Ötüken'i anlasan Artvin'de boğulmazdın!

Devasa bir sunağa döndü vatan; dağlara, sulara kurban veriyoruz durmadan.

Terör ve siyaset ağalarına, doğa tanrılarına can sunuyoruz canımızdan!

Ay-yıldıza sarılı olanların da, Karadeniz'in sarp yamaçlarında balçığa bulananların da katl nedeni aynı desem...

Doğarken kulağına üflenmiş adı ne olursa olsun, bir milletin "Helal Olsun Mehmet" diye uğurladığı o ana kuzuları neyin bedelini ödüyorsa...

Hatta düne kadar Engin Alanlar, Yörük Aliler, Mehmet Eldemler, Şafak Yürekliler, Mustafa Önseller, Ercan Kireçtepeler, Ali Türkşenler, Yusuf Afatlar, Semih Çetinler, Erdal Akyazanlar, Bilgin Balanlılar...

Ve Cem Aziz Çakmaklar;

Ve Murat Özenalpler neyin bedelini ödediyse...

Neyin bedeli ödetildiyse Kuddusi Okkır'a, İlhan Selçuk'a, Mehmet Haberal'a, Fatih Hilmioğlu'na...

Bana düşmez, en iyi, her ikisi de en azından 1 Kasım'a kadar "milletin vekaleti"ni elinde bulunduran Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan anlatır aslında ya dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım yine de:

Artvin'de de "aynı kafa"nın; "günü kurtarmak" telaşıyla akıldan, fikirden en mühimi ilimden geçip de, sadece iktidarını ebedileştirmeye kilitlenen kafanın, kendi küpünü de çatlatan keskin hırsının bedelini ödüyor insanlar...

İstanbul'a, Ankara'ya "üçüncü çoğul şahıs" uzaklığında dursalar da;

"İnsanlarımız" onlar.

***

"Kurumlarımızın içine örgütlenmiş, güçlü medya desteğiyle teçhiz edilmiş bir yapının Türkiye'yi ele geçirmek için yürüttüğü kumpasla aldatıldık" itirafı ne yaptıysa Mete Han'dan bu yana gıpta edilen Türk Ordusu'na...

"PKK 2013 yılından bu yana yıkıcı yıpratıcı saldırılarını artırabilmek için yığınak yapıyordu (ve bizim ellerimiz de armut topladı diye devam etmeliydi cümle aslında(!)..." itirafı ne yapıyorsa yavrularınıza...

Çok değil birkaç yıl önce dile gelen "(Karadeniz Otoyoluyla ilgili olarak) proje yanlış ama yapmak zorundaydık" itirafının sonucudur bugün Artvin'in çekmeye mahkûm olduğu acı...

Daha önce Samsun yaşadı aynısını... Giresun yaşadı... Rize yaşadı...

Ve "sel" şuuru da alıp götürmüş gibi bu cinayetlerin müsebbipleri yine, yine, yine ödüllendirildi; hakem görevinin her iadesinde "millî irade"ye!

PKK'nın "özerklik" temelleri attığını göre bile "nehir metaforu"ndan hareketle "geri dönülmez bir noktaya geldi" diyerek "çözüm" ihanetinin tamamına erdirilmesiyle; "700 milyonun üzerinde para harcamıştık geri dönemezdik" diyerek "nehir metaforu"nda boğulmak arasında "kafa"ca en ufak fark yok bana kalırsa.

Bakalım Artvin'de ölen tek bir canın vebalinin diyeti olabilecek mi o 700 milyonluk bütçe ahirette!

***

"Deli dalgalar"ın, her daim meşk halindeki "yağmur ile bulut"un, "sis dağı"nın, "aka aka dibinde kum kalmayan dereler"in vatanına hükmetmeye çalıştılar;

Parayla!

Üzerindeki sıfır sayısı kaç olursa olsun cılız bir kağıt parçası; hem de o dağların, o ormanların ağacından hamuru; çağlayanların önüne set olur mu?

"Karadeniz coğrafyası" dediler; sarp, çetin, başına buyruk, eyvallahsız...

"Yağış rejimi" dediler...

"Hırçın dalgaların üzerine dökme o betonu daha çok azdırırsın" dediler...

"Sen o dere yatağını boşalttın sanıyorsun, bildiği yoldan döndürüyorsun ama ilk yağmurda akan su yine yatağını bulur" dediler...

"Kilometrelerce sahil, her kıyısı ayrı, aynı/tek tip projeyle kağıt üzerindeki gibi ezbere olmaz, uymaz" dediler...

Lafla uslanmayana köteğini indiriyor şimdi doğa; kanunu amansız; kurunun yanında yaş da yanıyor...

O oy devşirme "açılış"çısı politikaların, o mühendislik faciasının, o HES'lerin, o doğru söyleyeni dokuz köyde barındırmama azim ve kararlılığının(!) faturası yöre halkı ödüyor.

Oysa en iyi onlar yazardı bu aşkı;

Leyla ile Mecnun gibidir dere ile deniz; Ferhat ile Şirin gibi...

Delip geçecek o dağı ve ulaşacak sevdalısına...

Geçit vermezsen akmasına, taşar; kalıverirsin işte böyle altında!

***

Yandaş manşetleri merak ediyorum; ne diyecekler?

"Hain yağmur" mu?

"Alçak dalgalar" mı?

"Cibilliyetsiz toprak" mı?

"Paralel" yahut terörist "Mikail" mi?

"Ergenekoncu" mu ilan edecekler "Allah'ın bereketi" diye duayla çağırdığımız can suyunu!

Allah'ın "çapulcu" rahmetinden AKP'ye darbe girişimi(!) mi?

Tövbe tövbe...

Bu afetten de böyle mi mağdur çıkacaklar?

Öyle ya...

Tam da seçim hükümeti kurmak için yola çıkıldığı gün... Tesadüf olamaz; kesin Fenerbahçe Cumhuriyeti'nin kanarya lobisiyle; "eşrefi mahlukat"tan nasiplenmemiş bozkurt lobisinin işidir! Kim bilir Reza'nın statlarına sulandığını duyan kartal lobisi de işbirlikçi olabilir!

***

Halbuki...

Bu saatten sonra gen nakli yapacak halimiz yok anladık var bir etnik özürlülük hali ama en azından, ne bileyim bir "Japon teknolojisi", "Çin ekonomisi", "İngiliz siyaseti", "Bizans saray oyunları" gibi ilham kaynağı olarak alsaydınız "Türk kültürü"nü de kendinize; debelenmezdiniz böyle tabiatın pençesinde!

"Son yüzyılın din mazlumları"ndan yaptığınız alıntılar kadar bile değil, bir Altay Destanı'ndan dört satır kazısaydınız sadece zihninize;

"Bu kara dağ

'Baban olsun yavrum' dedi

Bu dört gövdeli kayın 'Anan olsun yavrum' dedi

Dört kayının özsuyu

Bahadır oğlunun ağzına

Her gün damla damla aksın diye

Bir oluk yerleştirdi..."*

Anlardınız Türk'ün "dağları" neden bir musibet, bela, terör, yıkım kampı gibi anmayıp aksine "uluğ"laştırdığını!

Azıcık samimi olsaydınız; Türk tarihine saygı bahsinde, "duşakabinoğulları" traji-komedisini sahnelemek yerine anlamaya çalışırdınız o kostümlerden sarkan tüylerin, derilerin, pençelerin, kemiklerin hikmeti ne?

"Muhafız"larınız nasıl muhafaza etmişler kendilerini sursuz, saraysız; bozkırın orta yerinde?

Nasıl "geçinmişler" yağmurla, fırtınayla, rüzgarla...

Türkmenistan'a bir gidişinizde sorun mesela;

"Köroğlu" kimin çocuğu onlarda!

Neden "Gök", neden "dağ", neden "deniz" diye türemiş Oğuz'un nesli?

Siz rant uğruna peşkeş çekesiniz diye değildir herhalde!

* Maaday Kara

Yazarın Diğer Yazıları