Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sabahattin ÖNKİBAR
Sabahattin ÖNKİBAR

Otel buluşması, Tayyip-Başbuğ paslaşmasının uzantısı mı?

Gelin bugün aktaracaklarıma siz hakemlik yapın!
Şubat’ın son günlerine, yani iki hafta öncesine gidelim.
Aralarında Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek ve Hava Kuvvetleri eski Komutanı İbrahim Fırtına’nın da bulunduğu çok sayıda emekli ve muvazzaf subay ve de general Ergenekon soruşturması çerçevesinde sabaha karşı göz altındadır.
TSK’ya karşı yapılan bu en geniş operasyonun hemen ertesinde 14 Orgeneral ve Oramiral Genelkurmay Başkanının Başkanlığında Karargahta bir araya gelir. Dahası, oluşan çok ciddi durum gündemi ile toplandıkları, resmi açıklama ile kamuoyuna duyurulur.
Tam bu süreçte Cemil Çiçek de İspanya’da olan Tayyip Erdoğan’ın buyruğu ile apar topar Genelkurmay’a gider.
Uçan kuşlara bile laf yetiştirmesi ile ünlü Başbakanımız, bu olay hakkında tamı tamına 48 saat susar.
Akabinde Çankaya Köşkü’nde malum zirve gündeme gelir!
Erdoğan ve Başbuğ ellerinde belge dolu çantalarla Cumhurbaşkanının yanında karşı karşıya gelmiş gibi bir görüntüye girerler...
Zirve sonunda çok ilginç bir şey olur ve uzlaşmayı çağrıştıracak şekilde üçlü, baş başa öğle yemeğini yer!
Aynı gün tam zirve sonrası saatlerde bir başka enstantane!
Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Karaman, Ergenekon’dan sorumlu İstanbul Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Turan Çolakkadı ile İstanbul Four Seasons Otelinde bir araya gelir.
Keza, Karaman’ın Ergenekon tutuklamalarını yapan hakim Ali Efendi Peksak ile de görüştüğü ileri sürülür.
Gazeteport bu iki görüşme konusunu Ahmet Karaman’a sorar.
Gazeteport’un aldığı yazılı cevap şudur:
- Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Karaman’ın Turan Çolakkadı ile Four Seasons Otelinde görüşme yaptığı doğrudur ancak konuşulan konu Hrant Dink davasına duruşma salonu teminidir... Müsteşar Karaman’ın Hakim Peksak ile görüşmesi ise söz konusu değildir.
Şimdi sormaya başlayalım:
Bu görüşme niçin otelde yapılmıştır?.. Efendim Müsteşar o otelde kalıyordu cevabı ile bu soru cevabını
buluyor mu?
Kuşkusuz bu buluşmayı önemli kılan zamanlamasıdır.
Müsteşar Karaman ile Savcı Yardımcısı Çolakkadı, Kuvvet Komutanları ve diğer generaller gözaltı sürecinde ve de bazıları sorgulanırken buluşuyor.
Düşünün, böylesine önemli bir sorgu esnasında Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve Ergenekon’dan sorumlu savcı yardımcısı Hrant Dink davasına salon ayarlanmasını üstelik otel odasında konuşuyor!
Hadisenin bir başka boyutu:
Ankara’da Çankaya Köşkü’nde zirve yeni bitmiş ve yemek yenmektedir. İşte bu yemeğin birkaç saat sonrasında sabaha karşı gözaltına alınan Kuvvet Komutanları hakim tarafından değil, gözaltı kararını veren savcılık tarafından hakime sevk edilmeksizin serbest bırakılıyor... Sahi savcılık tutuklama sevkine bile gerek görmedi ise koca koca kuvvet komutanlarını sabaha karşı polis zoruyla niye aldırttı o zaman? Anlayamadığım bir başka şey de onlar serbest bırakılırken astları niçin tutuklandı?
Şimdi birileri çıksa ve Çankaya
Köşkü’ndeki zirvede yine paslaşmalar oldu, olanlar onun gereği dese ne
cevap verilecek?
Ben yorum yapmıyorum, yorum
sizin efendim.

İZİN YOK...
AKP 28 Şubat’a niçin dokunmuyor?
İstismara sıra geldi mi mangalda kül bırakmıyorlar ve 28 Şubat’ın zulüm olduğunu söylüyorlar ama iş ondan hesap sormaya geldi mi kılları kıpırdamıyor. Düşünün 2003’de güya tasarlanan ama gerçekleşmeyen sözde darbe için onlarca generali içeri tıkarlarken, 28 Şubatçılarla ilgili tek bir tasarrufları yok. Sadece o da değil, 2007 Nisan’ında muhtıra veren Yaşar Büyükanıt da dışarıda. Büyükanıt’a hesap sormak şöyle dursun 1 trilyonluk makam aracı hediye ettiler... Peki ama niye? Amacınız darbelerden hesap sormaksa, olmayanlardan değil, önce olanlardan başlasanıza! Yok onu yapmıyorlar!.. Peki ama niçin mi? ABD istemiyor da ondan! Bunların darbe karşıtlığı ABD’nin izin verdiği kadardır.

TESADÜF...
Toprak’ın Köşkü’nden
sonra Uzan’ın hazinesi de Remzi Gür’de!

Remzi Gür’ü biliyorsunuz, Başbakan Erdoğan’ın çocuklarını ABD’de okutan ünlü işadamıdır. Remzi Gür’ün ismi, hatırlayın 367’yi bulma sürecinde de gündeme gelmiş ve CHP Kastamonu Milletvekiline rüşvet teklif etmekten hüküm giymişti... İşte bu isim, çok ilginç satın almalarla gündemdedir. Önce Halis Toprak’a ait İstanbul Boğazı’ndaki en değerli yapı olan Aslanlı Köşk’ü TMSF’den kelepir fiyatına almıştı ki bu satış Toprak tarafından yargıya taşındı. Bitmedi; Remzi Gür, Cem Uzan’ın hazinem dediği çok sayıda tablo ve antikalarına yine komik denecek fiyatla yani 182 bin lira ödeyerek sahip oldu. Burada altı çizilmesi gereken husus, satışı yine TMSF’nin yapmasıdır... Nasıl oluyor da TMSF’deki bu ilginç satışları bu kişi alıyor? Kuşkusuz ihale belki kuralına şeklen uygundur ama sorarım size Başbakan’ın bu kadar yakını olan birinin talip olduğu bir satışa kim, hangi cüretle teklif verebilir?..

OYALAMACA...
Yapay ve gerçek depremler!
Elazığ’daki deprem hadisesi bu felakete karşı nasıl hazırlıksız olduğumuzu gözler önüne seriyor. Japonya’da 7 şiddetindeki depremde bile görülmeyen hasar ve kayıplar bizde 6 şiddetindeki depremle oluyor. Bunu önlemek için yapılması gereken laf değil, iş yapmak yani deprem kuşağındaki yapıları kuvvetlendirmektir. 8 yıldır iktidarda olan AKP bırakın kırsalı kuvvetlendirmeyi, depremin eşikte olduğu İstanbul’da bile çivi çakmıyor ve yapay depremlerle ahaliyi oyalıyor. Yıllardır istisnasız her gün yaratılan yapay tartışmalarla koca bir ülkenin enerjisi yok ediliyor. Oysa bu enerji üretime, işsizlik ve yoksullukla mücadeleye ve de depreme karşı önlem almaya harcansa, Japonya’nın izinde olacağız...

Yazarın Diğer Yazıları