Niye mi düşünmeliyiz bunu?
Malum, AKP zihniyet olarak olmasa da ve sözlerle eylemler uyuşmasa da, ilk iktidar dönemlerindeki söylemlerden farklı görüntüde…
Dün İtalyan marka ayakkabılarının altına Türk milliyetçiliğini alanlar bugün milliyetçiliği baş tacı yapmış durumda…
Dediğim gibi; sadece söylemde ama…
Peki ya Nagehan Alçı?
AKP, o çok methedilen, o yere göğe sığdırılamayan ama bugünlerin de taşlarını liberaller, soldan çarklı liberaller ve FETÖ ile birlikte döşediği ilk iktidar dönemlerindeki çizgisinden uzak görüntü vermesine rağmen Alçı hem o dönemlerdeki çizgisini sürdürüyor hem de iktidar kontenjanından ekranlarda yer almaya devam ediyor…
Bakmayın siz zaman zaman, “gemiden iniyor, gemiden indi” dedirtecek cinsten yazılarına…
Bir yazıda inse, diğerinde bineceği tutuyor. Paserallada volta atmak iyi geliyor bu sıralar anlaşılan kendisine…
Gazetecilik pozları vererek daha başka neler yapabileceğini paseralladan ağır ağır iner ve çıkarken düşünmek, yeni şeyler getiriyordur belki de aklına…
Deniz havası da iyidir hani… Buram buram çektin mi ciğerini de ufkunu da açar insanın….
Dün gazetecilik pozları vererek FETÖ kumpaslarında haysiyet cellatlığı yapan, çözüm adı verilen ihanet ve yıkım sürecinde “klas” bir numaralı cumhuriyetçi (siz ikinci cumhuriyetçi diye okuyun) olduğunu sergileyen Alçı’nın aklına parlak fikir olarak “vicdanı oynamak” geldi sanırım bu aralar…
Bir aralar, hem de iktidara uzak gazeteciler tarafından Bülent Arınç için, “iktidarın vicdanı” deniliyordu ya; sanki iktidarın kabahatlerinde hiç dahli yokmuş gibi, işte Alçı da Arınç’tan rol çalıp bunun medya ayağını oynamak istiyor sanırım…
Niye mi?
AKP’nin 20 yıllık iktidarının çöküşünü bir türlü durduramamasını görüp olası bir yeni dönem için imaj düzeltmesi, sicil temizliği yapmak istiyor…
Nasıl ki mevcut iktidar, ajandasındaki özel gündemlere, sırtındaki küresel ihalelere kamuoyunu alıştırmak için Nagehan Alçı’yı ekranda tutuyor, Alçı da olası bir iktidar değişiminde yeni yönetime şimdiden “vicdanın sesi” olarak kendini göstermeye çalışıyor.
Yeni dönemde de iktidar gücüyle ekranlarda, parsellediği köşelerde kalmak istiyor…
Tamam deniz havası iyidir de, her şeyin de fazlası zarar…
Öyle ya! İnsanın üzerinde duracak rol var durmayacak rol var.
Mesela; nur içinde yatsın, Erol Taş’a “kötü adam” dışında bir rol neden hiç verilmedi?
Durmazdı üstünde çünkü…
Yönetmenler, aynı samimiyetle oynayamayacağını görmüştür kesin…
Üstelik Erol Taş iyi yürekli “kötü adam” olduğu halde!
Sanırım Alçı da bunu anlamış olacak ki, kavak yaprağını andıran kendisi değilmiş gibi ''Türk siyasal hayatında Canan Kaftancıoğlu olayı'' başlıklı yazısında biraz kızmış…
Yargıtay’ın kararının ardından Kaftancıoğlu’na destek vermesine muhalif mahallelere göz kırpıyor şeklinde yapılan yorumlarına karşı; “Endişe etmeyin, benim CHP''li olduğum, CHP''yi destekleyeceğim falan yok. "Sizin mahalle"ye transfer olmaya hiç niyetli değilim. Benim mahallem tüm Türkiye ve dünya. “ demiş…
Devamı ise evlere şenlik…
Bakın aynen şöyle diyor Alçı;
“Düşünüyorum, 1924''te yaşayan bir yazar olsam CHP''ye değil Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası''na destek verirdim. 1930''de ise çok net bir şekilde Serbest Cumhuriyet Fırkası''na...
