Orta Öğretim müfredatına böyle teklif olabilir mi?
Teklif: “Orta ve Yüksek Öğretimde
Risale-i Nur Dersi seçmeli ders olarak konulmalıdır.”
Bu satırlar, Van Valiliği ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin düzenlediği “Medresetüzzehra Sempozyumu” nun sonuç bildirisinden alındı. Diyelim ki, Milli Eğitim Bakanlığı teklifi heyecanla karşıladı ve 2013-2014 Eğitim Öğretim yılında Risale-i Nur’ları seçmeli ders olarak müfredata koydu.
Ben “Cumhuriyet ilkelerinden” ve “Eğitim Birliği” nden falan söz açmayacağım, çünkü bu kavramların Türkiye’de artık hiçbir değer ifade etmediği geniş bir kesim oluştu. Kendisi için “Şeriattan başka bir rejim” kabul etmeyen bir Müslüman iseniz, siz, çocuklarınızın ortaöğretimde Kur’an-ı Kerim’i mi, Hz. Muhammed(s.a.v)’in hayatını mı, temel dini bilgileri mi, yoksa Risale-i Nurları mı öğrenmesini isterdiniz? “Ben Kur’an’ı öğretirim, ben Hz.Muhammed(s.a.v)’in hayatını öğretirim, çocuğum Risale-i Nurları öğrensin” diyenleriniz olabilir. Biz o zaman, “Siz kendinize Müslümansınız” demek zorunda kalırız. Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Muhammed’in hayatını kendisi öğretemeyecek velilerin çocukları cemaatin ısrarlı talep ve kuşatmaları neticesinde Risale-i Nurları tercih ederse, doğru bir şey mi yapmış olur?
Canım, bu bir teklif, ortada fol yok yumurta yok diyenleriniz olabilir. Biz Türkiye’de nice böyle folsuz-yumurtasız hallerden tavuk çiftliklerinin zincirleme açıldığı günlere gelindiğine şahit ola ola büyümüş bir nesiliz. Bir zamanlar bu ülkede “mozaik” kelimesi bile milleti parçalama ve bölmenin şifresi olarak görülür, görüldüğü yerde üzerine gidilirdi. Bir o günlere, bir de, Türkiye’nin 20-30 eyalete bölünüp özerklik ilan edilmesinin açıkça talep edildiği ve hükümetin gündeminde olduğu günlere bakınız, ne demek istediğimizi anlarsınız.
Bu teklif elbette Risale-i Nur şakirtlerini heyecanlandırmıştır. Heyecanlandırmasa zaten böyle bir teklif ortaya atılmazdı. Aslında bizim asıl rehberimiz Kur’an ve Kur’an’ın kendisine indiği, “O ne verdiyse onu almamız ve neyi yasakladıysa ondan vazgeçmemiz(Haşr-7)” emredilen Hz. Muhammed(s.a.v)’dir. Bu teklifi yapanlar ve heyecanla karşılayanlar, “İnşallah o günleri de görürüz” diye gözyaşı dökenler şu soruya samimi bir cevap vermelidirler:
“- Hz. Muhammed(s.a.v) Kur’an-ı Kerim’in ve Peygamber Hayatı’nın kaldırılıp yerine Risale-i Nurların okutulmasını doğru bulur muydu?”
Allah(c.c.) ve Resul(s.a.v)’ü üç milyara yaklaşan Müslümanlar içerisinde birkaç milyon Müslüman’ın bildiği ve gerek bu dünya gerekse ahret için hiç haberdar olmasa bile hiçbir bir şey kaybetmeyeceği Risale-i Nurları niye Kur’an ve Siyer’e tercih etsin?
Yok, eğer Risale-i Nurlar okunup öğrenmeden ne bu dünyada huzur, ne ahrette cennet mümkündür kanaatinde olanlar varsa, o kişilere göre, o zaman, Risale-i Nurlar’ın kaleme alındığı güne kadar bin 400 yıl içinde yaşamış Müslümanlar mahvoldu demektir. Hz. Ebubekir(r.a)’ler, Hz.Ömer(r.a.), Hz.Osman(r.a) ve Hz.Ali(r.a)’ler, ashabın tamamı, Endülüs’ü, İstanbul’u fethedenler, onca Allah(c.c.) dostları, onca evliyalar, onca garipler, milyarlarca Müslüman’ın kendilerine uyduğu mezhep imamları yandı demektir.
Onları okuyarak ne namaz kılma, ne miras taksimi, velhasıl, Risale-i Nurları okuyarak Fıkıh öğrenilemeyeceği, Fıkıh olmayınca da İslâm yaşanamayacağı için, Risale-i Nurlar asla Kur’an-ı Kerim ve Siyer yerine tercih edilemez. Bu teklifi yapanlar derleyip toparlayıcı değil ümmeti çözücü bir teklif yapıp yapmadıklarını bir değil birkaç defa düşünseler çok iyi olacaktır. Bu aklı onlara kimler veriyor, işin arkasında ve derinlerinde kimler var, tartsalar iyi olacaktır.
Son bir söz.
Efendim son yıllarda bir mantık çarpıklığı hemen her kesime sirayet etti.. Bu çarpıklık gereği, “PKK da bu işe karşı” gibi argümanlar ileri sürülerek bir şeyler söylenmek istenebilir. Biz, Hz. Muhammed(s.a.v)’in böyle bir teklife karşı çıkacağına bütün kalbimizle inanıyoruz. Siz bütün “karşıları” müttefik ilân ederseniz, bu vebalin altından iki cihanda da kalkamazsınız.