Operasyonun önü-arkası
Milletçe beklenen operasyon nihayet başladı. Hasar bilançosu henüz belli değil, ama hedefler vuruldu, uçaklarımız zayiatsız döndü. TSK’nın kararlılığı, imkan ve kabiliyeti de, dost düşman herkese bir defa daha gösterildi.
Genelkurmay Başkanımız operasyonu, “TSK ile gurur duyuyorum... Sabah evime gelirken huzur içindeydim” ifadeleriyle değerlendirdi. Sorumluluk ve duygu yüklü bu samimi sözlerin ardında derin bir gerçek var. Yıllardır masum vatandaşlarımızın, asker, polis ve köy korucularımızın kanını döküp, Irak’a kaçarak keyif çatan bölücü teröristlere dokunulmuyordu. Hatta başta İstanbul, içeride her şehirde cana-mala zarar verenlere bir şey yapılmıyordu. “Demokrasi” ve “özgürlük” adına önleri açılan PKK cephesindeki belediyeler yasaları çiğnemeyi, mukaddeslerimize saldırmayı alışkanlık haline getirmişlerdi. Azgınlıklarına güç yetmez olmuştu.
Bu hazin tablo karşısında vatandaş, en çok güvendiği kurum olan ordusundan imdat bekliyor, ama bir türlü yürek soğutan bir hareket göremiyordu. Birliklerimiz son iki yılda Van-Hakkari-Irak hududuna yığıldığı, asker de sabrının sonuna geldiği halde el-kol bağlı bekleniyordu.
İşte Büyükanıt’ın “evime gelirken huzur içindeydim” sözü, operasyonla “nihayet milletime karşı görevimi yapıyorum” anlamındaydı. Zira, 90’lı yıllarda ordumuz, üstelik karadan, Irak’a girer, köşe bucak bölücü terörist arar, bulduğunun hesabını görürdü. O zamanlar askerimizin eli kolu, içeriden-dışarıdan bağlanmıyor, “dost” ve “müttefiklerimiz” kirli ilişkilerle karşımıza dikilip, “demokrasi” ve “özgürlük” prangası vuramıyordu. Hainler hak ettiği cevabı alıyor, bölücü terör dibe vuruyordu. Ya şimdi?.. Sadece hava harekatı yapılması bile büyük heyecan veriyor, ferahlatıyor.
Evet bu operasyonla ordumuz, gururumuzu kıran kirli oyunları bozdu, prangaları kırdı, o üstün gücüyle varlığımızı koruma iradesini ortaya koydu. Yani aslan, pençesini gösterdi. Sevincimizin kaynağında bu duygu yatıyor. Operasyonun görünen yüzü bu.
Operasyonun bir de görünmeyen arka yüzü var ki, can alıcı tarafı burası. İnşallah, psikolojimizi rahatlatan “nokta operasyonları” , arkadaki esas operasyonları gizlemek için kullanılmaz. Arkada neler mi var? Hep yazıyoruz, adına 5 Kasım Bush mutabakatı dediğimiz, şartlar. Bunları ve gelişmeleri özetleyelim:
- Barzani kukla devletiyle iyi ilişkiler kurulması. Zaten AKP’nin de “sınır aşan ticari ilişkiler” formülü var. Böylece, gerçek tehdit olan kukla devlet resmileşip, Türkiye üzerinden dünyaya açılacak. Türkmenler niçin bu devletin kurucu unsuru değil de, azınlığı, bunu soran yok.
- Bölücü teröristlere af. Hapisten çıkarılıp, Avrupa Parlamentosu’nda konuşturulan Leyla Zana, bebek katilinin şartlarını sıralarken, “af, pişmanlık gibi ifadeler aşağılayıcıdır, inciticidir. Suç işlemedik ki, af bekleyelim, pişman olalım. Halkların birbirini karşılıklı affedeceği bir ‘kardeşlik’ çözümü istiyoruz” demişti. Bakıyoruz Başbakan da, yeni bir af yasası değil, TCK 221 ile “kardeşlik” projesinden söz ediyor. Şu tesadüfe bakın!..
- TBMM’de etnik kimlikle temsilin sağlanması. Bin yıldır tek olan egemenliğin, ikiye bölünmesi. Yani bölünmenin tepeden başlaması. Erdoğan’ın ısrarla söylediği, etnik gruplar alt kimlik sayılacak, üst kimlik, “Türk” yerine “vatandaşlık” olacak görüşü. İşte buna “Demokrasi” diyorlar. Bunun için de sözde “sivil” anayasa yolda.
- İki dilliliğe geçilmesi. Bu da “sivil” anayasada aynen var.
- Kerkük’ün statüsü ne olacak, o meçhulümüz.
Özetle operasyonun arkasında, “Kürt sorunu” na siyasi çözüm var. Kısaca, Türkiye’nin bölünmesi...
Acaba kendini bilen hangi ülkede etnik-ırk kimlikli, çok dilli rejim var? Olsa da yürümesi mümkün mü? Sevr’den beri topraklarımızı “Dilsel-Dinsel-Irksal” parçalara ayırmanın peşinde koşan haçlılar, şimdi aynı işi BOP’la dayatıyor.
Onların hesapları böyle. Ya bizimkilerin ki!.. Bu değilse, ne?..