İYİ Parti lideri Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan''ın ''Türkiye Yüzyılı'' toplantısında açıkladığı ''vizyon'' belgesine yanıt verdi. Akşener, "Geçen haftaki vizyonsuzluk belgesi bize gösteriyor ki gidişatı gören Sayın Erdoğan, şimdiden muhalefet partisi liderliğini içselleştirmiş. Utanmasa bir de bizi deneyin bu seçimde diyecek..." dedi.
Meral Akşener''in açıklamaları şu şekilde;
Aziz milletim, değerli milletvekilleri, sevgili gençler ve kıymetli basın mensupları;
Sizleri, saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Grup toplantımıza, hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Konuşmamın başında,
ülkemize ve milletimize karşı hissettikleri,
vefa duyguları ve derin muhabbetleriyle tanıdığımız,
dost ülke Güney Kore Cumhuriyeti’ne,
yaşadıkları felaket sebebiyle başsağlığı,
yaralılara da acil şifa dileklerimi iletiyorum.
Değerli milletvekilleri;
Bugün, öğretmenlerimiz, sendikaların aldığı karar doğrultusunda,
1 günlük, iş bırakma eylemi yapıyor.
Keşke, böyle bir eyleme, gerek olmasaydı.
Keşke Ak Parti, öğretmenlerimizin taleplerini,
dikkate alıp, gereğini yapsaydı.
Ama maalesef,
memurdan, emekliye,
çiftçiden, esnafa ve asgari ücretlilerimize kadar,
tüm dertli vatandaşlarımızı, görmezden gelen iktidar,
zor durumdaki, cefakar öğretmenlerimizi de,
yok saymayı tercih etti.
İYİ Parti olarak, 31 Ekim’de
Meclis Başkanlığına, Adana Milletvekilimiz, İsmail Koncuk Bey vasıtasıyla,
öğretmenlerimizin taleplerini içeren, kanun teklifimizi verdik.
Bu vesileyle kendisine teşekkür ediyorum.
Biz İYİ Parti olarak;
Uzman öğretmenlik, baş öğretmenlik gibi,
sınava dayalı düzenlemeleri, doğru bulmuyoruz.
İYİ Parti iktidarında, 5 yıl ve 15 yıl kıdemi esas alarak,
öğretmenlerimizin maaşlarında, düzenleme yapacağız.
Ayrıca;
tüm öğretmen ve akademisyenlerimizin,
ek ders göstergelerini yükselterek,
eğitim çalışanlarımıza, her eğitim-öğretim yılının başında,
1 net maaş, ikramiye vereceğiz.
Kıdemi ne olursa olsun, her öğretmenimizin maaşında,
aylık asgari ücretin, net yüzde 50’si oranında, iyileştirme yapacağız.
Tayin, terfi, yer değiştirme gibi, tüm problemlerini,
sendikaların taleplerini de dikkate alarak çözeceğiz.
Öğretmenlerimizin tüm problemlerini, yakından biliyoruz.
Çözmek için, her türlü adımı atacağız.
Çünkü bizim için,
Öğretmenlerimize değer vermeden,
eğitim davasında başarılı olmak, mümkün değildir.
İşte o nedenle;
Atatürk’ümüzün,
“Öğretmenler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır!” sözünden ilham alarak,
Zengin, güçlü ve mutlu Türkiye vizyonumuzu,
huzurlu, yarınından emin, ekonomik ve sosyal problemlerden kurtulmuş,
idealist öğretmenlerimizle gerçekleştireceğiz.
Sevgili meslektaşlarım;
Hiç merak etmeyin.
Çok az kaldı!
Değerli milletvekilleri;
Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta, Antalya’nın Demre ilçesindeydim.
Belediyemizin, festival etkinliklerine ve açılış törenine katıldım.
Törende gençlerimizle, ziyaret ettiğimiz serada ise, kadınlarla buluştuk.
Demre’nin bizim için, ayrı bir yeri var.
Hani Bay Kriz ve borazanları, ikide bir, “Projeniz nerede?” diye,
yalan rüzgarları estiriyor ya;
işte Demre bizim için, o yalanları deşifre eden bir yerdir.
Biliyorsunuz, iktidarımızda, Rüzgar Gülü projemizle,
ilk ve orta öğretimdeki, 11 milyon öğrencimize,
ücretsiz sabah kahvaltısı ve öğle yemeği vereceğimizi ilan etmiştik.
Demre Belediye Başkanımız da, sağ olsun, bir iktidar provası olarak,
Rüzgar Gülü’nün ilk pilot uygulamasını, Demre’de başlattı.
Ne oldu biliyor musunuz?
Daha birinci haftasında,
kaymakamlık, uygulamayı durdurdu, yasakladı.
“Projeniz nerede?” diye, yalan söyleyen bu iktidarın bürokratları,
Anaları, babaları, çocuklarımızı, son derece mutlu eden projemizin önünde,
adeta duvar oldu.
Böylece milletimiz, Ak Parti’nin siyasetinin,
eser değil, engel siyaseti olduğunu, bir kez daha görmüş oldu…
Ama kimse merak etmesin.
