Orta Doğu'dan asla zaferle çıkılmaz!

Yer yer çatışmaların gece-gündüz sürdüğü bölgemizin, ne denli belalı ve uçurumlarla dolu coğrafi tuzak olduğu, bir kere daha ispatlanmış bulunuyor.

... Ve seneler boyu bu kargaşanın, yerini, barışa huzura bırakamayacağı görülüyor.

Zaten tarih göstermiştir ki, sancılı Orta Doğu coğrafyasında "kalıcı barış" ve "galip" kalmak bir türlü gerçekleşmiyor.

Sadece coğrafi değil, siyasi olarak da gizemini koruyan, pek çok meçhullerin, karmakarışık ilişkilerin, sorunların, dostlukların, ihanetlerin, çatışmaların hüküm sürdüğü Orta Doğu; her şeye rağmen cazibesinin yanı sıra dehşetini de sürdürüyor.

Bütün "ateşkes"lere rağmen tarih boyu, silahların susmadığı, kalıcı barışın sağlanamadığı bölgenin "petrol" zenginliği, kendiliğinden çekim merkezi oluyor.

Aslında sadece "petrol" değil, "su" ihtiyacı şimdiden endişeler doğuruyor.

İsrail, petrolden ziyade su teminini kara kara düşünüyor.

Sanki, pimi çekilmiş bombalar, Mağrip'ten Maşrik'a kadar "patlama" anını bekliyor.

Daha önceleri de belirtildiği üzere; öldüren de "Allahuekber" diyor, ölen de "Allahuekber" diye haykırıyor.

Saldırgan İsrail ABD'nin himayesinde

Yıllardır, dünyanın endişeyle odaklandığı Orta Doğu'da, tarihi bir "trajedi" kendini bir kez daha gösteriyor.

Yüce Allah'ın kutsal elçileri Peygamberlerin bile, "barış" ve "huzur"u sağlamak üzere, Orta Doğu'dan çıktığı düşünülürse, ne "derin" bir coğrafyanın karşımıza dikildiği, kendiliğinden anlaşılıyor.

Asırlardır; savaşlar, çatışmalar, isyanlar ve istilalar Orta Doğu'nun adeta hamurunu oluşturuyor.

Bir yanda; ABD'nin "geleneksel" yani uzun vadeli, çok yanlı, değişken ve tehlikeli Orta Doğu politikası...

Diğer yanda; Rusya'nın havadan ve denizden bir "ahtapot" gibi sardığı Suriye, Irak ve hatta Türkiye'ye karşı açık ve gizli emelleri.

Öte yanda; İran ve dostlarından yıllardır korkan, çekinen ve belki de, bu yüzden saldırgan, katı ve istilacı, ABD'nin himayesinde bir ülke İsrail...

Beri yanda; kime dost, kime düşman olacağına bir türlü karar veremeyen, çoğu kez ABD'nin dost saymadığı ülkelerle, başı derde sokulmak istenen "dengesiz" Türkiye...

Bir yanda da; İran'ın katı Şii baskısından, tehditlerinden korkan başta Katar ve Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri...

Dengeli davranışına rağmen "tereddüt" ve çoğu zaman "telaş" içindeki Ürdün...

Çeşitli güçlerin ve istihbaratların zaman zaman çarpıştığı Lübnan...

Bu arada; yaşadığı "Arap Baharı"nın yakıcı sıcağından kurtulamayan ve şimdi de yeni bir ihtilal gibi facia ile karşı karşıya bırakılan Mısır...

Taşların hâlâ yerine oturmadığı, huzurun sağlanamadığı Libya... Tabii ki Suriye... Kaçtığı kargaşadan bir türlü kurtulamayan Tunus...

Her an yeniden patlamak üzere beklenen Sudan'a kadar uzanmak bile yetmiyor.

Zincire yeni eklenen ve tam bir kargaşanın devam ettiği Yemen...

Bütün bu "flu" yani belirsiz görüntülere, Kerkük'ün peşmergelerden Rakka'nın IŞİD'den kurtarmanın beraberinde getirdiği tehlikeli durumlar, Orta Doğu'nun yeni fotoğrafı sayılıyor.

En fazla zarar gören ülkelerin başında Türkiye var

Endişeli gelişmeler, petrol daha doğrusu enerji ve yollarının güven altına alınması endişesini ortaya çıkarıyor.

"Mezhep çatışmaları"nı da unutmamak icap ediyor.

Dengelerin her an değiştiği bir Orta Doğu'da, sürekli "galip" gelmek imkânsızlaşıyor.

Zafer asla kimsenin olmuyor...

Zaten, "GBOP"un temelinde, bir yanda "Ilımlı İslam" icadı, diğer yanda İsrail'in mevcudiyetini korumak ve kollamak, Körfez ülkelerini, İran'ın şerrinden arındırmak bu arada da enerji ve yollarını güven altına alma gibi bir misyon yatıyor.

Gerçekten de; nereden bakılırsa bakılsın, Orta Doğu'da "zafer" kazanmak yerine huzuru sağlamak daha insani bir görünüm arz ediyor.

Ne var ki şer parmaklar, bir türlü bu ortamın sağlanmasını bozuyor.

En fazla da zarara uğrayan, tehlike altında olan ülkelerin başında ne yazık ki Türkiye geliyor.

Bu arada; peşmergelerin tarihleri boyunca olduğu gibi yine yenildiklerini de akıllardan çıkarmamak gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları