Önemli bir keşif: Atatürk Orman Çiftliği bulundu
Aşağıdaki metin, sadece bir bilim-kurgu hikâyesidir:
2073 senesi Teşrîn-i Evveli’nin 29’unda Ak Saray’da muazzam ve mutantan bir merasim icrasına başlanmıştı. Molla-i Evvel Yezîd ibni Muâviye Hazretleri, Ak Saray’ın Bâb-ı Âlîsi önünde tesis olunan bir taht-ı mücessem üzerine oturmuştu. Sağ ve sol cânibinde Molla-i Sânî ve Molla-i Sâlis, birer kademe aşağıda bulunan tahtlarında oturuyorlardı. Onların yanlarında diğer mollalar rütbelerine göre sıralanmışlardı. Siyah cübbeleri ve ak sarıklarıyla mevki-i sâbitlerini almış bulunan dîger idarî ve askerî erkân yüzlerini Molla-i Evvel’in mübârek sûretlerine doğru çevirmişlerdi. İşte Mübârek el-Mübârek, Mukaddes el-Mukaddes Yezîd ibni Muâviye Hazretleri, mübârek yerlerinden doğrulmuşlar ve mübârek ellerini havaya kaldırmışlardı.
Hilâfet-i Ankaraviyye’nin en muhteşem günlerinden biri yaşanıyordu. Molla-i Evvel Hazretleri’nin makaam-ı mücellâları bugün isim değiştiriyordu. Ak Saray ismi ne de olsa devr-i câhiliyye-i lâikiyyenin izlerini taşıyordu; bugün hilâfet-i mübârekeye münâsib olarak kavm-i necîb-i Arab’ın lisâniyle müsemmâ olacak ve Kasru’l-Beyzâ ismini alacaktı. Hilâfet toprakları Ankara ve civarından ibaret kalmış olsa da molla-i mübârekler, vekîlullah ve zıllullah idiler ve binaenaleyh merasim de onların bu vasıflarıyla mütenâsib şekilde muazzam ve mutantan ve muhteşem ve muallâ bir tarzda icrâ edilmeli; hilâfetin tarihine altın harflerle yazılmalı idi.
Ol arada bu merasim icra edilirken Ankara’nın bir başka tepesinde, Çankaya derler metruk ve harab bir mahalde bazı gençler toplanmışlar, genç bir arkeologun sözlerine kulak kesilmişlerdi.
Elindeki küçük cam parçasını göstererek söze başlamıştı genç arkeolog, “Şu şeffaf camın üzerindeki harfleri görüyor musunuz arkadaşlar?” demiş ve devam etmişti: “Beşevler mevkiinde bu cam parçasını bulduğum zaman şu gördüğünüz AOÇ harflerinin peşine düştüm. Muhafızlardan fırsat bulup Ak Saray’a doğru yaklaştıkça toprağın altından daha başka malzeme de çıktı ve bazılarının üzerinde yine AOÇ yazıyordu. Bildiğiniz gibi hilâfetin bütün kütüphaneleri yirmi yıldan beri kapatılmış bulunuyor. Sadece Ak Saray’ın içinde mollaların ve molla adaylarının hizmetine sunulmuş bir kütüphane var. Molla adayları arasındaki bir dostuma rica ettim ve böylece AOÇ harflerinin sırrına ulaştım. Dostum bana 2014 yılına ait bazı gazetelerin haberlerini saatinde bulunan kamera ile çekerek gösterdi. Meğer Ak Saray’ın yayıldığı mahalde vaktiyle Atatürk Orman Çiftliği denilen bir yer varmış. Bizim memleketimiz, Hilâfet-i Ankaraviyye’nin yüzlerce hatta binlerce kat büyüklüğünde bir memleket imiş ve adı da Türkiye Cumhuriyeti imiş. Cumhuriyeti de Atatürk adında bir kumandan düşmanlarla savaşarak kurmuş. Sonra da örnek bir ziraat alanı olsun diye Atatürk Orman Çiftliği adıyla bir güzel park ve tesis inşa ettirmiş. Sonradan gelenler çiftliği parça parça edip ufalamışlar ve nihayet bizim mollalar nizamımızın kurucusu Mutayyebu’l-Hâtır, Mukattaru’l-Kavâtır ve Bakkaaru’l-Bakarât Hazretleri, Ak Saray’ı inşâ ettirerek orman çiftliğinin tamamen imhasını emir buyurmuşlar. 2023 senesinde çiftlikten, cumhuriyetten ve bunların kurucusu olan isimden hiçbir iz kalmamış.”
Arkeolog arkadaşlarını dinleyen gençler, öteden beri ülkelerinin geçmişi hakkında bazı rivayetler duymakta, fakat son 150 yıllık tarihlerine ait ayrıntıları bir türlü öğrenememekte imişler. Üzerinde AOÇ yazılı cam parçası âdeta tarihlerini aydınlatan bir ışık gibi gelmiş onlara. Her biri kutsal bir nesneye dokunur gibi cam parçasına dokunmuş ve kutsal bir emanet gibi onu hep birlikte güzel bir kutuya koymuşlar.
Genç arkeologun keşfi, “Önemli bir keşif: Atatürk Orman Çiftliği bulundu” başlığıyla ekrandan ekrana, çıktıdan çıktıya, kulaktan kulağa yayılmış. Çankaya’daki cam parçası kutsal bir nesne gibi gençler tarafından ziyaret edilir olmuş. Nihayet 17 genç bir araya gelmiş ve “Türkiye Cumhuriyet Ordusu” adıyla gizli bir örgüt kurmuş. Sonra 70, daha sonra 700 kişi olmuşlar...