Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Osmanlı olmak kolay mı?

İnsanlar çok rahat kullandıkları kelime ve cümleler üzerinde düşündükleri zaman yaptıkları yanlışları görür ve hayrette kalırlar.
“Osmanlı Dış Politikası uygulayacağız” veya “Osmanlı olacağız” beyanları da çok kullanılan ama az düşünülen güzelliklerdendir.
Osmanlı nedir? Osmanlı Devlet-i Aliyye’dir. İmparatorluk değildir. İmparatorluk sömürür, ezer. Devlet-i Aliyye, lütuf ve ihsan eder. Kudreti ölçüsünde zengindir, bereketlidir. Hoşgörü, devletin siyasetinin temel ölçüsüdür. Dinde zorlama yoktur.
Devleti kuran iradenin temeli olan Kur’an’ın emirleri; din ve vicdan hürriyeti, mülkiyet hakkı, çalışma ve üretme hürriyeti gibi güzellikler, devlet sınırları içinde eksiksiz uygulanmıştır.
Yüce peygamberimiz; “Diğer ümmetlerden daha ileri, güçlü silahlara sahip olmayan ümmetime şefaat etmem” diyor. İşte bu emrin ışığında; teknolojiye, sanayiye büyük önem verilmiştir. Osmanlı tekstilde ve silah sanayinde fevkalade gelişen bir büyümeyi takip etmiştir. Harp stratejilerine topu sokmuş, nice zaferi topun tehdidinden doğan psikolojik üstünlük ve karşı cepheyi delme gücünden elde etmiştir. Osmanlı Devleti büyük bir ekonomi, teknik ve askeri güçtür. Bu sayede Kanuni devrinde Hint Okyanusu’nda 19 yıl tam teçhizatlı bir donanmayı hazır tutmuş, Cava Adası Müslümanlarını Haçlı Hollanda saldırılarına karşı korunmuştur.
Osmanlı, gücünün en zayıf döneminde bile, 16 yıl savaşı omuzlamıştır. Trablus, Balkan, I. Cihan Harbi ve Kurtuluş Savaşlarının finansmanını sağlamak kolay iş midir?
Osmanlı Müesseseleri (kurumları) fevkalade güçlü idi. Toprak düzeni, üretim planlaması, hayvancılık dört başı mamur bir tarım hayatı sağlıyordu.
Esnaf Ahi Teşkilatı dünyanın en eski kalite kontrol düzenine sahipti. Sanatkar korunuyor ve bol mal üretimi için teşvik ediliyordu. Ordu hem savaş hem üretim için teşkilatlanmıştı. Maliye; vergi toplayan ancak, kaynağı güçlendiren, kurutmayan bir dikkat içindeydi. Kültür ve eğitim kurumları “mükemmel” denilmeye layık bir anlayışa sahipti.
Dergahlar, tekkeler devirlerinin fikir kulübü olarak insanı önce kendine karşı hür kılan bir eğitim veriyor, sorumluluk anlayışını ileri aşamalara taşıyordu.
Bacıyan-ı Rum; gönüllü kadın kuruluşu olarak toplumun pek çok sorununu çözüyordu.
Osmanlı’da musiki, şiir, edebiyat, süsleme sanatları ve mimaride zirve eserler verilmiştir.
1402 Ankara Savaşı’nın galibi Timur, Osmanlı kurumlarını yenemeyeceğini anladı ve Asya’ya geri döndü.
Bu kısa değerlendirmenin sonucunda; bugüne gelirsek; dünyanın büyük teknoloji üreten ülkeleri ile rekabet gücümüz var mı? Dış ticaret açığımızın temelinde teknolojik geriliğimiz olduğunu niye görmüyorsunuz?
Osmanlı dış politikasının takipçisi olacağız, İslam Alemi’nin lideri biz olmalıyız iddiasıyla her yere burnunu sokmak gülünç olmaktır. Biraz ekonomi tarihi ve biraz iktisat politikası okursanız Osmanlı’yı Amerika’nın keşfinden sonra Avrupa’ya gelen gümüş ve altının yıktığını anlarsınız. (F.Braudel’in 25 yıl süren araştırmalarının sonucunda yazdığı. “Akdeniz’in Ekonomi Tarihi” .)
Özellikle siyaset adamları kendilerini, olduğu gibi gösteren aynalarda seyretmelidir. Alt yapısı olmayan büyüklük hayalleri küçüklükle biter... “Küçük insanların büyük gururları olur” diyen Voltaire haksız mıdır?
Yazımızı Hacı Bayram-ı Veli’nin hikmetiyle mühürleyelim:
“Kibir bele bağlanan taş gibidir. Onunla ne yüzülür ne uçulur!” Ve ne de “Osmanlı’nın büyüklük sırları” anlaşılabilir.

Yazarın Diğer Yazıları