Ot yolan aslan!
“Ben çocukluğumun Şamil’i değilim. Artık yeleleri kesilmiş aslan gibiyim. Eski Şamil olsaydım, çok adam nasibini alırdı. O günkü ruh hâlim bugün olsa Tuncay Özkan hayatta olmazdı!”
Üç yıl önce Aksiyon’da yayımlanan bu sözler şimdi AKP’de ‘ot toplayan asker’ milletvekili Şamil Tayyar’a ait...
Eski delifişekliğini vurgulamak için bu örneği veren Şamil, aynı röportajda ifade ettiğine göre Muharrem Sarıkaya’yı da az daha Meclis’te dövecekmiş ama Sarıkaya ‘pısınca’ bir şey yapmamış!.. Kendisini tanıdığım Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi - o zamanki adı Basın Yayın Yüksek Okulu- yıllarıyla ilgili şu kesiti açıklayıcı olması bakımından iktibas etmekte fayda var:
“İstemediği hâlde bütün yollar gazeteciliğe doğru iter Tayyar’ı. Uzun süre tartışma yaşayacağı, karşılıklı suçlamalara, polemiklere gireceği Tuncay Özkan’la da üniversitede tanışır. O dönemler Tuncay Özkan fazlasıyla politizedir. Devrim çocuklarını örgütler, öğrenci derneklerini kurar. Tayyar ise eskiye nazaran daha ağırbaşlıdır. Siyasi olarak aktif değildir. İhtilalden sonra 15 gün hapis yatması onu bu tür olaylardan geri çeker. Farklı görüşlere sahip olsalar da en ufak bir sürtüşme yaşanmaz aralarında.”
Bu bilgiler kısmen doğrudur... Sınıf arkadaşım Tuncay solcu, Şamil ise var olduğu söylenen ‘ülkücü’maziden kopuk, ileride ‘ot yolmaya hazır’ bir profildi... Aradan bir kaç yıl geçti, herkes gazetecilikte kendi kulvarında yola koyuldu... Kamuouyu hem ikisinin sert kavgasından doğan atışmalar sonucu, hem de Ergenekon soruşturmasına gidecek yoldaki yazı ve iddiaları dolayısıyla gazeteci Şamil Tayyar’ı tanımaya başladı... Aralarındaki gerilim her geçen gün arttı...
Bir sabah fakülteden ortak arkadaşımız aradı ve “Şamil’in Star’daki yazısını okudun mu?” dedi... “Hayır” cevabını alınca “Bir oku, senden bahsetmiş, senin üzerinden Tuncay’ı tehdit etmiş” dedi... Gazeteyi aldım ve okuldan sonra hiç görmediğim, yaklaşık 20 yıldır telefonla dahi konuşmadığım Şamil, Tuncay Özkan’a üniversite yıllarıyla ilgili göndermede bulunarak “Seni Servet’e havale ediyorum” diye yazmış... Tuncay’la olan kavgasında belli ki sözde ‘caydırıcılık’ sağlamak için bu yola başvurmuştu ve Aksiyon’daki röportajda da Tuncay Özkan’la en çok benim ‘kapıştığımı’ söylemişti...
Hayat böyle bir şey işte... Okulun ilk yılından sonra yolumuz hemen hemen hiç kesişmeyen birisi adımı rahatça kullanabiliyordu... Oysa Tuncay’la zaman zaman karşılaşıyorduk... Siyaseten aynı çizgide olmasak bile, Tuncay’ın bana karşı tavrı hep dürüstçeydi, ince hesaplar değil, karşılıklı hakkaniyet içeriyordu... Hatta bu olay üzerine kendisiyle telefonla görüşmüş, Şamil’in bu yaptığından rahatsızlığımı bilmesini istemiştim... Çünkü içine milyonda bir de olsa ‘danışık’lı olabileceği şüphesi düşerse üzülürdüm... Tuncay telefonlaşmamızdan çok mutlu olmuş ve “Ben milliyetçiyim, biz kardeşiz” demişti...
Şimdi birisi Silivri’de, diğer Meclis’te... Fikrine katılırsınız ya da katılmazsınız, Silivri’deki Tuncay misyonu üzerinde ısrarla duruyor... Meclis’teki Şamil de, kendi ifadesiyle, el kaldırıp indirmekten başka misyonu olmadığını itiraf ediyor!.. Ve yaptığı işi ‘ot yolma’ya benzeterek ilâve ediyor: “Askerler çok düşünmesin, kafayı da meselelere yormasınlar diye boş zamanlarında ot yoldururlar. Bizim aslında milletvekili olarak yaptığımız da parlamentoda biraz ot yolmanın dışında fazla anlam taşımıyor!”
Aslında bu söz Meclis’e ve milletvekillerine, özellikle de ‘kendi durumunu ifşa’çerçevesinde AKP milletvekillerine hakaret anlamı taşıyor... Ama o milletvekilleri ‘düşünmesinler diye kendilerine ot yoldurulan askerler’pozisyonundan mutluysalar problem yok demektir... (Bu durumda AKP milletvekili aday adaylarını mülâkata aldığında orada adayların nasıl imtihan edildiğine dair sahneyi gözünüzde bir canlandırın!..) Ya da ‘el kalıdırıp indirme’yi dünyanın en önemli misyonu sayacak kişiler milletvekili seçilmişse buna bir ‘nimet’gibi de bakılabilir... Sizin yerinize başkaları düşünecek, siz ‘efkârlanma’ zahmetinden kurtulacaksınız!.. Bundan iyisi, başkanlık sisteminde kayısı!..
Yine de Şamil gibilerin olumlu taraftan bakması lâzım... ‘İleri demokrasi’lerde ot yolmak, ‘yolunan ot’ olmaktan daha makbuldür... Ayrıca ‘el kaldırmak’, ‘baş kaldırmak’tan risksiz ve siyaseten daha kârlıdır...