İYİ Parti, her alandaki projeleri ve kadrolarıyla, iktidara hazır.
İktidarımızın ilk haftasında, ilk ayında, ilk 6 ayında, ilk yılında,
neler yapacağımız, şimdiden belli.
Türkiye, öyle bir hızla iyileşecek, öyle bir hızla rahatlayacak ki,
bugün bu yalanları söyleyenler, o kutlu gün geldiğinde utanacak.
Çünkü biz, önce millet, önce memleket diyenleriz.
Çünkü biz, “Devlete Ciddiyet, Millete Hürriyet” diyerek, dimdik yürüyenleriz.
Çünkü biz, güçlü, zengin ve mutlu Türkiye vizyonumuzla, gümbür gümbür gelenleriz.
Çünkü biz İYİ Parti’yiz!
Kıymetli milletvekilleri;
Vizyon demişken;
Biliyorsunuz, Sayın Erdoğan, geçen hafta, bir vizyon belgesi tanıttı.
Aslında biz de, ilk başta heyecanlanmıştık…
“Herhalde, Bay Kriz ve arkadaşları, sonunda hamaseti bırakıp, bizimle;
vizyonla, projeyle, icraatla yarışmaya karar verdiler.” demiştik.
Ama heyhat…
Yine hüsran, yine hayal kırıklığı…
Vizyon diye, yerine getirilmemiş bayat vaatlerini, yeniden ambalajlayıp,
servis etmeyi tercih etmişler.
20 yıllık bir devri iktidarın sonunda, vizyon diye pazarlanan,
bir vizyonsuzluk vesikası…
Ne diyelim, yazık…
İktidarının, 20’nci yılında, 20 yıl önceki vaatlerini tekrarlayan bir iktidar,
bizden başka, hiçbir millete nasip olmadı.
Buradan çevresindekilere seslenmek istiyorum:
Lütfen biriniz, Sayın Erdoğan’a, 20 yıldır iktidarda olduğunu hatırlatsın.
Bu şekilde, gülünç duruma düşmek,
bir Cumhurbaşkanına, gerçekten hiç yakışmıyor…
2011 yılından bu yana, girdikleri her seçimde,
2023 vizyonundan bahsettiler.
Açın arşive bakın.
Her şey, açık seçik ortada.
Dediler ki;
“2023 yılında, milli gelirimiz, 2 trilyon dolar olacak.”
Şimdi ne diyorlar?
“2023’te milli gelirimiz, 867 milyar dolar olacak.”
Aradaki fark, iki buçuk kat.
Dediler ki;
“2023’te, kişi başı milli gelirimiz, 25 bin dolar olacak.”
Şimdi ne diyorlar?
“Ancak 10 bin dolar olur.”
12 yıldır dediler ki;
“Türkiye, dünyanın en büyük 10 ekonomisi içinde yer alacak.”
Peki ne oldu?
Bırakın ilk 10’a girmeyi,
Türkiye, gelişmiş 20 ülke arasından bile çıktı.
Bay Kriz ve mızıkacılarının, 2023 vizyonuna göre,
ihracatımız, 500 milyar doları bulacaktı.
Peki şimdi ne diyorlar?
“265 milyar dolar olacak.”
İşsizlik, yüzde 4.6 olacaktı.
Bugün, resmi rakamlarla bile, yüzde 10.4.
Bitmedi.
Daha iki hafta önce,
sansür yasasını meclisten geçiren Bay kriz,
şimdi çıkmış, özgürlük vadediyor.
Daha dün,
mutlu ve huzurlu bir hayat isteyen gençlerimize,
“Süfli” diyen Bay Kriz,
şimdi çıkmış, “Geleceği birlikte inşa edelim.” diyor.
Daha dün,
kadınlara, “Sürtük” diyen Bay Kriz,
şimdi çıkmış, “Gelin istikbal mücadelesini birlikte verelim.” diyor.
İşin aslı şu:
12 yıldır, “2023 vizyonu” diyerek, bu aziz milletten oy istedi.
Milletimiz güvendi, oy verdi.
Ama o, vadettiği hiçbir şeyi gerçekleştiremedi.
Ve nihayet, hesap günü, geldi çattı.
Artık aynı hayali satamayacağı için de,
şimdi, yeni bir masal uyduruyor.
Hepsi bu.
Değerli arkadaşlarım;
Bay Kriz’in Türkiye’ye verecek hiçbir şeyi kalmadı.
Gerçek bu.
Milletimiz de, bu gerçeği görüyor.
Vatandaşlarımız, kanayan yaralarına, merhem bekliyor.
Geçim sıkıntısına, çare arıyor.
Evladına iş, insanca bir yaşam, adalet ve özgürlük istiyor.
Bunların hiçbirini veremeyen Bay Kriz’in,
yeni masallarına da, inanmıyor.
Sayın Erdoğan’a göre, ülkemizde hiçbir dert yok.
Sanırsın millet, parayı koyacak yer bulamıyor.
Sanırsın, son 4 yılda, ekonomiyi batırmamış, kalkındırmış.
