü en büyük yük sizin üzerinizdedir. Bir millet tehlikeye düştüğü zaman o milletin fertlerini ayağa kaldıracak olan milliyetçi aydınlar, milliyetçi politikacılardır. Bu yük hepimizin üstündedir; fakat siyasette milliyetçiliği temsil eden parti olarak en çok da sizin üzerinizdedir. İşte bu sebeple harekete geçmeli, Türkiye’yi ayağa kaldırmalısınız.
Ülkeyi ayağa kaldıramıyorsanız ayağa kaldıracak olanların önünü açmak için çekilmelisiniz. Taşıdığınız büyük ve ağır sorumluluğun gereği olarak bunu yapmalısınız. Elbette bu, öncelikle şu andaki yöneticilere düşen bir görev ve sorumluluktur.
Ancak... Yöneticiler bu sorumluluğu taşımıyor ve bu görevi yerine getirmiyorsa sorumluluk ve görev delegelerindir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin delegeleri sorumluluklarının gereğini yaparak Türkiye’yi ayağa kaldıracak olanları iş başına getirmelidir.