Önce kendini sorgula!

R. T. Erdoğan, önceki gün aynı holdinge ait yeni "yandaş" iki kanaldaydı. Dinlememiştim. Sonra okudum. Konuşmasında üç başlık dikkatimi çekti:

"-Çok açık, net bir şey söyleyeyim. Benim artık bu anketlere vesaire güvenim kalmadı."

-Kayyım atamalarında geç bile kaldık. Daha zamanlı bu atamaları yapsaydık, Güneydoğu bugün çok daha farklı bir yerde olurdu.

-Bay Kemal niçin FETÖ ile aynı kelimeleri kullanıyor? Açıkları var. Bütün hayatı yalan ve iftira üzerine kurulu olduğu için de bunlardan kurtulamıyor, sıyrılamıyor."

Reis anketlere güvenmiyorsa bir sıkıntısı var, demektir. Şimdilik bunu geçiyorum.

İkincisi çok önemli... Ve çok doğru. Ne yazık ki, daha önce HDP/PKK ile masaya oturan da kendisi. Şimdilik bunu da geçiyorum.

"FETÖ" meselesini gelince... K. Kılıçdaroğlu'nun Cemaat'le bir bağının olmayacağını/olamayacağını kendisi çok iyi biliyor. Suç mu bastırmak istiyor?

R. T. Erdoğan'ın -sıkıntısını demeyeyim, alınabilir- tedbirini anlıyorum. Bir savaş veriyor ve bu savaş aslında haklı bir savaş. Ancak... Savaştığı Cemaat'in kök salmasını sağlayan kim?! Kendisinin ne kadar ilişki noktası varsa, başkaları, o ilişki noktalarından açık kapı bulup, Reis neredeyse ben oradayım, diyerek Cemaat'e duhul etmişse, hiçbirine gel hesap ver diyemez. Kendileri önce bir muhasebede bulunmaları gerekir. Siz belki benim ne demek istediğimi sorma ihtiyacı duyabilirsiniz, ama eminim, Saray ve çevresi ne demek istediğimi çok iyi anlamıştır. Onun için "FETÖ" diye "APO"ya benzetip yanlış adlandırdıkları -ve hâliyle sulandırdıkları- dışa bağımlı, en tehlikeli bir "örgüt"le mücadelede adaletin terazisini öyle bir ağdırdılar ki, düzeltmek mümkün olmuyor. Her Allah'ın günü günah defterlerine kendi elleriyle çentik atıyorlar!

İslamist kesim, "şura"dan, "istişare"den o kadar sık bahseder ki... Ama iş en baştakine gelince duruverirler... "Ulu'l-emr'dir... 'Sultan' ne derse odur... Allah'ın emri..." deyip kula kulluğu kendilerince dinin icabı sayarlar. Hatalarını, günahlarını, bu tavırlarının aslında İslâma karşı alınmış tavır olduğunu, çok insan yazdı. Biz de sık yazdık. Bir kulaktan giriyor bir kulaktan çıkılıyor. Sonra kara kara düşünüyorlar... "Yahu küçük yaştakilere bile üç bin sıbyan okulu açtık. Binlerce imam-hatibimiz var, bir sürü cemaati, vakfı okullarda kendi İslâmlarını anlatsın diye Millî Eğitim'in mekteplerinin kapısını açtık ama neden insanlar tavırlı ve neden insanlar 'İslâm' deyince kaşlarını kaldırıyorlar, neden bir gerileme var?" sorusunu sormaları gerekir ama sormuyorlar. Kendilerince kafadan "günah" bile icat ediyorlar. (DİB Başkanı Ali Bey, sigara haram, dedi çıktı. Adama "Kur'ân'ı sen mi indirdin!" diye sorarlar! Prof. Kemal Gözler'in "Sigara Haram mı?" makalesini mutlaka okumuştur. Ne cevap verecek? Çok merak ediyorum.)

Kendilerine sadece ve sadece İran'ın "İslâm Devrimi" dedikleri değişmeden sonra 40 yılda geldikleri noktayı araştırmalarını teklif ediyorum. Zorlamanın, müntesiplerinden başkasını düşman saymanın ülkeyi nereye getirdiğini görmelerini tavsiye ederim. (İran'ı da zamanında yerinde inceledim ve yazdım.)

Fethullahçılarla dişe diş vuruşmuş Prof. Dr. Ahmet Akgündüz'ün Hayrettin Karaman'a bir teklifi var. Mühim. Üzerinde duracağız.

Yazarın Diğer Yazıları