Bünyamin ÖZTÜRK / ANKARA
PKK terörünün en yoğun olduğu dönemde Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı Komutanlığı yapan ve önemli başarılara imza atan emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu, "terörle etkin mücadele ediliyor mu?" sorusuna, "Böyle dalgalanan bir siyasi irade olduğu zaman mücadele sarsılır" diye cevap verdi. Efsane komutan Pamukoğlu, "İktidar partisinin oy kaygısıyla ortaya koyduğu tutumla bu sorun çözülmez" diyerek net konuştu.
Terörle etkin mücadele yürütülüyor mu?
Etkin bir mücadelenin başlıca şartları var. Birincisi asla taviz vermeyecek siyasi irade olmalı. İkinci mücadelenin tarzına uygun istihbarat örgütlenmesi oluşturulmalıdır. Bir diğeri ise kırsalda ve yerleşim alanlarında buna uygun örgütlenme yapısı kurulmalı. Ama bütün bunların mutlaka tek elden yürütülmesi lazım. Böyle dalgalanan bir siyasi irade olduğu zaman mücadele sarsılır. Zafer mutlaka savaş meydanında kazanılır müzakere masasında savaş kazanılmaz. Terör örgütü PKK ile mücadelenin üzerinden 30 küsur yılı geçti. Artık halat çekme oyunu gibi oldu ve daha da kötüye gidecek gibi duruyor. Sadece 16 Nisan'dan bu yana hemen hemen her gün şehit ve yaralı haberleri geliyor. Bu mücadele böyle gitmez. Yukarıda ifade ettiğim şartlar yerine getirilmeden ve hakkıyla yapılmadan bunun sonu getirilemez. Örgütün Kuzey Irak'ta aktif kampları duruyor. Son 3 aydırHakkâri Çukurca bölgesinde mutlaka bir şeyler oluyor. O bölgeye sızmalar Zap Kampından oluyor. Aylardır her hafta Hava Kuvvetleri Zap Kampını vuruyor. Üzerinede 'Şu kadar mevzi yok edildi' diye açıklama yapılıyor. O zaman bunlar nerden geliyor? Eskiden Irak'tan sızmalar olurdu şimdi de bir Suriye ortaya çıktı.
DEHLİZLERDE TEK TEK ARAMALAR YAPILMALI
Hava Harekatları çözüm değil mi?
Hava harekâtlarının hiçbir katkısı yok. Bunu bizzat gördüm. Teslim olan PKK'lılar sorgularında bunu anlatıyorlar zaten. Çünkü onların da kendilerine göre haberleşme sistemleri var. Biz keşif için uçtuğumuzda hava operasyonu anlıyorlar. Zaten bölgede dev gibi dehlizler var. O nedenle bizzat operasyonla yakalanmaları gerekiyor. Dehlizlerde tek tek aramalar yapılmalı. Bunlar yapılabilir. Ama arkanızda şaşmaz bir siyasi irade olmalı. Mesela son zamanlarda yine dolaylı olarak tekrar sözde çözüm sürecine gidilebilir yönünde ifadeler kullanılıyor. Hala böyle bir garabet nasıl dile getiriliyor anlamak mümkün değil. Her gün birkaç şehit haberinin geldiği bir dönemde bedelli askerliği konuşuyorlar. Bu akıl almaz bir şey. Ankara'da oturdukları yerden bu konuyu gündeme getirenler var. Terörle mücadele eden askerleri bu konunun nasıl etkilediğini düşünemiyorlar.
Bir yandan dolaylı yollardan sözde çözüm süreci gündeme getiriliyor diğer yandan bedelli askerlik ortaya atılıyor. Gecesini gündüzüne katarak o mücadeleyi verenlerin de bir insan olduğunu unutuyorlar. O insanların ruhunu anlıyor gibi görünüyorlar ama ben çok da bilincinde olduklarını zannetmiyorum. Askerlere moral veriyoruz görüntüsü altında bölgeye giderek bir tepede görünüp, askerlerle yemek yemekle olmaz bu işler"
SIRA TÜRKİYE'NİN GÜNEYİNİ KOPARMAYA GELECEK
ABD'nin amacının sözde Kürdistan olduğunu biliyoruz. Bunun Türkiye'ye yansıması ne olur?