Sanırsın, son 4 yılda, milletimiz yoksullaşmamış, zenginleşmiş.
Sanırsın, son 4 yılda, satın alma gücü azalmamış, alabildiğine artmış.
Sanırsın, konuttan, otomobile, telefondan, gıdaya,
tüm ürünleri, daha ucuza satın alır olmuşuz.
Sanırsın, Norveç olmuşuz…
Tarihimizde, çok çeşitli kutlamalar yaptık.
Amma velakin,
Enflasyonun, yüzde 80’i aşmasını,
doların 18 lirayı geçmesini, ilk defa kutluyoruz.
Gerçekten ibretlik….
Hala çıkmış, “Ah bir seçilsem, neler neler yapacağım…” diyor.
Hatırlayın;
4 buçuk yıl önce de,
“Bu kardeşinize verin yetkiyi, görün etkiyi” demişti.
Verdik yetkiyi, gördük etkiyi…
“Yetkiyi verin, dolarla, faizle, enflasyonla, nasıl mücadele edilir görün.” demişti.
Hamdolsun, onu da gördük…
Hatta onu da geçtim, daha bundan 3 hafta önce,
“Türkiye’yi yolsuzluktan biz kurtarırız.” demişti.
Ben de buradan kendisine, bir çağrı yapmıştım.
“Gelin, yolsuzlukların üzerine birlikte gidelim. Elini tutan mı var?” demiştim.
“Biz, yolsuzlukla mücadele için, yasa tekliflerimizi, bir bir meclise getireceğiz.” demiştim.
“Amaaa;
Millete “yolsuzluğu çözeceğim” deyip, teklifimize hayır oyu veren,
yalancıdır, utanmazdır, yüzsüzdür” diye de eklemiştim.
Peki sonuç ne oldu?
Ortağıyla beraber, yolsuzlukları araştırma teklifimize, “hayır” oyu verdiler.
Bu vesileyle, yolsuzlukla mücadele yasa tekliflerini hazırlayıp,
meclise sunan milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Tekliflerimiz reddedildi ama, emekleriniz boşa gitmedi.
Çünkü sayenizde,
yalancılığın, utanmazlığın, yüzsüzlüğün resmini,
bir kez daha görmüş olduk.
Ez cümle;
Geçen haftaki vizyonsuzluk belgesi, bize gösteriyor ki;
Gidişatı gören Sayın Erdoğan,
şimdiden muhalefet partisi liderliğini içselleştirmiş.
Utanmasa, “Bir de bizi deneyin.” diyecek…
Buradan kendisine seslenmek istiyorum:
Sen hiç merak etme, Sayın Erdoğan.
Şunun şurasında, 7 ay kaldı.
O sandık geldiğinde,
Vizyonu da, liyakati de, projeyi de,
evellallah İYİ Parti iktidarında, ziyadesiyle göreceksin.
Az daha sabret…
Aziz milletim;
Siyasi ömrünü, çoktan doldurmuş bir iktidar, bize;
bir krizler potborisini aynı anda yaşatıyor.
Ekonomiden, adalete,
devlet yönetiminden, demokrasiye,
dış politikadan, eğitime kadar,
hemen her alanda, kriz var.
Tabii bir de bütçe krizi var.
Milletimizin, alın terinin birikimi olan, hazinemizde;
uzun zamandır kapanmayan, kara delikler var.
Bay Kriz ve arkadaşları ise, bu delikleri kapatmak yerine;
Kamu bankalarına yaptıkları, ahbap-çavuş endeksli atamalarla,
Özel bankalara verdikleri, havuç ve sopa arasında gidip gelen talimatlarla,
Canları sıkıldıkça aldıkları, akıl ve bilim dışı kararlarla,
daha da derinleştiriyorlar.
Bu aymazlığın örneklerinden biri de,
hiç kuşkusuz, Kur Korumalı Mevduat Hesabı…
Hatırlayın, 20 Aralık 2021’de;
Döviz kurunun dengesini, alt üst eden beceriksizliklerinin,
üstünü örtmek için,
şapkadan, 50 yaşında bir tavşan çıkarmışlardı.
Kur artışlarına karşı, mevduatlara güvence vereceklerini açıklamışlardı.
Ve bu akıl dolu karar yüzünden;
Merkez Bankası’nın, kasasının arka kapısından,
bir gecede milyarca dolar çıkmıştı.
Ak Parti medyası, ekranlarda sevinç gösterileri yaparken,
kamu bankalarının, daha açılmamış sığ piyasalarında,
milyarlarca dolarımız, cayır cayır yakılmıştı.
Bugün gelinen noktada;
Kur Korumalı Mevduata, şu ana kadarki katılım,
sadece, 2.3 milyon kişi.
Evet yanlış duymadınız.
85 milyonluk Türkiye’de,
sadece 2.3 milyon kişi, kur korumalı mevduat hesabına sahip.
Bu ne demek biliyor musunuz?
Bu;
Ülkemizdeki her 20 kişi,
çalışıyor, emek veriyor, alın teri döküyor,
ve güç bela elde ettiği kazancıyla,
1 kur korumalı mevduat sahibini, finanse ediyor demek.