Her ikisi de bana göre devrin CHP''sinden daha ilerici ve daha özgürlükçü partilerdi. Daha önce de yeri geldiğinde paylaştığım bu fikirlerim asla değişmiş değil.
Ama eğer CHP tek parti rejiminin Terakkiperver ve Serbest Fırka''ya yaptığı muameleyi bugünkü rejim CHP''li siyasetçilere yapmaya kalkarsa işte orada CHP''nin hakları ve CHP''lilerin özgürlükleri için sonuna kadar mücadele ederim.”
Ah be Nagehan!
Hadi İslamcı liberaller tarihi fesli malum merhumdan öğrendi de, senin gibi neoliberaller nereden öğreniyor, sizlerin üstadı kim çok meraklandım bu ifadelerinden sonra…
“Ne o liberal” yeni gelecek iktidarda kabul görmeyeceğini anlayınca, tarihin sayfalarında mı saf değiştirmeye karar verdin?
Terakkiperver Fırka var ya…
Kurucuları Atatürk’ün silah ve dava arkadaşlarıydı…
Hepsi de kahraman ve vatanseverdiler…
Senin gibi numaralı cumhuriyetçi değildiler mesela!
Şu bilgiyi verince, alerjinin tutacağını biliyorum ama söylemek zorundayım; Terakkiperver Fırka’nın Genel Başkanı Kazım Karabekir, sağlam bir Türklük şuuruna sahipti…
Bak seni üzecek bir bilgi daha veriyorum; Karabekir Paşa İttihatçı geçmişe sahipti.
Hani senin Ermeni palavraları karşısında savunulamaz bulduğun, inkılabın büyük teşkilatçısı, büyük şehidimiz Talat Paşa var ya, İttihat ve Terakki’nin üç liderinden biriydi…
Peki Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurucuları neden mi Atatürk ile ters düştü?
Buna en güzel açıklamayı, Atatürk’ün bazı kararlarına mesafeli yaklaşmasına rağmen yanından hiç ayrılmayan İsmet İnönü hatırlarında yapmıştır…
İsmet Paşa, kendisini de Atatürk ile ters düşen ekibin içine koyup “Hepimiz reformcuyduk” der.
Ama kendilerinin Tanzimat reformcusu olduğunu, Mustafa Kemal’in ise önlerine bambaşka bir model koyduğunu anlatır…
Bir de Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir ne diyor ona bakalım…
Belli ki ondan da habersiz Nagehan Alçı…
Timsal Karabekir aynen şöyle diyor; "Atatürk, hasta yatağında Kazım Paşa''yla helalleşmek istediğini bildirdiyse de bu haber babama ulaştırılmadı. Daha sonra babama ''Gider miydin?'' diye sorduğumuzda ''Elbette giderdim. O Mustafa Kemal''dir. Onun çağırdığı yere gidilir'' demişti."
Gelelim Serbest Fırka meselesine…
Kim kurdurdu bu partiyi?
Bizzat Atatürk!
Kime kurdurdu?
Yine silah arkadaşlarından birine ve yine eski İttihatçılardan birine; Ali Fethi Okyar’a…
“Meclis’te muhalefet partisi yok, ülkenin durumunu nereden anlayacağız” diyerek hem de!
Hangi çizgideydi bu parti; merkez sağda, cumhuriyetçi, milliyetçi ve laisistti.
Hatta Başbakan İsmet Paşa’nın tepkisi ve itirazına rağmen 70 mebusu Halk Partisi’nden istifa ettirip Serbest Fırka’ya geçirdi.
Kız kardeşi Makbule hanım da dahil…
Türkçü şair Mehmet Emin Yurdakul, Türkçülük akımının önde gelenlerinden Ahmet Ağaoğlu da partide yer alıyordu…
İki siyasi oluşuma da, özellikle de TCF’ye gerici çevreler göz dikip, başka elbiseler giydirmeye kalktı ve henüz emekleme döneminde olan cumhuriyete karşı bir tehlike ortaya çıktı…
Siyasi ömürleri kısa oldu…
Atatürk, her iki tecrübeden sonra çok partili siyasal yaşama Türkiye’nin henüz hazır olmadığını görüp bu meseleyi erteledi.
