Ortadoğu'nun değişmeyeni
Ortadoğu'nun değişmeyeni kan ve baruttur. Bilinen tarihinden beri Ortadoğu'nun kaderi budur.
Her şeyi bir tarafa, Haşhaşîler nereden çıktı?
ABD, İran Şiasının ve İran Şiası yayılmacılığının sembol ismi Kasım Süleymanî ve yayılmacılığın Irak kolu Haşdî Şa'bî'nin liderlerinden birini öldürdü.
Ön bilgi: Arapça kelime ve terkipleri ve hatta Farsça kilime ve terkipleri yazmak da söylemek de problemli. Daha önce de belirttim... Anadolu Ajansı'na büyük iş düşüyor. İmkânları geniş. Bu işleri bilen isimleri istihdam etmelidir. Mutlaka Arapçayla, Farsçayla ilgili haberleri en son bu "bilen" kişiler görmeli. Geçmişte gazetelerin haber merkezlerinde çalıştım, yöneticilik yaptım. Ajanslardan gelen haberleri düzeltmek için ne kadar vakit harcardık... Bir: Halkın bilmediği uydurukça kelimeleri kullanırlardı. Haberi derleyenler bile sanırım, önlerine liste alıp karşılığını yazarlardı. Yani kelimeler tamamen halka yabancı idi. Onu "yaşayan Türkçe"ye uydururduk. İki: Arapça ve Farsçaları hususiyetle, Batı ajanslarından aynen kopya ederlerdi. Nasıl yazacağız? Çık işin içinden! Böyle metinleri arkadaşlar hemen getirip önüme koyarlardı.
Konuya gel, diyeceksiniz ama bu açıklamalar zarurî.
Kasım Süleymanî meselâ... Farsçasına baktım. Sonunda nispet "î"si var. "Kasım-ı Süleymanî" yazılmalı ama artık geçti. Başta nasıl yazıldıysa öyle gidiyor.
"Haşdî Şa'bî" veya "Haşdi Şabi" okuyorsunuz... İkisi de değil aslında. Arapçadır. "El-Haşdî eş-Şa'bî" veya "El-Haşdî'ş-Şa'bî", yazabiliriz. Sıfat tamlamasıdır. Kelimeleri ayrı ayrı açıklarsak neticeye varamıyoruz. Burada "gönüllü grup", veya "gönüllü halk" gibi bir mana çıkıyor.
Kasım Süleymanî Kudüş Gücü'nün başındaydı. Pasdarân'a bağlı bir güç (-ân çokluk eki. Pasdar: Bekçi, muhafız). Pasdarân İran'ın "devrim muhafızları"dır ve doğrudan Ali Hamaney'den emir alırlar. Anladığımız şu: Pasdarân ordu içinde ordu.
Dikkat ettiniz mi? İran'da esas olan dinî liderdir ve o ölünceye kadar baştadır. Yani meclis olması, seçim olması pek bir şey ifade etmiyor. Esas olan "Şia"nın varlığı ve "Şia"nın gücüdür.
Dün, Tahran'da, dükkânına girdiğimiz bir Yahudi'nin anlattıkların aynen verdim. Rejime bakarsak ve Kudüs Gücü'nün de varlığını göz önüne alırsak ve yine İsrail'e karşı duyulan öfkeyi hesaba katarsak o Musevî kişinin bu kadar açık konuşmaması/konuşamaması gerekir. Musevî'nin rejim tenkidinin "cesaret"le bir ilgisi olamaz; yerine göre, rejimin "müsamaha"sından söz edebiliriz.
Hiçbir kişiye, hiçbir kuruma, hiçbir inanışa karşı peşin hükümlü olmamalıyız. Yahudi'nin anlattıklarını, benim de orada bazı müşahedelerime göre, bir temenni değil, bir tespittir, diyebiliriz.
Ortadoğu'yu anlayabilmek için geriye doğru giderek "Şia"yı muhakkak yerli yerine koymalıyız.
Ortadoğu'yu çözebilmek için önce Hasan Sabbah'ı çözmek gerekir. Hasan Sabbah'ı öyle "kan içici" görmeyelim. Âlim biri. İslâm içinde kendisine göre bir inanç şekillendirmiş. Nedir bu inanç? Batinî deriz, İsmailî deriz. Zamanımıza gelen uzantılarından bahsederiz. Suriye'de, Irak'ta ve hata İran'da bazı inanç kümelerini bunlara bağlarız.
Hasan Sabbah ve Haşhaşîlerin fikir temeli "Şia"dır. (Yerimiz bitti. Devam edeceğiz.)