Mesela;
Çiftçimiz mazot aldığında;
Ödediği vergi, kur korumalı mevduata gidiyor demek.
Mesela;
Üreticimiz gübre aldığında;
Ödediği vergi, faize gidiyor demek.
Mesela;
Cebindeki telefona göz dikilen gençlerimizin,
o telefon için ödediği vergi,
bir avuç zengine gidiyor demek.
Ülkemizin geleceğine mayın döşeyen, Kur Korumalı Mevduat’ın,
bütçeye olan maliyeti;
sadece ilk 9 ayda, 85 milyar lira oldu.
Merkez Bankasına olan tahmini maliyeti ise;
66.3 milyar lirayı buldu.
Bakın, tahmini diyorum, çünkü gerçek maliyeti,
kendileri de bilmiyor.
Plan Bütçe Komisyonu’nda, bu rakamı işaret ederek,
sadece tahminde bulunabiliyorlar.
Yani tahminle, temenniyle, kahve fallarıyla,
ekonomi yürütmeye çalışıyorlar.
Allah, akıl fikir versin.
Değerli dava arkadaşlarım;
Bir de Ak Parti’nin yeniden hortlattığı,
enflasyon canavarı var.
İktidarın, “Merkez Bankası Olmayan Ülke Deneyi” çerçevesinde,
adeta bir gişe memuru olarak çalışan, Merkez Bankası Başkanı,
yıl sonu enflasyon hedefini;
Yüzde 60.4’ten, yüzde 65.2’ye çıkarmış…
Oysaki, 2022 yılı için öngördükleri, enflasyon hedefi,
yüzde 9.8’di.
Yani bugün, yüzde 83 buçuğu bulan bir enflasyonla,
ne hedeflediği oranları,
ne de, hedefi tutturamadığı için, güncellemek zorunda kaldığı oranları,
bir türlü tutturamayan,
fevkalade ehil bir ekonomi yönetimiyle, karşı karşıyayız.
Daha 1 yıllık enflasyon hedefini bile, tutturamayan bir iktidar,
şimdi de çıkmış, utanmadan bize, yüzyıldan bahsediyor.
Güler misin, ağlar mısın?
Nitekim, bu gerçeklikten kopuş halinin yansımalarına,
neredeyse her hafta,
Bay Kriz ve ekibinin yaptığı, açıklamalarda da şahit oluyoruz.
Mesela;
Doçent Doktor Nebati Bakan,
haftalık kara mizah şovu kapsamında,
geçtiğimiz hafta, yine sahneye çıktı,
ve her zamanki gibi, ufuk açan bir açıklama yaptı.
Dedi ki;
“Biz enflasyonu, dünyadaki gibi algılamıyoruz.
İnsan temelli bir yaklaşımımız var.”
Yaaa…
Biz zaten, bu marslı arkadaşların,
genel olarak ekonomiyi,
dünyadaki gibi algılamadıklarını biliyoruz.
Orası yeni değil.
Ama beni asıl endişelendiren kısım,
“insan temelli” olarak tarif ettikleri yaklaşımları…
Neymiş, meseleye, “İnsan temelli” yaklaşıyorlarmış…
Bugün Türkiye’de, enflasyon canavarı, insanımızı;
yediği yemekten, giydiği kıyafetten ediyor.
Cebindeki parayı eritip, geleceğini karartıyor.
Bu “insan temelli” yaklaşımın sonucunda,
her geçen gün, bir öncekini aratıyor.
İşte size, Bay Kriz ve arkadaşlarının,
“insan temelli” yaklaşımlarının etkisinde,
insanlarımızın içine düşürüldüğü hazin tablo…
Yani;
Nebati Bakan’ın, ekonomiyle olan epistemolojik kopuşunun,
bir benzeri de, insana dair bakışında cereyan ediyor.
Belli ki, bu arkadaşlar ekonomiyle bağlarını kopardıkları gibi,
İnsanla olan bağlarını da, tamamen kopartmışlar.
Ne diyelim, Allah acil şifalar versin…
Buradan Sayın Erdoğan’a seslenmek istiyorum;
Saraya kapanıp, dünyadan koptun.
Artık bir paralel evrende, bir hayal aleminde yaşıyorsun.
Olguyu, algıya kurban etmek için çevirdiğiniz, tüm fırıldaklar, meydana saçıldı.
Milletimiz de artık bu beceriksizlikten bıktı!
Bu basiretsizliğinizden, bu samimiyetsizlikten usandı!
Verdiği her sözü unutan, bu ciddiyetsizlikten yıldı!
Ama şükürler olsun ki,
Milletimiz, bu vasatlığa mecbur değil!
Çünkü biz varız.
Çünkü İYİ Parti var.
Bizim Türkiye’yi hakkıyla yönetmek için gücümüz var!
İşinin ehli, liyakatli ve vizyon sahibi kadrolarımız var!
Devletimizin ve milletimizin değerleriyle örülü,
ülkemize yakışan bir siyaset anlayışımız var!
Ve de en önemlisi;
Vatanını ve milletini çok seven, cesur yüreklerimiz var!
