Ordunun dereleri...
Ordu Belediye Başkanı Enver Yılmaz canlı yayında bilgi veriyor:
- Çok ciddi heyelan var... Bildiğiniz gibi bir yağmur değil... Dört gündür bardaktan boşalırcasına yağıyor. Toprak yumuşadı tabii. Doğal yapısı bozuldu. Tepeler olduğu gibi aşağıya iniyor, önünde ne var ne yoksa götürüyor. Araziye hakimiz ama fiziki imkansızlık var. Yağmur yağdığı sürece, çamurda bir şey yapamıyorsunuz.
***
O zaman yağmur yağmadan önce yapacaksınız!
***
Madem Karadeniz, özellikle de Doğu Karadeniz böyle bir yer;
O zaman...
"DerelerBizimDUR" diyen bir avuç gençle mi "karşılaştınız" insanoğlunu yeryüzü cennetine götüren o patikalarda; bu "karşılaşma"yı bir "karşı karşıya" gelişe çevirmeyeceksiniz... Aynı noktada "rastlaşmış" sayacaksınız kendinizi onlarla ve girip aralarına siz de haykıracaksınız var gücünüzle, sesiniz parti korkusunu bastıracak:
DerelerBizimDUR!
"Madene Hayır" diyen "hükümet gibi" bir kadın mı kesti yolunuzu "vicdansız"ın ağzının suyunu akıttığı yaylalarda... Devletin polisini, jandarmasını sürmek yerine karşısına; "devlet" adına kalkan yapacaksınız bedeninizi:
- Önce beni çiğnemeniz gerekir!
Meselenin tek başına, sadece ağaç kesmek ya da kesmemekten ibaret olmadığını anlayacaksınız ve "kesmiyoruz transfer ediyoruz" masallarıyla aklımıza hakaret etmeyeceksiniz;
Mesele tabiatın tabiatını değiştirmeye kalkışmak;
Ordunun derelerini yukarıya akıtabilir misiniz mesela!
Onun gibi işte;
Doğanın doğasıyla zıtlaşmayacaksınız!
***
O topraktan söküp de bir başka yere taşıdığınız ağacın, çiçeğin faydası var mı o toprağın tutunmasını sağlamaya o yaylalara...
Kayıyor işte...
İyi bak neleri sürüklediğine;
"Can"lar var içinde!
Cinayet değil mi!
Not: Bu yazının muhatabı Enver Yılmaz değil; onun dün insanoğlunun doğa karşısında bir yerden sonra nasıl çaresizleştiğini teyit eden açıklamaları üzerinden Karadeniz'in katline göz yuman bütün yerel ve genel iktidar sahipleridir; vebali olan kim varsa üstüne alınabilir.
*
Şuursuzluğun resmi
ABD operasyonuyla devrilmesinden sonra Bağdat'taki Saddam Hüseyin heykelini yıkan Kadim Şerif Hasan el Jaburi bin pişman olmuş, "Elimde olsa heykeli yeniden dikerdim" diyormuş!
"En kötü rejim bile Amerikan işgalinden iyi" miymiş?
Bunu idrak etmek için keşke ülkenizin üçe bölünmesi, kadınlarınızın tecavüze uğraması, çocuklarınızın kucağınızda can vermesi gerekmesiydi değil mi?
Bana şuursuz bir toplumun resmini mi çizmek istiyorsun Abidin?
Irak'tan başlayarak bütün Orta Doğu'da görebilirsin pekala...
*
Ankara'da bir grup orantısız zekalı geçti
Kaynadı gitti kanlı gündemden sebep dökülen gözyaşları, yakılan ağıtlar, atılan çığlıklar arasında... Omzumuzda şehit cenazeleriyle karşıladığımız bu "bayram(!)"ı ODTÜ'lülerin trajikomikliğimizin resmi geçidini yaptıkları mezuniyet pankartlarını hatırlayarak bitirelim mi:
- İyi ki ODTÜ'yi yazarken dönemin başbakanına sormamışız!
- Geleceğin muhtarları...
- Yarım değil yarınız!
- Türk Milliyetçiliği Türk halkının alın terini yabancı çıkarlara karşı korumak demektir.
- Sevmek bir ömür sürer barışmak one minute!
- Bir tümörüm olsa adını güvenlik zafiyeti koyarım!
- Valla siyasi göndermeli pankart taşımaya yemedi!
- Zor olan ODTÜ'den mezun olabilmek değil Türkiye'de hayatta kalabilmek...
- Atatürk'le kalın, Cumhuriyet'le kalın, Hoşçakalın!
Bu bizden olsun;
Çok yaşayın!
*
"Alıştın nutukları dinleyip uyuyorsun. Sen böyle uyudukça sanma ki sabah olur! Körler memleketinde, şaşı padişah olur!"
Aziz Nesin
*
Rusya, Atatürk Havalimanı saldırısıyla ilgili Türkiye'yi suçladı! Geç buldun tez kaybettin reyiz!
*
Balık baştan kokar
"Devletin başı"nın "yaşanan terör olayları önlediklerimizin yüzde 1'i, 2'si kadar" diye "teselli" verdiği yerde, "Belediyenin başı" da "ölü, yaralı ve kayıplarımız var ama durum kontrol altında" der ve yüzü kızarmaz bile haliyle!
++++++
Önce neslimiz mi tükensin
-----
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Suriye'de savaş başladıktan sonra göçe gönderilen kelaynakların geri dönmediğini tespit edince, üreme istasyonlarında çoğaltılan hayvanların bu sene göçe gönderilmemesine karar vermiş...
Takdire şayan bir duyarlılık...
Bundan şunu mu anlayalım:
Devletimizin, ana kuzularının "gidip de geri dönmediğini" fark edip de onları yaşatacak önlemleri alması için "neslimizin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya" olması mı gerekli?