İstanbul'da doğduğunu, 1923'te, 4 yaşındayken Türkiye'den ailesiyle birlikte ayrıldığını belirten Mualla Emine Danyeri Lyoen, "12 Temmuz 1919'da doğdum. 4 yaşında Fransa'da ailemle beraber yaşamak için İstanbul'dan çıktık. Ben küçükken gitmek istemedim. Dönemin Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa'nın torunu oluyorum" dedi.
Fransa günlerini anlatan Mualla Emine Danyeri Lyoen, "2 kız kardeşim vardı. Beraber Fransa'da büyüdük. Paris'te yaşadık. Annem vefat etti, sonra büyükannem, babam, 2 kardeşim vefat etti ve böylece yalnız kaldım. O zaman yalnızlık güç oldu. Fransız birisiyle evlendim ve çalıştım. Uzun yıllar Arabistan Elçiliği'nde çalıştım. Fransız eşim de maalesef 3 yıl önce öldü. Yine yalnız kaldım" diye konuştu.
'TEK İSTEĞİM TÜRKİYE'DE ÖLMEK'
Yaşadıklarını anlatırken duygulanan Lyoen, "Hiç çocuğum olmadı. Çünkü 40 yaşında evlendim. Benim 3 yeğenim vardı. Yeğenim Mediha ve Fethiye Hanım benle meşgul olmadılar. Ama Adile Hanım işlerimi tam yaptı. Adile Hanım olmasaydı, vaziyetim çok kötü olacaktı. Adile Hanım 'Benimle İstanbul'a gelir misin?' dedi. Ben de hemen kabul ettim ve şimdi Adana'dayım ve çok memnunum. O bana kızım gibi geliyor. Memleketimi görmeyi çok istiyordum. Ölümüm bile toprağımın üstünde olsun. Çünkü bizim bir mezarlığımız vardı. O mezarlıkta Hasan Hüsnü Paşa'nın mezarı vardı. O da ailesine mezar ayırtmış. Benim de o mezarlıkta yerim var. Çünkü Hasan Hüsnü Paşa, annesine, babasına, çocuklarına ve hizmetçilerine hep bu mezarlıkta yer ayırtmıştı" diye konuştu.
'İNSANIN KÖKÜ AĞIR BASIYOR'
Sultan 2'nci Abdülhamid'in soyundan gelen ve Mualla Emine Danyeri Lyoen'in yeğeni olan Ayşe Adile Nami Osmanoğlu Tars ise şunları kaydetti:
"Teyze zaten anne yarısı sayılıyor. Onun için bir evladın yapması gerekeni yaptım. Eşi vefat ettikten sonra teyzem çok yalnız kaldı. Fransız eşiyle teyzem, Türkiye'ye 2-3 defa gelmişti. İnsanın ne olursa olsun kanı, kökü ağır basıyor. Yabancılar hiçbir zaman bizim gibi ailelerine belki de aynı şekilde sahip çıkmıyorlar. Çok yalnız kalınca teyzem, ben de sık sık Fransa'ya gittim ve onunla ilgilenmeye başladım. Baktım, ben nasıl olsa Adana'da yaşıyorum. Çevrem de var. O zaman niye teyzem benim yanımda olmasın. En sonunda eşimle beraber karar verdik. Ona bu teklifi sunduk. Onun da zaten en büyük isteği buydu. En büyük isteğiydi Hasan Hüsnü Paşa Türbesi'nde gömülmek. Buraya gelince de baktı ki çok sempatik bir aile var. Bizi sevenler onu da çok seviyor. Hayata döndü. Şimdi ikinci baharını yaşıyor."