Kuzey Irak'ta Barzani referandum yapacağını söylüyor. Amerika ve İngiltere'nin haberi olmadan o bölgede yaprak kımıldamaz. Sözde Kürdistan'ın kuruluş tarihini bunlar belirleyecektir. O gün geldiğinde Amerika, Barzani ve Suriye'deki PKK/YPG'yi yan yana getirecek anlaşın ve devletinizi kurun diyecektir. Daha sonra İran'ın bize komşu olan batı kısmından da toprak talep edeceklerdir. Ardından sıra Türkiye'nin Güneyini koparmaya gelecektir. Şimdilik görmezden geliniyor olsa da bu kaçınılmaz. 'Herkesin kendi devletini kurmak hakkı vardır' diyerek, insan hakları kılıfıyla o bölgeyi de aşağıya katacaklar. Bunu zaman içinde kesinlikle yapacaklar. Yapılması gereken şey şu; Kırsalda ve meskûn mahalde kesinlikle bir tek PKK'lı kalmamalı. Ama benim gördüğüm bu örgütlenme yapısı, çarpışma düzenleri ve bu istihbarat yapısıyla bu gerçekleşemez. Ama en başından da söylediğim gibi keskin bir siyasi irade olmalı. İktidarda olan siyasi partinin oy kaygısıyla ortaya koyduğu günü birlik politikalarla bu mümkün değil. Gerçek bir vatanseverlik duygusu ile hareket edilmeli. Ben bunun olmaması için bir engel görmüyorum. Fakat o bölgeden yüksek oy alırım düşüncesi ile hareket ederseniz olmaz. Bunun kadar zararlı bir şey olamaz.
DARBE GİRİŞİMİNİN SİYASİ AYAĞI ORTAYA ÇIKARILMALI!
FETÖ Darbe girişiminin 'Çatı Davası'nı takip edebildiniz mi?
Darbe girişimine fiiline katılanların yaptıkları anlattıklarına göre o gece eylemde bulunanların bir direktif aldıkları ortada. Ama mahkemede topluca inkâr ediyorlar. Bir talimata uyar gibi 'görmedik duymadık bilmiyoruz' diyorlar. Bir de o gün bir Binbaşının MİT'e ihbarda bulunması sonrasındaMİT Müsteşarı ve Genel Kurmay Başkanı'nın bir araya gelmesi ve uzun süre görüşmeleri çok kritik. Arada açıklanamayan bir 6,5 saat var. Lüzumsuz kaybedilen çok zaman var. Haber gelmiş, belli ki bir darbe olacak. Yapılacak şey şu olmalıydı; Genel Kurmay hemen ordu komutanlarına telekonferans çağrısı yapacaktı. 'İkinci bir emre kadar ne bir araç çıkacak, ne bir uçak uçacak, bir tek asker bile nizamiyeden çıkmayacak, herkes ordusunun başında olacak, kesin emrimdir ve emrin uygulandığına dair bana rapor vereceksiniz' demeliydi. Bunu yapmak 15 dakika ancak sürerdi. Hiçbir şey olmazdı o zaman. Ben arada geçen zaman içinde yok sizi Pensilvanya ile görüştürelim, yok şöyle yapalım, şunu arayalım gibi saçma sapan iddiaları yıllardır üniforma giymiş biri olarak anlayamıyorum. Bunu biri izah etsin. Bu kadar insanın ölümü ve yaralanması engellenebilirdi. Darbe girişiminin hem siyasi hem de askeri ayağı ortaya çıkarılmalı ve yargılanmalı. Tabi FETÖ'nün askeriyeye bu şekilde yerleşmesine sebep olanlar da yargılanmalı. Eğer o sendendi, bu bendendi denilirse bu yargılamalarla gerçek bir sonuca ulaşılamaz. Bundan sonra ilerde yapılabilecek olan hareketlerin de önünü kesmez.
İHMALİ OLAN HERKESTEN HESAP SORULMALI!
Manisa'da aynı birlikte 4. kez yüzlerce asker zehirlendi. Bu konuda görüşleriniz nelerdir?
