Orta Doğu'da yeni bir kriz kapıda
ABD yeni başkanının yaklaşımları, Orta Doğu'da yakın bir gelecekte yeni bir krizin çıkabileceğini ve bu krizin de İran odaklı olabileceğini göstermektedir.
İran'ın bölgedeki artan etkinliği tedirginlik yarattı
Obama yönetiminin İran'la nükleer çalışmalar konusundaki anlaşmasından sonra, İran'ın başta Irak ve Suriye olmak üzere Orta Doğu'nun birçok bölgesinde mezhepsel avantajını iyi kullanarak sağlamış olduğu etkinlik gittikçe artmıştır. İran, Şii topluluklar üzerinde nüfuzunu hissettirmekte, örtülü harekât gücünü kullanarak, belirli kesimlerde ve ülke yönetimlerinde kontrol sağlamaya çalışmaktadır.
Ayrıca İran'ın yaptığı füze denemeleri, başta S.Arabistan ve İsrail, bölgedeki birçok ülke ve toplumu güvenlik açısından tedirgin etmiştir. Nükleer çalışmalara yeniden hız kazandırarak, var olan teknolojisini kısa sürede nükleer silah elde etmeye kadar götürebileceği kaygısını artırmıştır. Uzay çalışmalarına da önem vermesi, üreteceği nükleer silahları, uzun menzil ve uydu teknolojisiyle uzak mesafelere ulaştırma şüphesi yaratmıştır.
Bu hususlar her ne kadar varsayım olarak görülse de, kullanılacak bir gerekçe olma ihtimali de mevcuttur. Bunun örneğinin Irak savaşı öncesinde görüldüğü unutulmamalıdır.
ABD'nin İran konusundaki tutumu değişiyor
İran'ın bölgedeki etkinliğini gittikçe artırması ve ittifaklarla bunu daha da güçlendirmesi, Obama dönemindeki politikaların bir sonucu olarak değerlendirilmektedir. Yeni yönetim, Obama döneminde imzalanan nükleer anlaşmadan memnun olmadığını da dile getirmektedir.
Bu nedenlerle yeni yönetim, bölgede kendi etkinliğini de olumsuz etkileyen mevcut politikasını değiştirme ihtiyacı duymuştur. ABD yeni başkanı ve yardımcısının çeşitli yerlerde yaptığı açıklamalar, önümüzdeki dönemde İran konusunda farklı bir tablonun ortaya çıkacağını göstermektedir.
ABD Başkanının yönetime gelir gelmez, İsrail ve S.Arabistan başta, bölgede müttefik saydığı ülkelere yakın durması, İran konusunda yakın bir sürede bazı gelişmeler olabileceğinin işaretleri olabilir.
Her ne kadar Rusya, İran Kürtleri de dahil, bölgedeki tüm Kürtlerin sözde temsilcilerini Moskova'da toplayarak düzenlediği konferansla, Kürtler üzerinde etkinlik sağlamada ön almak istese de, ABD'nin de İran'daki Kürtler üzerinde bir manipülasyon yapabileceği de dikkate alınmalıdır.
Türkiye, İran politikasında sıkıntı yaratmamalı
Türkiye, Fırat Kalkanı operasyonuyla sahada bizatihi yer almış ve IŞİD'le mücadelede başarı kazanmıştır. Ancak bu başarı, bölgede bir Kürt Federasyonu kurulmasının önlenmesinde yeterli değildir. Kendi politikasını gerçekleştirebilmek için önce Menbiç'den PYD'yi uzaklaştırması, sonra Afrin'in etkisizleştirmesi ve eş zamanlı olarak da Fırat'ın doğusundaki PYD oluşumunun özerkleşmesinin önlenmesi gerekmektedir.
Bu amaçla Rusya'dan sonra, şimdi de ABD'yle ittifak arayışındadır. Rakka operasyonunda, ABD'nin müttefiki PYD'nin yer alarak prim yapmasını önlemek için operasyona katılmaya talip olmuş, amacını gerçekleştirmek için ABD'yle birlikte hareket etmeyi tercih etmiştir.
ABD üst düzey yöneticilerinin sıklıkla yaptığı Türkiye ziyaretleri ve yakın temasa geçmeleri, PYD konusunda bir çözüm olabileceğine işarettir. Ancak Türkiye'nin Rakka operasyonuna katılması, kendi güvenliği açısından doğrudan gerekli olmadığından uygun mütalaa edilmemektedir.
Türkiye'nin, kendi politikalarını gerçekleştirmek için, ABD'nin yanında yer aldığını göstermek amacıyla, İran politikasında değişim gösteren davranışlarda bulunması da olumlu karşılanamaz. İran'ın, Irak ve Suriye'deki Şiilikten kaynaklanan etkinliğini "Pers Milliyetçiliği" olarak nitelemesi, "Irak ve Suriye'yi Şii yapmak istiyor" açıklamaları İran nezdinde hoşnutsuzluk yaratmıştır.
Kendi ulusal menfaatlerimize ters düşmediği, tehdit teşkil etmediği sürece İran'la bölgede işbirliği yapılmasının menfaatimize olduğu değerlendirilmektedir. Okyanus ötesinden gelenler bir gün gider. Ancak bizim hep bu bölgede olduğumuz ve burada da kalacağımız unutulmamalıdır.