Bu yüzden;
Sizin açtığınız yaraları, biz saracağız!
Sizin yıktıklarınızı, biz yapacağız!
Sizin çaldıklarınızı, biz yerine koyacağız!
Sizin oluşturduğunuz krizleri, biz çözeceğiz!
“Yeter söz milletindir!” diyecek ve iktidara geleceğiz!
Emin olun, çok az kaldı!
Değerli arkadaşlarım;
Biz şimdilik, muhalefette olan bir siyasi partiyiz.
Ama biz, iktidar ve muhalefet kavramını,
iktidarı oluşturan partiler gibi,
“kırmızı kuvvetler-mavi kuvvetler” olarak ayırmıyoruz.
Biz İYİ Parti olarak;
Türk siyasetinde, son dönemde var edilen tavrın aksine,
doğru işlere, “doğru”,
yanlış işlere de, “yanlış” diyoruz.
Üstelik, yapılan yanlışlar için,
milletimizin yararına öneriler de getiriyoruz.
Çünkü bu, bizim,
sorumlu ve makul siyaset anlayışımızın bir gereğidir.
Buna alışkın olmayanlar elbette şaşırabilir.
Ancak biz, bu duruşumuzdan, hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz.
Bildiğiniz üzere, geçtiğimiz hafta,
TOGG’un, Gemlik Tesisi’nin açılış,
ve üretilen ilk aracın da, banttan iniş töreni vardı.
Ülkemize katma değer sağlayan,
milletimizin de faydasına olan, her şeyde olduğu gibi,
bu yatırımı da, geç kalmış olmakla birlikte,
son derece kıymetli buluyoruz.
TOGG’un, seri üretime geçmesinde;
emeği geçen işçilerimizi, mühendislerimizi ve şirketlerimizi tebrik ediyor,
bu girişimin oluşmasına, vesile olan,
gereken her türlü kamu desteğini sağlayan,
Sayın Erdoğan ve arkadaşlarını da kutluyorum.
Keşke Sayın Erdoğan da,
milletin Cumhurbaşkanı olma olgunluğunu ve özgüvenini gösterebilseydi.
Keşke, her zamanki nobran tavrından, bir kez olsun sıyrılabilseydi.
Keşke, kutuplaştırdığı insanlarımızı,
milletin otomobili üzerinden, bir kez olsun birleştirmeyi tercih etseydi…
Maalesef yine olmadı.
Ve bu son derece kıymetli girişimin tanıtımını da,
bir Ak Parti piar çalışmasına çevirerek,
her zaman olduğu gibi, yine, güzel bir şeyi,
engellenemez nefretiyle, kirletmeyi başardı.
Bay Kriz ve iktidarının, en önemli özelliklerinden biri de,
nedir biliyor musunuz?
Kendilerinden öncekileri, yok saymalarıdır.
Hatta daha da ileri gidip, sürekli kötülemeleridir.
Bakın, 20 yıllık iktidarları boyunca, her fırsatta,
70 milyar dolarlık, özelleştirme yapmakla övündüler.
Ama özelleştirdikleri kurumları, kimin yaptığından, hiç bahsetmediler.
Hatta, kedilerinden önce, hiçbir şeyin yapılmadığı yalanını söylediler.
Hep geçmişi kötüleyerek, bugünü onaylatmaya çalıştılar.
Cumhuriyet eserlerini, hep görmezden geldiler.
Hep unutturmak istediler.
İşte bu nobranlıktan, işte bu utanmazlıktandır ki;
“Bizden önce memlekette, buzdolabı bile yoktu.” bile dediler.
Buradan, Sayın Erdoğan’a sesleniyorum;
Geçmişi kötüleyerek, kendini ibra etmeye çalışmaktan, artık vazgeç.
Bizim duruşumuz, sana örnek olsun.
Biz, ülkemiz için taş üstüne taş koyulduğunda, bundan memnun oluruz.
Mesela;
1990’lı yıllarda başlayan İHA/SİHA çalışmalarının,
bugün geldiği noktadan memnunuz.
Nitekim iktidara geldiğimizde,
bu çalışmaların, daha da hızlı gelişebilmesi için,
her türlü desteği vereceğiz.
Bu anlamda, TOGG projesinden de elbette memnunuz.
Fakat, TOGG üzerinden yürüttüğünüz,
geçmişi kötüleme ve yalanlarınıza karşıyız.
Aziz milletim;
Biz elbette ki, yerli ve millî bir otomobilimizin olmasını istiyoruz.
Ancak Türkiye’nin, bazı acı gerçekleri var…
Bugün en ucuz araba bile, yüzde 80’lik ÖTV diliminde yer alıyor.
Otomobildeki asgari vergi yükü, yüzde 113’e çıktı.
Vergilerden önce, 300 bin lira olan bir arabanın fiyatı,
vergilerle birlikte, 637 bin liraya çıkıyor.
Aynı zamanda otomotiv sektörü, büyük bir finans sorunu da yaşıyor.
Merkez Bankası borçlanma faizi, yüzde 19’dan, yüzde 10 buçuğa düşerken,
taşıt kredi faizleri ise, tam tersine artış gösterdi.
Sadece araç fiyatları değil;
kasko, trafik sigortası ve motorlu taşıt vergisindeki artış da,
araba sahibi olmanın önüne, engeller ördü.
Bugün bir asgari ücretlinin;
bırakın sıfır araba satın almayı,
sigorta, bakım ve yakıt masrafını bile, karşılaması mümkün değil.
Yerli otomobil üretmekle övünen bu iktidar,
iç pazardaki daralmanın neticesinde,
otomotiv sanayini, 5 yıldır aralıksız bir şekilde küçültüyor.
Bizzat Sayın Erdoğan ve akla zarar ekonomi deneyleri sonucunda,
otomotiv üretimi, son 5 yılda, yüzde 25 daraldı.
Oluşan üretim kaybı, 400 binin üzerine çıktı.
İç piyasadaki daralmanın üzerine,
iktidarın, kafasına estikçe, ÖTV’ye zam yaparak oluşturduğu,
hukuksuzluk görüntüsü de eklenince,
bugün Türkiye, küresel otomotiv yatırımlarının da,
maalesef dışında kalmış durumda.
Bu yatırımlar artık, ülkemiz yerine;
Polonya, Çekya, Slovenya gibi ülkelere kayıyor.
Hâlbuki;
Türk otomotiv sektörü,
tek başına, ihracatımızın, yüzde 13’ünü oluşturan,
ondan fazla markanın, yüzlerce yan sanayi kuruluşunun olduğu,
dev bir endüstridir.
Ve Türkiye için, stratejik öneme sahiptir.
Biz, İYİ Parti olarak;
Otomotiv sektörünün gerçeklerinin farkındayız.
İşte o nedenle, Türk otomotiv sektörünü geliştirecek,
pek çok çözümle geliyoruz.
Öncelikle;
Türkiye’yi, çağdaş bir hukuk devleti hâline getirecek,
öngörülebilir ve kararlı ekonomik koşulları sağlayacağız.
Sonrasında;
Otomobildeki, ÖTV yükünü kaldıracağız.
Karbon salınımına endeksli,
çevreci bir vergilendirme sistemi getireceğiz.
Otomobili, sadece zenginlerin erişebildiği, bir lüks olmaktan çıkartıp,
herkesin erişebildiği, temel bir ihtiyaca dönüştüreceğiz.
Yani İYİ Parti iktidarında,
Asgari ücretli vatandaşlarımızın da,
rahatlıkla araba sahibi oldukları,
müreffeh bir Türkiye’ye kavuşacağız.
İç pazardaki otomobil satışını;
500 bin seviyesinden, 1 buçuk milyona çıkartacak,
Türkiye’yi, yeni yatırımların odağı hâline getireceğiz.
Türkiye’de üretim yapan marka sayısını artıracak,
üretim yapan markaların ise,
daha fazla model üretmesi için, gereken teşvikleri sağlayacağız.
TOGG gibi, yerli üretim girişimlerine verdiğimiz önemi,
50 yıldır ülkemizde üretim yapan markalardan da esirgemeyeceğiz.
Elektrikli otomobillerin, en önemli ithal kalemini,
pil teknolojileri oluşturuyor.
Bu çerçevede, özel sektör ile el ele verip,
Enerji Depolama Enstitüsü’nü kuracak,
ve yerli pil teknolojileri gelişimine ağırlık vereceğiz.
Elektrikli araçların yaygınlaşması için,
şarj istasyonu kurulumlarını hızlandıracak,
gerekli altyapı geliştirmelerini de, süratle hayata geçireceğiz.
Bunun da yanında, alternatif olarak,
Son dönemde yeniden gelişim gösteren, hidrojen yakıtlı araçlar için de,
dolum noktaları kuracağız.
Şehir içi otobüs, dolmuş ve taksileri,
5 yıl içinde, sıfır emisyonlu araçlarla ikame edeceğiz.
Ayrıca tüm bunların yanında,
Türk otomotiv endüstrisinin, sürdürülebilir gelişimi için,
kamuda yerli araç kullanımını, zorunlu hâle getireceğiz.
Aziz milletim;
Geçtiğimiz hafta, Cumhuriyetimizin, 99’uncu yaşını kutladık.
Hep birlikte yazdığımız asırlık hikâyemizi,
o büyük mücadelemizi andık.
Şartlar ne kadar zor olursa olsun;
Mavi göklerde yankılanan, hür sesimizi hatırladık.
Bu vesileyle;
Cumhuriyetimizin en kıymetli miraslarından biri olan,
Gazi Meclisimizin çatısı altından;
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz olmak üzere,
Tüm istiklal kahramanlarımızı, bir kez daha,
saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
Cumhuriyet;
İstikbali, istiklalden ayrı görmeyen, kutlu bir fikirdir.
Asra bedel değerleri taşıyan, ölümsüz bir düşüncedir.
Bugünü değil, yarını inşa eden, vizyoner bir anlayıştır.
Ez cümle, Cumhuriyet;
bir büyük modernleşme hamlesidir.
