Orta Doğu ile uğraşılırken, Çin unutuluyor!
Çeşitli anlaşmazlık ve kanlı çatışmalar içindeki Orta Doğu’nun yanı sıra, bize uzak dünyayla da ilgilenmek gerekiyor. Her şeyden önce; iki süper güç ABD ve Rusya, sık sık karşı karşıya kalırken, diğer süper güç Çin “sessiz ve derinden” gitmeye devam ediyor.
Çin’in her ne kadar Hindistan ve Japonya ile zaman zaman anlaşmazlıkları çıkıyorsa da, politik ve ekonomik gidişatı pek etkilemiyor.
Oysa, gerek ABD ve gerek Rusya “ekonomik” bakımdan da gittikçe zayıflıyor.
Daha önce de belirttiğimiz gibi; neredeyse dünyanın birçok bölgesinde veya ülkesinde ekonomik, politik ve askeri hareketlilik devam ederken, çoğu zaman “uyuyan dev” diye tanımlanan Çin aslında, her alanda “ben de varım” diyor.
Gerçekten de; bir yandan ekonomik büyümesine devam eden Çin, diğer yandan “teknoloji” dahil birçok sahada ilerliyor ve gelişiyor.
4,2 trilyon dolarlık bir ticaret hacmine sahip Çin, 2,21 trilyon dolarlık ihracat ve 1,95 trilyon dolarlık ithalat gerçekleştiriyor.
Böylelikle Çin’in, dünyanın en büyük ihracatçısı ve yakın bir zamanda dünyanın en büyük ithalatçısı olması hesaplanıyor.
Büyüme hızı 2011’de % 9,3 ve 2012’de % 7,9 olan Çin, 2013 yılında % 7,5’lik bir büyüme hızı planlamış, gerçekleşme ve % 7,7’e yükseliyor.
Çin’in kişi başına yıllık gelir ortalaması, 2013 yılı itibariyle 4.873 doları buluyor.
Çin’in dünyanın en büyük döviz rezervine sahip olması insanı şaşırtıyor.
Rezervin önemli bir bölümü ABD doları cinsinden olan Çin, zaman zaman, ABD doları yerine bir başka para biriminin, dünya para birimi olmasını önermekte ancak dolar rezervlerinin değer kaybedeceği endişesiyle ve dolar yerine geçebilecek güvenli bir başka paranın olmamasıyla, daha ileri bir adım atamıyor.
2013 yılının Ocak-Kasım aylarında ülkeye giren yabancı sermaye 105 milyar dolara yaklaşıyor.
Çin’de yaklaşık 300 milyonluk bir orta sınıfın olduğu, bunun yanında 1 milyona yakın dolar milyoneri, bine yakın da dolar milyarderi olduğu söyleniyor.
...Ve Çin’de 311 milyon insan blog yazıyor.
Çin’de blog yazma o kadar gelişti ki, artık bloglar siyasi kararlara bile etki edebiliyor.
Çin’in “sessiz ve derinden” gittiğine en yeni faaliyet olarak, uzay istasyonuna üç astronot taşıyan roketi ateşlediği gösteriliyor.
Çin, sürekli insan bulunduracağı bir uzay istasyonunu 2020’den önce kurmayı hedefliyor.
Bu istasyonun ABD, Rusya, Avrupa, Kanada ve Japonya’nın ortak işlettiği Uluslararası Uzay İstasyonu ISS’nin altıda biri büyüklüğünde olacağı, ancak varlığının bile büyük bir başarı olarak görüleceği kaydediliyor.
Bir başka çarpıcı örnek de dünyanın en güçlü bilgisayarının Çin’de olmasıyla ortaya çıkıyor.
Çin’in ABD’deki, sermayesi ve parasını hatırlatmak bile, ne denli süper ülke olduğunu zaten ispatlıyor.
Yakın gelecekte; dünyanın “bir numarası” olması beklenen ve bundan korkulan Çin ile olan ilişkilerimiz, sağlıklı bir seyir izlemiyor.
Aslında, Çin Halk Cumhuriyeti ile “modern” dönemde 43 yıllık bir ilişkimiz bulunuyor.
Çin ekonomik ve ticari alanlarda işbirliği yapabileceğimiz potansiyel ülkelerin en önemlilerinden biri sayılıyor.
Çin’in Türkiye’de, enerji alanında yatırımları ve savunma sanayi sektöründe de girişimleri yer alıyor.
Türk iş adamları ise, Çin’de alış-veriş merkezleri açarak, tüketim sektöründe faaliyet gösteriyor.
Rakamlar, Çin’in ne denli “ekonomik” potansiyele sahip olduğunu açıkça sergiliyor.
Üstelik, Çin’in potansiyelini, kendilerini hâlâ “süper güç” tutabilmek için çeşitli uluslararası operasyonlar yapan ABD ve Rusya’nın her bakımdan durumları giderek bozuluyor.
Çin’in dünyaya meydan okumasına birkaç yıl kalmasına rağmen, politik bakımdan da, hem de en çok Orta Doğu’da “kargaşa” bitmiyor.