Cumhuriyet tarihinde böyle bir şey olmamıştır diye sıklıkla kullanılan bir söz var. Aynen bu olay için kullanılabilir. Aynı kışlada hem de 4 kez yaşanan vahim bir sorumsuzluktur. Burada bir görev ihmali var. Asker, sivil, ihaleyi alanlar ve verenler, kışladaki komutanlar dahi hepsi yargılanmalı. İlk defa oluyor bunlar. Eskiden kışlalarda yemeklerin dağıtımı, kontrolleri, nöbetteki amirlerine kadar çok disiplin isteyen bir işti. İhaleyi vermeden önce şirketlerin geçmişine bakılırdı. Kışlaya gelen sebze, meyve ve etin bir standardı olurdu. Daha önce muayene komisyonu denilen bir komisyon vardı. Genellikle levazım müdürlerinden ve ilgili kişilerde oluşan bir heyetti. Bu heyet her gelen gıdayı kontrol ederdi. Mesela bizim dönemimizde çoğu kez et uygun olmadığı için geri çevirdiğimiz olmuştur. Denetleme mekanizmaları iyi çalışsa bunlar yaşanmazdı. En vahim olanı da 1 ayda 4'üncü kez olması. O çocuklar size emanet. 2017 yılına gelmişiz, böyle bir şey olabilir mi? Asla tutar tarafı yok. Bugün ülkenin içinde bulunduğu koşullarda olacak iş değil. Akıl kabul etmez bunu. Üzerine çok hızlı gidilmeli ve ihmali olanlardan hesap sorulmalı.
ORTADOĞU'DA ASLA TARAF OLMAMAK GEREKİR
Körfezde yaşanan Katar krizinin ardından Türkiye'nin asker göndermesi çok eleştirildi. Siz nasıl değerleniyorsunuz?
Amerika, NATO'ya Baltık'ta donanmalarla tatbikat yaptırdı. Sonra Polonya'da askeri tatbikatla gövde gösterisi yaptı. Son dönemde ise bizim boğazlardan geçerek Karadeniz'de bir donanma tutmaya çalışıyor. Amerika saman altından su yürütüyor diyeceğim ama resmen samanın üstünden çamur akıyor. Kuşatıyor bu bölgeyi. Amaç, Rusya'yı Avrupa istikametine tamponlamak. Bir de İran'ı kuşatıyor. Bu kuşatmayı Sünni Müslümanlardan oluşan bir ordu meydana getirerek yapıyor. Bu planın bir parçası olan Katar'da fitil ateşlendi. Katar ile İran'ın ilişkileri gözden kaçmamalı. Bir bakıma İran'a ayağını denk al, sıra sana geliyor mesajı veriyor. Bütün bunları yapan Amerika askeri anlaşma yapıyor. Sonra da müzakere yapalım diyor. Sonuç olarak bu bölgede hiçbir meselenin asla tarafı olmamak gerekir. Yarın döner ve sarmaş dolaş olurlar. Bizim bu çekişmelerden uzak durmalıyız.'Ticaret yapıyoruz ve para kazanacağız' deniyor. En sonunda hesaplayamayacağın kadar can ve para kaybına gireceğin işlerden uzak duracaksın. Türkiye'nin dış politikasında köprünün korkulukları yok.
İKTİDAR CHP'NİN YÜRÜYÜŞÜNDEN KORKUYOR
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ankara'dan başlattığı Adalet yürüyüşünü var. Destekliyor musunuz?
Ben muhalif bütün hareketleri olduğu gibi bu yürüyüşü de destekliyorum. Muhalefet olmadan demokrasi olmaz. Anayasaya göre toplantı ve gösteri yürüyüşleri bir temel haktır. CHP'nin yaptığı da bu hakkı kullanmaktan ibarettir. Yürüsünler ne var ki bunda? Ama hükümet korku duyuyor, kaygılanıyor. Çünkü kendilerine güvenleri yok. Aslında yürüyüş ve toplantı bir eleştiridir. Can sıkıcı olabilir ama faydalıdır da. Vücuttaki bir ağrı gibi düşünün, ağrı hangi organda rahatsızlık olduğunu gösterir. Sizde ona göre tedavi uygularsınız. Bunlar neden yürüyor diye sorgulamaya gerek yok. Ülkenin yarısı adaletin olmadığına inanıyor. Bu normal bir durum değil.
İNSANLAR İZLEMEYE DEĞER IŞIK BEKLİYOR
Topluma göre gözlemlediğim kadarıyla partiler rutine döndü. Artık ne iktidardaki ne de muhalefetteki partiler halka, özellikle de gençlere bir heyecan ve umut vermiyor. Geçtiğimiz referandumda gençlerin yüzde 64'ü hayır kullandılar. Bu çok önemli bir ayrıntı. İnsanlar yeni bir siyasi hareket bekliyorlar. Gençler Türkiye'de siyasi kıtlık olduğunu düşünüyor. Belki bu sözcük her şeyi anlatabilir. İzlemeye değer bir ışık bekliyorlar. Bunu kimler yapar önder kim olur derdinde değiller ama bu beklenti içindeler.