Türk modernleşmesinin tarihi;
sınavlarla, acılarla, başarılarla ve zaferlerle örülüdür.
Osmanlı’nın Sefaretname raporlarından, Tanzimat’a,
Tanzimat’ın yetiştirdiği kadrolarla, 1’inci Meşrutiyet’in ilanına,
Jön Türk hareketinin etkileriyle, 2’nci Meşrutiyet’e kadar uzanan,
modernleşme sürecimiz;
Türk aydınlanmasının yetiştirdiği,
yüksek şahsiyetli vatan evlatlarının öncülüğünde;
Cumhuriyetin kuruluşuyla taçlanan, bir medeniyet yolculuğudur.
O güne kadar yalnızca;
teknikte ve usulde uygulanmaya çalışılan modernleşme;
Cumhuriyetimizle birlikte,
Türk milletini merkeze alan,
topyekûn bir modernleşme hamlesine dönüşmüştür.
Yani Cumhuriyetimiz;
Sadece siyasal bir reform sürecinin değil;
Aynı zamanda, yepyeni bir çağa erişmemizi sağlayan,
ssaslı bir anlayış değişiminin de yolunu açmıştır.
Bu anlayış;
Bir grubu ya da zümreyi değil,
milletin her bir ferdini, yüceltmeyi benimseyen bir anlayıştır.
Bu anlayış;
Bir kişinin otoritesine ve keyfine göre değil,
aklın ve bilimin ışığında yürümeyi benimseyen,
rasyonel bir anlayıştır.
Bu anlayış;
İnsanın temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan,
adil ve hürriyetçi bir anlayıştır.
Bu anlayış;
İnsan refahını ve mutluluğunu merkeze alan,
kalkınmacı bir anlayıştır.
Nitekim;
Bu anlayış doğrultusunda atılan, köklü modernleşme adımları;
Ortak irademizden doğan,
ve sahip olduğumuz, zengin hafıza mirasımızı,
korumak için ortaya koyduğumuz;
değişimin akıntısına kapılan değil, değişimin öncüsü olan,
başkalarının yazdığı tarihe, razı olan değil, kendi tarihini kendisi yazan,
ve hiçbir prangaya boyun eğmeyen,
hür bir millet olma idealimizin,
sağlam bir zemine kavuşmasını sağlamıştır.
Bu çerçevede;
Batı kültürünü benimsemeyi değil;
batı medeniyetinin sahip olduğu,
ilim, teknik, hukuk ve hürriyet kavramlarını;
anlamayı, anlatmayı ve ülkemizde yaşatmayı esas alan Cumhuriyetimiz,
medeniyet yolundaki sıçrama tahtamızdır.
Esarete karşı verilen, çetin bir mücadelenin sonucunda,
Eşit ve şerefli bir yaşamı, herkes için mümkün kılan Cumhuriyetimiz,
hürriyet yolundaki kanatlarımızdır.
Türk milletini, hak ettiği refah, huzur ve mutluluğa kavuşturmak için,
temel prensip olarak, irfanı esas olan Cumhuriyetimiz,
aklın ve bilimin yolundaki işaret fişeğimizdir.
Aziz milletim;
Türkiye’nin modernleşme yolculuğundaki taşlar,
Cumhuriyetimizin değerleriyle örülüdür.
Peki, Cumhuriyetimizin,
neredeyse 100 yıla uzanan, modernleşme yolculuğunda,
sizce bugün neredeyiz?
Maalesef hızla geriye gidiyoruz.
Çünkü Ak Parti iktidarı;
Bırakın gelecek yüzyılı görmeyi, geçmiş 99 yılı okumayı bile beceremiyor.
Ekonomi ile demokrasi arasındaki bağı, hâlâ anlayamıyor.
Düşünebiliyor musunuz?
Cumhuriyetimizin kerim devlet anlayışından, o kadar uzaktalar ki;
Kuvvetler ayrılığını, bir zaman kaybı olarak görüyorlar.
Savaşın yıkımından, bir büyük devlet kuran değerler yerine,
imparatorluğumuzun sonunu hazırlayan, atalete ve ihanete sahip çıkıyorlar.
Hatta utanmadan sıkılmadan,
Cumhuriyetimiz için, “Doksan yıllık reklam arası.” bile diyorlar.
Cumhuriyetimiz, bireysel kalkınmayı ve bireyin özgürlüğünü esas alırken;
Bunlar, bireyin kendisinden rahatsız oluyorlar.
Türkiye’yi, küllerinden var eden Cumhuriyetimizin izinden gideceklerine,
milletimize, varlık içinde yokluk çektiren çarpık bir anlayışla,
ülkemizi yönetmeye çalışıyorlar.
Aslında Ak Parti iktidarının,
Bugün bizlere yaşattığı şeyin adı;
Bir cumhuriyet krizidir.
Çünkü ne yazık ki, bugün,
millet ile devlet arasındaki bağ koparılmış,
devletin sahipliği, milletin elinden alınmış,
Partili Cumhurbaşkanlığı denilen ucube bir sistemle,
Tek bir kişinin ve etrafındaki dar bir zümrenin eline, mahkûm edilmiştir.
