"Ortalığı ROK götürüyor"
Meral Akşener liderliğinde kurulan yeni partinin ismi açıklanan ilk kurucularından, 15 Temmuz gazisi, kumpas mağduru emniyet müdürü Fatih Eryılmaz, trajik bir anekdot anlattı:
"Yıllar önce, daha nişanlıyken "yol soracaksan polise sorma" diye uyarırdım eşimi; "sorduğun polis FETÖ'cü olabilir, beni tanıyıp, seni yanıltabilir; git başkasına sor!"
15 Temmuz sahibini arıyor
Ümit Özdağ, "AKP, FETÖ ile mücadelede ciddi olsaydı kurucularımız arasındaki birçok isim siyasete girmek yerine devlette bu mücadeleye hizmet etmeyi tercih ederdi" demişti geçenlerde size de aktardığım sohbetimizde.
"FETÖ" denen yapıya çocuk yaşından itibaren bu denli mesafeli durmuş Eryılmaz'a sordum:
- Öyle mi?
- Şu anda sallapati gidiyor. Saklamak için ya bilgi kaynaklarını kapatıyorlar ya da yanlış bilgi bombardımanına tutuyorlar. Ortalığı ROK götürüyor. Cumhurbaşkanımızın "at izi it izine karıştı" dediği bu... Bütün yapımlar temelden, yıkımlar üstten başlar. Bakıyorum KHK'ya, en alttaki düz işçi atılmış. Devlet ajanla çalışmaz suçluysa atılsın ama önce örgütün lider kadrosu vurulmalıydı. Bu hiyeraraşi gözden kaçırıldı.
En iyi örnek Nazilerle mücadele
"15 Temmuz sahibini arayan devrim gibi; hâlâ bulabilmiş değil. Halk iktidara, 'Ben sana oy verdim, irademi kimseye devredemez, ipotek edemezsin. Devlet, cennete-cehenneme giden bir varlık değil 'namaz-niyaz' diye riyakarlık yapma, ehliyetine göre en iyi kim yönetiyorsa görevi ona ver' dedi. Bu mesajları kim alırsa, iktidar onun" diyen Eryılmaz'a göre "Amerika'yı tekrar keşfetmeye gerek yok":
- 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya Nasyonel Sosyalist Parti'yle mücadele için kanun çıkardı. "Bu mücadele Anayasa'ya aykırı sayılamaz" diye bir ilke koydu ama altını da bilimsel ve hukuki zeminle doldurdu. Toplum, basın, politika, kültür, ekonomi gibi çeşitli masalar oluşturdu. Bu masalarda çalışacak olanlara "hayatlarının hiçbir döneminde bu ideolojiyle yan yana gelmemiş olmak" ve "hukuk nosyonuna sahip olmak" şartı koştu. Suçu tanımladı; suçluları "naziler", "militanlar", "aktivistler", "sempatizanlar" diye derecelendirdi ve her biri için ayrı bir cezalandırma, ihbar, ıslah mekanizması oluşturdu. Bizim de yapmamız gereken bu. Kötü aletle iyi iş yapılmaz; bizde FETÖ'yle iltisaklı olanlar FETÖ soruşturması yaptı. İçlerinde kendini kurtarmak için başkasını suçlayan var. Gece kuzuyu yiyip gündüz çobanla ağlayanlar misali; önce hiç ilgisi olmayanları suçlayıp sonra "bakın haksızlık" diye bağırıyorlar ki halkta güven kaybı oluşsun. Yurtdışı lobileri ülke lobisinin önüne geçmiş durumda...
***
"Hesabını evlatlarımızın kanıyla öderiz!"
Çiçeği burnunda mensubu olduğu siyasetteki hedefini de sordum Eryılmaz'a:
- Partide görev pazarlığı yapmadım. Hayata bakışım devletin bekasıyla ilgilidir. Irkçı kürtçüler, liberal hainler ve vatansız dinbazlar; biri "vatanım namaz kıldığım yer" dedi, diğeri "faşist devlet"... Milletin kafasını kirlettiler. Kurumlar, kavramların ete kemiğe bürünmüş halleridir. Bu sebeple benim için en acil mesele devleti ayakta tutan kurumların temizlenip, liyakate dayalı olarak yeniden ayağa kaldırılmasıdır... Cumhuriyetin 100'ncü yılına doğru büyük bir çarpışma bekleyen biri olarak, öncelikli hedefim, "senin saçın sarı, gözün yeşil" demeden, Atatürk'ün "asıl olan iç cepheyi sağlamlaştırmak" parolası doğrultusunda çalışmak. Bunu yapmazsak hesabını evlatlarımızın kanıyla öderiz. Gözümüzün önünde Suriye örneği var; devleti olmayanın hiçbir şeyi olmuyor. Orada mühendis, doktor, avukat gelmiş burada kağıt topluyor. Kadınlar 5 bin liraya satılıyor. Kaldı ki, Balkan Harbi'nden, Mütarekeden sonra görmüştük biz bunları; üç tane hatırat okusalar öğrenirlerdi, hiçbirini yaşamaya gerek yoktu.
***
Adli Tıp'a hâlâ dokunulmadı
"Yüz metre öteden FETÖ'nün kokusunu alan" Eryılmaz, Adli Tıp ve Kriminoloji'nin temizlenmesi konusunda geri kalındığı kanısında:
- Hâlâ bu soru hakkıyla sorulmadı: Neden Adli Tıp ve Kriminoloji üzerine bunlardan başkası çalışmaz? Çünkü şeytanlıkta kendilerini geliştirdiler. Buralar, delil değerlendiren, delil gerçek mi değil mi raporunu veren yerler. Ben cinayet polisiyim, burada oturuyoruz, içtiğiniz bardağı alıp cinayet mahalline bırakabilirim, bantla parmak izinizi alıp başka yere koyabilirim; sonra anlatın kendinizi... Oralara daha tam temas edilmedi.