En büyük arzularından biri olan çok partili siyasal yaşamı kendisi göremedi ama onun kurduğu cumhuriyet gerçekleştirdi.
Ve bana göre; vakitsiz, hatta erken bile sayılabilecek bir dönemde…
Hey gidi Nagehan Alçı!
Görüyorsun ya; Atatürk’ün silah arkadaşlarının kurduğu muhalefet partileri hiç de sana göre değilmiş.
Allah aşkına söyle; o dönemlerde yaşasaydın, sen onlara destek verirdin de, koskoca Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fethi Okyar gibi isimler acaba seni partilerine kabul ederler miydi?
Nasıl olacaktı Nagehan?
Kumpaslarda FETÖ’cü hainlere alkış, onların bizden kopardığı vatan evlatlarına haysiyet cellatlığı yaptığın zihniyetle, senin o gün payına düşen de 150’likleri savunmak olurdu!
Bugün Nazlı Ilıcak, Mümtazer Türköne gibileri savunan zihniyetinin karşılığı o dönem Ali Kemal’i (Artin Kemal) savunmaya denk düşerken nasıl olacaktı?
Hiç düşündün mü?
Şark Fatihi, İstiklal Harbimizin Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir ile aynı partide yer alıp Ali Kemal’i nasıl savunacaktın?
Karabekir ne tepki verirdi bir düşün bakalım!
Bugün mahalle değiştirme hamlen elinde patladı diye illa tarihte kendine bir yer bulacaksan, senin yerin İttihat ve Terakki karşısındaki Hürriyet ve İtilaf Fırkası’dır!
Terakkiperver Fırka ve Serbest Fırka devrin CHP’sinden daha ilericiydi demişsin ya, gül gül öldüm!
Film şeridi geçti gözlerimin önünden!
Çökmüş bir imparatorluğun küllerinden laik, demokratik, sosyal hukuk devletini çıkarmış, kısa sürede geri kalmışlığa karşı bir dizi inkılaplar yapmış, kulluktan vatandaşlığa, ümmetten ulusa geçişi sağlamış, Türk kadınına çoğu Avrupa ülkesinden bile önce haklarını teslim etmiş devrin CHP’si ilericilik ve özgürlükte söz konusu iki partinin gerisindeydi öyle mi?
Bunu söyleyen kim?
FETÖ’nün devlet içerisinde önlenemez yükselişinin başladığı, yargıya ilk büyük darbenin vurulduğu ve 15 Temmuz’un temellerinin atıldığı 2010 referandumunun yetmez ama evetçisi Nagehan Alçı!
Türkiye’de rejimi şahsileştiren, şahsı rejimleştiren 16 Nisan tek adam referandumunun destekçisi Nagehan Alçı!
Senin “diktatör” dediğin Atatürk kendi iktidarına karşı muhalefet partisi kurduruyordu…
Yıllardır demokrasi, özgürlük, ilericilik maskeleri ile destek verdiğin yönetim ise seçimi kaybettiğinde iktidarı teslim edecek mi etmeyecek mi herkes bunu tartışıyor!
Her fırsatta tek parti faşizmi diye itham ettiğiniz CHP dönemi, 27 yıllık kurucu iktidarını Demokrat Parti’ye kansız, gürültüsüz şekilde devretti…
Dünya tarihinde eşi görülmemiş demokrasi başarılarından birine, o devrin CHP’si imza attı…
Bak Nagehan!
Atatürk, bugün bile sizlerin en az 100 yıl önünde olan bir isim…
Hani sen “asker eşleri soyunsun” demiştin de, biz de çok kızmıştık ya…
Sen de olduğun farklı işlere soyunma!
Çünkü kral çıplak!
Burası Türkiye. AKP karşısında iktidara gelecek parti ya da partilere kendini kabul ettirebilirsin belki…
Ama tarihin ve vicdanın mahkemesinden senin için beraat çıkmaz…