Dolayısıyla, devlet;
tüm vatandaşlarının, hayrına işleyen bir mekanizma olmaktan çıkmış,
sadece belirli kişilerin imtiyazlarının, devam etmesi için, kararlar alan,
bir vesayet mekanizmasına dönüştürülmüştür.
Tabiri caizse;
Cumhuriyetimizin bütün ilkeleri, kurumları ve birikimleri yağmalanmış,
devletimiz artık, talan edilecek bir ganimet olarak görülmeye başlanmıştır.
Ve tüm bu tahribatın sonucunda;
Normalde, sadece bu cennet vatanın bir ferdi olduğu için,
Cumhuriyetin, koruyucu şemsiyesi altına girme hakkına sahip olan insanımıza,
artık ilave bir şart daha sunulmuştur.
Bu ilave şart;
Makbul vatandaş olmak için, iktidara destek verme şartıdır.
Yani bu desteği sunmayan,
Ak Parti’yle aynı düşünmeyen insanlarımız,
artık, vatandaş olma haklarını da kaybetmişlerdir.
Bunun içindir ki;
Kamu personeli olmak için, sadece başarılı olmak yetmez,
çok çalışmak yetmez,
kurallara uyarak yaşamak da yetmez.
Ak Parti ilçe başkanlığından,
bir de tavsiye mektubu almanız gerekir.
Bunun içindir ki;
İktidara yakın kişiler, ellerini kollarını sallayarak, istediğini yapabilir,
Lüks arabalarda gezip, pudra şekeri koklayabilir,
ve başlarına hiçbir şey gelmeden, şen hayatlarına devam edebilirlerken;
bu ülkenin genç evlatları, gözünün üstünde kaşı var diye,
Silivri’nin soğuğuyla yüzleşirler.
Bunun içindir ki;
İnsanlarımız, gece gündüz çalışarak, kıt kanaat geçinip,
ama vergilerini tıkır tıkır öderken,
iktidarın yandaşı şirketler;
vergi aflarıyla, ballı ihalelerle,
ve usulsüz servet aktarımı projeleriyle, ödüllendirilirler.
Değerli arkadaşlarım;
Evet, bugün ne yazık ki ülkemizde bir Cumhuriyet krizi var.
Çünkü Ak Parti iktidarı;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurumsal varlığının çürümesini,
modern devlet yapısının bozulmasını,
ve sultancıl bir 19’uncu yüzyıl devletine dönüşmemizi istiyor.
Hürriyet yerine, istibdatın hüküm sürdüğü,
ülkenin kaderinin, bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştığı,
Beytülmalin yağmalanıp,
milletin zenginliklerinin, kapitülasyonlara mahkûm kalındığı o günleri,
yeniden yaşatmak istiyorlar.
Ancak bir şeyi unutuyorlar.
O devri, bundan bir asır önce, Mustafa Kemal Atatürk,
bir daha açılmamak üzere kapattı.
Kalıntılarını temizlemek de, Cumhuriyetin hür evlatları olarak,
bugün bizlere düşüyor.
İYİ Parti olarak, bizim milletimize sunduğumuz en büyük proje;
Cumhuriyetimizin 2’nci yüzyılını,
onun şanına yakışır bir şekilde yaşatmak olacak.
Kimse merak etmesin.
Sahip olduğumuz bu kutlu mirası,
21’inci yüzyılın değer setleriyle daha da zenginleştireceğiz.
İYİ Parti iktidarında;
Tarafsız ve kendi kanunlarına uyan bir devleti,
gayri şahsi bir bürokrasiyi,
ve de ayrım gözetmeksizin, tüm vatandaşlarına,
eşit mesafede duran, şeffaf bir yönetim anlayışını,
yeniden inşa edeceğiz.
Milletimizin, siyasetçilerin kapısında ricacı olmayacağı,
Vergilerin hesabının, sonuna kadar sorulabileceği,
Herkesin gönlünce, “benim devletim” diyebileceği,
sahici bir güven ortamını sağlayacağız.
Emeğin ve alın terinin kıymet gördüğü,
Her birimiz için, haysiyetli bir hayatın, mümkün olduğu,
güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye’ye mutlaka kavuşacağız.
Söz veriyoruz.
Cumhuriyetimizin 2’nci yüzyılında;
İstibdat yasalarını değil, hürriyeti konuşacağız.
“Ben yaptım oldu” zihniyetini değil, ortak aklı dinleyeceğiz.
Çalmayacak, çaldırtmayacak, tek bir yetimin hakkını bile, yedirmeyeceğiz.
Mesuliyetten kaçmayacak, korkmayacak, şeffaf bir şekilde hesap vereceğiz.
Atatürk’ümüzün de söylediği gibi;
“Artık duramayız; behemehal ileri gideceğiz!”
Ve hiç şüpheniz olmasın;
Mankurtların ölüm, bozkurtların da doğum günü olan Cumhuriyet’imizin, 100’üncü yılına,
milletimizin teveccühüyle, iktidarda gireceğiz!
Toplantımızı şereflendirdiniz.
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.