O’nun hikâyesi
Daha dün ‘kardeş’i Beşşar Esed’le Ege’nin serin sularında tatile çıkan da o, bugün muhalefete “Siz gidin Esed’le kahvaltı yapın” diye yüklenen de o...
Orta Doğu’nun neredeyse her karışında, irili ufaklı örgütlerin oyuncağı olan, arkasına teneke bağlanan da o, ama içerideki yığınların oturduğu tribünlere ‘dayı’ taklidi yapan, havuz medyası üzerinden ‘dünya lideri’ olarak pompalanan da o...
“Gazze’ye gideceğim” sözlerinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen bir daha bunu ağzına alamayan da o, “Orta Doğu’da bizden habersiz yaprak kıpırdamaz” diyen küçük eniştenin patronu da o...
“İsrail’i dize getirecek” diye helyum yemiş balon gibi şişirilen de o, BOP eş başkanlığından ‘kadrosuzluk’ sebebiyle emekliye ayrılmadan önce İsrail’in güvenliğini sağlama amaçlı Kürecik Radar Üssü’nü bütün tepkilere göğüs gererek onaylayan da o...
Bölgede İsrail zulmüne ve yayılmacılığına karşı mazlum Müslümanların temsilciliğine soyunan da o, “Türkiye’nin 1961’den beri İsrail’e uyguladığı OECD vetosunu 2010’da sen kaldırdın” diye seslenen Ekmeleddin İhsanoğlu’na cevap veremeyen de o...
Taraftarlarına Yahudi sermayeli çorba ve kola içmeyerek, deterjan kullanmayarak, sprey sıkmayarak mücadele telkin edilirken, İsrail’le dış ticaretin 5 milyar dolara yaklaştığı ve rekorların alt üst edildiği dönemin sahibi de o... Tarihte ilk defa okullara “İsrail malları boykot edilmesin” talimatı gönderenin amiri de o...
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i TBMM’de konuşturup, partisinin tüm milletvekillerini elleri patlarcasına alkışlatan da o, ‘Kodu mu oturtan’ gömleği giyip, sonra da ‘moderatör’e doğru viraj almasına rağmen, bir gecede konfeksiyondan çıkmış Filistin bayraklarıyla karşılandığı havaalanına ‘Davos fatihi’ olarak ışınlanan da o...
“Siz ancak savunmasız insanları, bebekleri öldürmesini bilirsiniz” diyen de o, Kuzey Irak petrolünü Ceyhan üzerinden İsrail’e taşıyan kurye de o!.. İsrail bu durumdan son derece memnunken, içeridekiler uyanmasın diye “Yüklenen kargo İsrail’e mi, başka ülkeye mi gitmiştir bilmiyorum... Bunlar Türkiye’nin problemi değil... Belki kargo İsrail’e gitmiş olabilir ama sattıkları nokta başka olabilir. Biz Türkiye olarak bu kısmıyla ilgilenmiyoruz...” şeklinde kıvrana kıvrana konuşan zâtın siyasî sahibi de o!..
Birleşmiş Milletler’de İsrail’in nükleer kapasitesiyle ilgili oylamada Türk delegasyonuna çekimser kalmaları talimatını veren de o, bu tespiti kamuoyuyla paylaşan ‘Hârun-Kârun eksperi’ni daha sonra kendisine Genel Başkan Yardımcısı yapan da o...
Kürsülerde kötü örnekleri halka anlatırken duygusala bağlayıp, beden diliyle bunu iyi organize eden de o, daha sonra direkten dönecek olan Suriye sınırındaki mayınlı araziler ve Ofer meselesiyle ilgili karşı çıkanları ‘Yahudi düşmanlığı’yla suçlayan da o...
Tabii hep ‘o’yok... Bir de ‘onlar’ var... ‘Halife-i rûy-i zemin’den ‘emir-el mü’minîn’e, ‘uzun adam’dan ‘dünya lideri’ne kadar sıfatlardan sıfat seçenler... Şimdi vazife onlarda... Gazze’ye ateş yağarken, mutlu mesut sırıttıkları, artist, şarkıcı ve bilumum kumpanyacılarla poz verdikleri iftardan sonra, içlerinde imânı ve sesi en kavi olan her kimse hançeresini yırtarcasına seslense ‘Tekbiiiiir’ diye... O acısını içine gömmüş, neşeli mücahitler de, Spartacus’un adamlarına nazire yaparcasına gök gürler gibi karşılık verse, “Allahuekber, Allahuekber”... Sosyete salonları bir güzel inlese...
Ve böylece İsrail kahrolsa... Dünya tarihinde Yahudi Cesaret Ödülü’nü almış ‘tek Müslüman’olmanın verdiği gururu hâlâ iade etmeyen ‘o’, yani ‘halife-i rûy-i zemin’ Gazze’deki mazlumlar adına hepsine okkalı bir teşekkür etse...
Bu çark ‘o’nun çarkı!.. ‘Onlar’ sayesinde güzel de dönüyor!..